GİRİŞ
Günümüzde akdedilen sözleşmelerde, mevcut ekonomik belirsizlikler sözleşmelerin taraflarını cezai şart hükmü eklemeye sevk etmektedir. Cezai şart başka bir anlatım ile borçluyu sözleşmeden doğan borçlarını gereği gibi ifa etmeye zorlamak için kullanılmaktadır. Bu kapsamda cezai şartın hem sözleşmenin içerisinde hem de ayrı bir sözleşme ile kararlaştırılması mümkündür. İşbu makalemiz kapsamında cezai şartın hukuki niteliği ve sözleşmenin gereği gibi ifa edilememesi ya da feshi halinde tazminat talepleri ile talep edilmesi hususu açıklanacaktır.
CEZAİ ŞART KAVRAMI, ÇEŞİTLERİ VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Cezai şart 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“Borçlar Kanunu”) 179 ve 182. Maddeleri arasında düzenlenmiş olup alacaklıyı, sözleşmeden doğan borçlarda güvence altına almaktadır. Borç ilişkisinde alacaklının amacı, borcun kararlaştırılan ya da akdedilen şekilde yerine getirilmesini sağlamaktır. Alacaklı borçlunun edimini hiç ya da gereği gibi ifa etmeme ihtimalini göz önüne alarak alacağını güvence altına almak isteyebilir. Cezai şartta kararlaştırılan ceza bedelleri genel olarak borcun ifa edilmemesi halinde istenebilecek tazminat miktarından yüksek olduğundan borçlu işbu ceza bedelini ödememek için sözleşmeden doğan borcunu ifa etmek için daha fazla çaba sarf edecektir. Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesi kapsamında ceza koşulu “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda cezai şart asıl borca bağlı ancak asıl borcun ihlali ya da ifa edilmemesi durumunda doğacak feri bir edimdir. Sözleşme ile cezai şart kararlaştırılması durumunda cezai şart ödenmesinin kararlaştırılması durumunda alacaklı konumunda olan tarafın herhangi bir zararı uğradığını ya da bu zararın miktarını ispat etme zorunluluğu bulunmayacaktır. Cezai şart borcun ifa edilmemesi durumunda maktu olarak doğacaktır.
Cezai şart Borçlar Hukuku kapsamında (i) seçimlik cezai şart, (ii) ifa yerine cezai şart ve (iii) ifaya eklenen cezai şart olarak üç halde karşımıza çıkmaktadır.
(i) Seçimlik Cezai Şart
Seçimlik cezai şart Borçlar Kanunu 179. Maddenin ilk fıkrasında karşımıza çıkmaktadır. İlgili madde kapsamında sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi durumunda kararlaştırılan maktu bedel alacaklıya ödenmektedir. Önemle belirtilmelidir ki bu seçimlik hak borçluya ceza koşulunu ödeyerek borçtan kurtulma olanağını vermemekte, borçtan kurtulma yetkisini ya da seçimlik hakkını alacaklıya sağlamaktadır. Alacaklının aynı zamanda sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde edimin aynen ifasını talep etme hakkı bulunmaktadır. Seçme yetkisinin alacaklıya verilmesi nedeniyle seçimlik cezai şart olarak adlandırılmaktadır.-
(ii) İfaya Yerine Cezai Şart
İfa yerine cezai şart Borçlar Kanunu 179. Maddenin üçüncü fıkrasında karşımıza çıkmaktadır. Cezai şart kural olarak borçluyu borcunu ifa etmeye zorlamak ise de ilgili maddenin ilk fıkrasında karşımıza çıkmakta olan seçimlik hak bu sefer borçluya aittir. Borçlunun borca ya da sözleşmeye aykırı davranması gerekmeksizin cezai şartı ödeyerek ifadan kaçınabilmektedir. Borçluyu ifadan kurtarması dolayısıyla doktrinde cezai şartın bu biçimi dönme cezası olarak da adlandırılmaktadır.
(iii) İfaya Eklenen Cezai Şart
Cezai şartın bu türüne açık bir biçimde kanun koyucu tarafından yer verilmemiştir. Doktrinde ifaya eklenen cezai şart, ifa ile birlikte istenebilecek sözleşme cezası gibi ifadeler kullanılmıştır. Borçlar Kanunu’nun 179’uncu maddesinin ikinci fıkrasında özetle borçlunun sözleşme ile kendisine yüklenen borca aykırı davranması halinde alacaklı hem aynen ifayı hem de sözleşmede kararlaştırılmış olan cezai şartın ödenmesini borçludan talep edebilmektedir. Seçimlik cezai şarta kıyasla alacaklı cezai şartın bu halinde seçim yapmak zorunda bırakılmamıştır. Cezai şartın hukuki yapısı gereği alacaklı yine zarara uğramasını ispat etmek zorunda olmaksızın hem ifayı hem de cezai şart ile kararlaştırılmış olan bedelin ödenmesini talep edebilmektedir. İfaya eklenen cezai şartta amaç, borçlunun borcunu gereği gibi ifa etmemesi dolayısıyla alacaklı nezdinde meydana gelecek zararların da karşılanmasıdır. Bu cezai şart türü, özellikle borcun geç ifasında gündeme gelen ve uygulamada en çok rastlanan cezai şart türü olup özellikle rekabet yasağında, uygulama alanı bulmaktadır. İfaya eklenen cezai şart muaccel oluncaya kadar asıl borca bağımlıdır. Bu kapsamda alacaklı sözleşme ile kararlaştırılan yer ya da zamanda borçlunun ifayı gerçekleştirmemesi durumunda ifaya eklenen cezai şartı talep edebilecektir.
CEZAİ ŞART VE ZARARLARIN TAZMİNİ
Borçlar Kanunu kapsamında cezai şartın kararlaştırılması halinde kural olarak alacaklı cezai şartı talep edebilmek için zararının doğduğunu ya da borçlunun kusurlu olduğunu ispat etmekle yükümlü değildir. İşbu husus Borçlar Kanunu’nun 180’nci maddesinin ilk fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Borcun taraflar arasında kararlaştırıldığı biçimde ifa edilmemesi veya hiç ifa edilmemesi halinde borçlu alacaklıya cezai şart bedelini ödemekle yükümlü olacaktır. Bu noktada ceza bedelini aşan zararların tazmini ve fahiş ceza bedellerinin indirilmesi hususlarının tartışılması gerekmektedir.
(i) Cezai Şart Bedelini Aşan Zararların Tazmini
Borçlunun borcunu ifa etmemesi dolayısıyla alacaklının cezai şartı talep etme hakkı bulunsa da uygulamada belirli durumlarda alacaklı nezdinde meydana gelen zarar söz konusu cezai şart bedelini aşabilmektedir. Kural olarak alacaklı sözleşmenin ifa edilmemesi dolayısıyla meydana gelen zararı ya da kusuru ispat ile yükümlü değildir. Kanun koyucunun ceza ve tazminatın mutlak surette birleşmesi ilkesini kabul etmemiştir. Aşkın zarar bulunması halinde ise alacaklı cezai şart bedelini aşan kısım nispetinde tazminat talebinde bulunabilecektir. Ancak bu kapsamda alacaklı aşkın zarar için borçlunun borcunu ispat etmemede kusuru bulunduğunu kanıtlamak zorundadır.
Cezai şart bedelini aşan zararların tazmini bağlamında doktrinde tartışmalı bir husus ise ceza bedelini aşan tazminatın dönme cezasında talep edilip edilemeyeceğidir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca borçlu sözleşme ile kararlaştırılan ceza miktarını ödeyerek dönme hakkını kullanabilecektir. Dolayısıyla alacaklı fazla zararı tazmin etme hakkına sahip olmayacaktır.
“Dairemiz uygulamalarında sözleşmenin feshi halinde diğer tarafın ancak menfizararını isteyebileceği, olumlu zararlarını isteyemeyeceği, sözleşmede fesih halindeuğranılacak zararlara karşılık dönme cezası kararlaştırılmışsa kararlaştırılan cezayı talep edebileceği, cezayı aşan zararı talep edemeyeceği kabul edilmiştir. (Örnek: Yargıtay 15. HD 28.09.2010 T. 2010/4150 E. 2010/4834 K.) Bu kabul dönme cezası ile karşı tarafın tüm zararının karşılandığı düşüncesinin sonucudur.” [Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 25.04.2022 tarihli ve 2022/578E. 2022/2390K. sayılı ilamı]
Diğer tartışmalı bir husus ise temerrüt faizine ilişkindir. Temerrüt faizi, para borçlarında borçlunun temerrüdü nedeniyle kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüt süresince varlığını sürdüren, zamanında ifa etmeme ile doğrudan bağlantılı bir yükümlülüktür. Temerrüt faizi kanundan doğmakla borçlunun borcunu zamanında ifa etmemesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Cezai şartın sözleşmede taraflarca kararlaştırılması durumunda öngörülen ceza bedeli alacaklı tarafından talep edilebilecek ise de aşan ve temerrüt faizine ait kısım için kusurun ispat edilmesi gerekmektedir.
(ii) Fahiş Cezai Şart Bedelinin İndirilmesinin Talep Edilmesi
Taraflar sözleşme ve irade serbestisi ilkeleri gereğince sözleşme kapsamında yükümlülüklerini kendileri tayin edebilmektedir. Ancak uygulamada ahde vefa ilkesi de göz önünde bulundurulduğunda tek taraflı olarak sözleşmenin akdedilmesinden sonra değişiklik yapmak mümkün değildir. Ekonomik dalgalanmalar, piyasa koşulları ve benzeri sebepler de dikkate alınarak cezai şart bedelinin hakim tarafından indirilmesi talep edilebilmektedir. Sözleşmenin bir tarafı aleyhine açık biçimde hakkaniyetsizlik mevcut ise hakim tarafından kararlaştırılan cezai şart bedeli makul ölçülere indirilebilecektir. Borçlar Kanunu’nun 182’nci maddesinin son hükmü gereğince hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir hükmüne yer verilmiş ise de hangi ölçütler uyarınca hareket edeceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Aşırı cezai şartın tespitinde; tarafların ekonomik durumları, asil olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının, kendisine asıl borcun ifasındaki yararıyla cezai şart ödenmesi halindeki yararı arasında makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılmasından dolayı alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması sebebiyle sağladığı menfaat, borçlunun kusuru derecesi gibi ölçütlerin kullanması gerektiğine yer verilmiştir.
SONUÇ
Cezai şart, borcun kararlaştırılan ya da akdedilen şekilde yerine getirilmesini ve alacaklıya güvence sağlamak amacıyla uygulamada karşımıza çıkmaktadır. Temel olarak Borçlar Kanunu’nda bu güvencenin üç tipine yer verilmiş olup bunlar seçimlik cezai şart, ifa yerine cezai şart ve ifaya eklenen cezai şarttır. Alacaklı seçimlik haklarını kullanarak cezai şartın ya da sözleşmede kararlaştırılmış olan asıl edimin yerine getirilmesini seçebileceği gibi her ikisinin de yerine getirilmesini sözleşme serbestisi dahilinde talep edebilmektedir. İfa yerine cezai şartta ise cezai şartın yerine getirilmesi karşılığında sözleşmede kararlaştırılmış olan edimin ifa edilmesinden kaçınma başka bir ifade ile dönme hakkı verilmiştir. Hukukumuzda kanun koyucu cezai şart ve tazminat taleplerinin yığışmalı olarak talep edilmesini kabul etmemiştir. Bu kapsamda tarafların sözleşme kapsamında kararlaştırmış oldukları cezai şartı aşan zararların bulunması durumunda, alacaklı borçlunun kusurunu ve meydana gelen zararı ispat ettiği nispette aşkın zararının giderilmesini sağlayabilecektir. Dönme cezası bakımından doktrinde tartışmalar mevcut olsa da Yargıtay tarafından ağırlıklı kabul edilmekte olan görüş ise borçlunun dönme hakkını kullanması nedeniyle ayrıca alacaklının tazmin talebinde bulunamayacağıdır. Sözleşme ve irade serbestisi kapsamında borçluyu ifaya zorlamak ve alacaklıyı güvence altına almak adına taraflar arasında cezai şart kararlaştırılmış olsa bile fahiş cezai şartın bulunması durumunda hakim tarafından bu şartların indirilmesi gündeme gelebilmektedir. Bu kapsamda kanun koyucu tarafından hakimin takdir yetkisi açısından net bir çerçeve çizilmemiş ise de somut olayın şartları değerlendirilerek cezai şartın makul ölçülere indirilmesi mümkündür.