GİRİŞ
Teknolojinin hızla yaygınlaşarak hayatımızın her alanına entegre olması ile birlikte, özellikle ticari ve endüstriyel alanda, şirketler için uzun ve karmaşık bir süreç olan sözleşme hazırlama ve imzası süreçlerine ve iş yapma modellerine alternatif olarak daha hızlı ve güvenilir bir sözleşme yapısı ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bünyesinde barındırdığı multidisipliner yapılar sayesinde fiziki sözleşmelere nazaran daha güvenli bir sözleşme sistemi sunan akıllı sözleşmeler, blok zincir teknolojisinin ortaya çıkması ve gelişme ile birlikte ihtiyaç duyduğu veri tabanı sistemine entegre olmuş ve ticari hayatta kullanılmaya başlanılmıştır.
A. AKILLI SÖZLEŞMELER VE BLOKZİNCİR TEKNOLOJİSİ
a. Blok Zincir Teknolojisi
“Önceden belirlenmiş koşul veya koşulların gerçekleşmesiyle otomatik olarak çalışmaya başlayan bilgisayar kodlarından oluşan sözleşmeler” olarak tanımlanabilecek akıllı sözleşmeler, blok zincir platformlarında belirli kuralları ve işlemleri otomatikleştiren kodlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Akıllı sözleşmelerin, blok zincir alt yapısıyla düzenlenebiliyor olması nedeniyle öncelikle blok zincir teknolojisinin anlaşılması büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, blok zincir teknolojisinin multidisipliner yapısı nedeniyle tüm özelliklerini kapsayacak nitelikte bir tanım yapmak mümkün olmamakla birlikte, blok zincir basitçe verilerin birbirine adete bir zincir gibi bağlanmış bloklar halinde saklandığı bir teknoloji olarak tanımlanabilecektir. Blok zincir sisteminde her biri veri, belirli bir kurala göre yazılarak blok adı verilen yapılara işlenmekte olup işbu bloklar içerisinde veri ile birlikte verilerin kaydedildiği zamana ilişkin (time-stamp) bilgi de içermektedir. Her bir bloğun birbirine eklenmesiyle “zincir” ortaya çıkmakta ve verilerin tarihsel sırayla eklenerek herkesin bu bilgileri görüntüleyip doğrulayabileceği şekilde saklandığı bir yapıyı oluşturmaktadır. Bahsedilen blok kaydı sonradan diğer kullanıcılara aktarılmakta ve kullanıcılar bu bloğu kaydetmektedir. Bu şekilde “mutabakat mekanizması” süreci işlemeye başlamakta ve zincire bağlı bulunan kullanıcıların çoğunluğunun bir işlemin geçerli olduğuna yönelik bir fikir birliğine varmaları halinde, işlem geçerli olarak bloktaki yerini almaktadır. Her bir blok bütün kullanıcılar tarafından onaylanması durumunda ortaya çıktığından değiştirilemeyecek veya silinemeyecek olup bu sayede son derece şeffaf ve güvenli bir kayıt defteri elde edilecektir.
b. Akıllı Sözleşmeler ve Çalışma Prensibi
Yukarıda bahsedilen blok zincir altyapısı ile oluşturulan akıllı sözleşmelerde ise; blok zincirin çalışma sistemine ek olarak “…sa-eğer-o zaman-öyleyse” formatında kodlar ile şartlar yazılmaktadır. Şartlar belirlendikten sonra ise şartın gerçekleşmesi halinde yerine getirilecek edim blok içerisine kodlanmaktadır. Başka bir deyişle, akıllı sözleşmelerin kodlaması “eğer x gerçekleşirse o zaman y yap” şeklindeki şarta ve şarta bağlı edime dayanmaktadır. Bu kapsamda, “eğer” ile başlayan bölümün karşı tarafın borcu, “o zaman” ile başlayan kısmın da sözleşmeyi hazırlayanın borcu olduğunu söylemek mümkündür.
Kodda yer alan ve taraflara yüklenen borçları içeren eylemlerin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmediği ise “boole cebiri” denen bir sistemle kontrol edilmekte olup bu cebir değişkenleri doğru veya yanlış olarak karşılamaktadır. Akıllı sözleşme, doğru olarak karşılanan değişkenler söz konusu olduğunda çalışmaya başlar veya devam eder; yanlış olarak karşılanan cebirler olduğundan ise çalışmaya başlamaz veya çalışmayı durdurur.
Blok zincir üzerindeki diğer taraflar bu şartları görebilmekte ve sözleşme üzerinde müzakere edebilmekte olup işbu şartlar zincirdeki kullanıcılar için bir öneri niteliğindedir. Kullanıcılar öneriyi kabul ile birlikte sözleşmenin bir tarafı haline gelerek şarta bağlı edimi gerçekleştirme borcu altına girmiş olurlar. Blok içerisine kodlanan şartın gerçekleşmesi halinde tarafların borçları kendiliğinden yani otomatik olarak icra edilmiş olacaktır.
Akıllı sözleşme bir defa kurulduğunda ifa, şartların gerçekleşmesiyle, kod tarafından otomatik olarak ve geri dönülemez biçimde gerçekleştirilecek ve akıllı sözleşmeler kullanıcıların çoğunluğunun onayı olmadan değiştirilemeyecektir. Dolayısıyla akıllı sözleşme bir kez kurulduğunda, kural olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nda düzenlenen sözleşmenin uyarlanması, sözleşmeden dönme veya sözleşmenin iptali gibi kurallar uygulanamayacak ya da mahkemeler veya diğer üçüncü kişiler tarafından sözleşme hükümleri değiştirilemeyecektir.
c. Akıllı Sözleşmelerin Türleri
Akıllı sözleşmeler çeşitli özelliklerine göre farklı gruplar altında incelenebilecek olmakla birlikte temelde akıllı sözleşmelerin “on-chain” ve “off-chain” olarak ikiye ayrıldığı söylenebilecektir.
Off-chain akıllı sözleşmelerde; taraflar öncelikle aralarında klasik yöntemlerle müzakere edilen ve imzalanan yazılı bir sözleşme yapmaktadır. Daha sonra ise taraflar imzalamış oldukları sözleşmenin ifa edilmesine ilişkin bazı birtakım maddeleri blok zincir teknolojisi ile oluşturulan akıllı sözleşme ile düzenleyerek birbirine bağlı iki sözleşme oluşturmaktadır.
On-chain akıllı sözleşmelerde ise, blok zincir dışında kurulan herhangi bir sözleşme yoktur. Sözleşme artık, öneri ve kabul aşamaları da dahil olmak üzere doğrudan ve tamamen blok zincir üzerinde ve kod dilinde, akıllı sözleşme olarak kurulmaktadır.
B. AKILLI SÖZLEŞMELERİN TÜRK HUKUKU’NDAKİ GÖRÜNÜMÜ
Akıllı sözleşmelerin temelde iki farklı türde kurulması nedeniyle on-chain ve off-chain akıllı sözleşmelerin hukuki niteliğinin ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Zira, off-chain akıllı sözleşmelerde esas nitelikteki sözleşme öneri ve kabulle kurulur ve akıllı sözleşme, esas sözleşmenin yalnızca bir bölümü veya tümünün icrası amacıyla kullanılır. Bu halde taraflar aslında sözleşmeyi kurmak ve ifa etmek yönündeki iradelerini esas nitelikteki geleneksel sözleşme ile ortaya koymuşlardır. Dolayısıyla, off-chain sözleşmeler niteliği itibarıyla TBK anlamında tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulan sözleşmeleri oluşturmaktadır.
On-chain sözleşmelerde ise; (i) öneri ve kabul aşamaları, (ii) sözleşmenin kurulması ve (iii) ifası aşamalarının tümü blok zincir üzerinde gerçekleşmektedir. Bu noktada, TBK’nın 1. ve 2.maddeleri uyarınca sözleşmenin kurulabilmesi için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının açıklaması ve sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmaları gerektiği düzenlenmesinden hareketle, öneri ve kabul aşamalarının gerçekleştiği söylenebilecektir. Zira, taraflardan birinin teklif vererek bu teklifi blok zincire eklemesi öneri niteliğindedir. Blokta yer alan işlemler blok zincire uygunsa kullanıcılar tarafından onaylanır ve blok, zincire eklenir. Bu sayede öneriyi taşıyan kod, diğer kullanıcılar tarafından görülebilir hale gelir. Bir başkası tarafından öneri uygun bulunduğunda ve buna ilişkin irade blok zincire eklendiğinde kabul gerçekleşmiştir. Dolayısıyla kabul iradesini taşıyan blok, blok zincire eklendiğinde taraflar arasında TBK anlamında bir sözleşmenin kurulmuş olduğu söylenebilecektir. Ancak doktrinde öneri ve kabul aşamaların oluşmadığı gerekçesi ile akıllı sözleşmelerin sözleşme niteliğinde olmadığını savunan görüşler de mevcuttur.
Sözleşmelerin şekil unsuru açısından bir değerlendirme gerçekleştirildiğinde ise; TBK’nın 12. ve 26.maddeleri uyarınca sözleşmelerde genel ilke olarak şekil serbestisi öngörülmüş olduğundan kanunun emredici hükümlerine aykırı olmadığı sürece akıllı sözleşmeler blok zincir üzerinden kurulabileceği söylenebilecektir.
Her ne kadar Türk Hukuku’nda genel olarak sözleşme serbestisi tanınmışsa da belirli bazı sözleşmeler açısından özel şekil şartı öngörüldüğünden, akıllı sözleşmelerde bu durumun nasıl ele alınacağı tartışmalıdır. Örneğin, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin noter tarafından düzenleme şeklinde yapılması zorunlu olup noterlerin kod yazmak suretiyle blok zincir üzerinde akılı sözleşme düzenlemesi mümkün olamayacaktır. Dolaysıyla, geçerliliği resmi şekle bağlanmış sözleşmelerin akıllı sözleşme olarak kurulamayacağı söylenebilecektir.
Ancak akıllı sözleşmelerin adi yazılı şekil şartını karşıladığından söz edilebilir. Zira, adi yazılı şekilden söz edilebilmesi için sözleşmenin yazılı olması ve tarafların imzalarının bulunması gerekmektedir. Her ne kadar kodlama dili ile yazılmış olsa da sözleşme şartları ve taraf edimleri blok zincir üzerine yazılı olduğundan akıllı sözleşmelerin yazılılık şartını taşımadığının kabulü teknolojik gelişmelerin hukuk düzenimize entegre edilmesinin önünde bir engel oluşturacaktır.
Tarafların imzasına ilişkin olarak ise; blok zincir sisteminde her bir veri kullanıcının kişisel anahtarı ile imzalanmakta olup kişilerin akıllı sözleşmeye taraf olması sözleşmenin yer aldığı verinin kişisel anahtar ile onaylanması suretiyle gerçekleşmektedir. Kişisel anahtarlar bu yönü ile elektronik imzaya oldukça benzerdir. Güvenli elektronik imzaların el yazısıyla atılmış imza gibi hukuki sonuç doğuracağının kabul edildiği göz önüne alındığında kıyas yoluyla işbu hükmün kişisel anahtarlar için de uygulanabileceği değerlendirilmektedir. Ancak henüz bu yönde herhangi bir düzenleme bulunmadığın yargı makamları nezdinde kişisel anahtarın imza niteliğinin nasıl değerlendirileceği henüz bilinmemektedir.
SONUÇ
“Bir güven otoritesine ihtiyaç duymadan, kişiler veya kurumlar arasında yapılan ve şartları dağıtık defter teknolojileri protokolleri ile garanti altına alınmış anlaşmalardır. Anlaşma şartları blok zincir doğrulama mekanizmaları vasıtasıyla sağlandığında; yükümlülükler otomatik olarak yürürlüğe girer ve blokzincir ağında kayıt altına alınır” şeklinde tanımlanabilecek akıllı sözleşmeler, blok zincir teknolojisi sayesinde ticari ve hukuki işlemleri otomatikleştiren ve güvenilir kılan yenilikçi bir konsept olarak karşımıza çıkmaktadır.
Belirli koşulların gerçekleşmesi durumunda otomatik olarak işleyebilen bu sözleşmeler, şeffaflık ve değiştirilemezlik gibi avantajlar sunmaktadır. Ancak Türk Hukuku’nda, akıllı sözleşmelerin hukuki geçerliliği ve bağlayıcılığı konusunda henüz bir yasal düzenleme bulunmamakta olup akıllı sözleşmelerin niteliği hâlâ tartışma konusudur.
Bu nedenle, akıllı sözleşmelerin Türkiye’de daha yaygın ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi ve olası uyuşmazlıkların önlenebilmesi için mevcut hukuki düzenlemelerin gelişen teknolojiye adapte edilmesi ve akıllı sözleşmelerin hukuki niteliğinin ve geçerliliğinin düzenlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.