Ara
Close this search box.
Ara
Close this search box.

Ağustos 14, 2024

Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında Fikirlerin Korunması

GİRİŞ

Modernleşen iş dünyasında sıkça karşılaşılan ve çözümü konusunda endişelere yol açan konulardan biri, fikrin korunmasıdır. Fikir karşımıza bir girişim ile birlikte bir yenilik mahiyetinde veya bir sanat eseri çerçevesinde ortaya çıkabilmektedir. Ekonomik ve rekabet açısından bu yenilikçi fikirlerin korunması, fikir sahibinin menfaatleri açısından önem arz etmektedir. Dolayısıyla girişimciler yatırımcı arayışlarında bulunurken, ilgili fikrin çalınması ihtimaline karşı çeşitli önlemler alarak koruma sağlamak ihtiyacı duymaktadır. 

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) kapsamında korunan unsurlar, kanunda açıkça belirtilmiş olup bu makalede fikrin FSEK kapsamında korunup korunamayacağı değerlendirilecek ve girişimciler tarafından uygulamada sıklıkla başvurulan hukuki çareler incelenecektir.

A. FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRMELER

    FSEK’in 1/B maddesi uyarınca fikir ve sanat ürünleri olarak “eser” olarak tanımlanmıştır. FSEK kapsamında eser sayılabilmesi için materyalin, “sahibinin hususiyetini taşıması” ve “kanunun saydığı eser gruplarından birine’’ girmesi koşullarını taşıması gerekmektedir. Bir diğer deyişle, eserin özgün ve yaratıcı bir ifade biçimiyle sahibinin kişisel özelliklerini ve yeteneklerini yansıtması gerekmektedir. Bu, mutlak bir orijinallikten ziyade özgün bir faaliyetin bulunmasını ifade eder. Hususiyet kavramı noktasında ise, eserin herkes tarafından meydana getirilememesi ve diğer eserlere nispeten bağımsız olması aranmaktadır. 

    Diğer unsur ise FSEK’de sayılmış olan eser gruplarından birine dahil olmasıdır. FSEK kapsamında dört farklı eser grubu sayılmış olup, bunları; ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri oluşturmaktadır. Bu gruplar, numerus clausus (sınırlı sayı) ilkesi doğrultusunda düzenlenmiştir. Yani, meydana getirilen fikri ürünün, FSEK kapsamında sayılan eser türlerinden birine dahil olması gerekmektedir.

    FSEK eser sahibine manevi ve maddi olmak üzere iki ayrı hak tanımaktadır. Manevi haklar sırasıyla; (i) umuma arz hakkı, (ii) eser sahibi olarak tanıtılma ve adın belirtilmesi hakkı, (iii) eserde değişiklik yapılması önleme hakkı, (iv) eserin aslına ulaşma hakkı, (v) teşhir hakkı ve (vi) tahrip etmeyi önleme hakkıdır. Manevi hakların devredilmesi ve gerek sağlar arası işlemlere gerekse ölüme bağlı tasarruflara konu edilmesi mümkün değildir. Ancak manevi hakların kullanım yetkisi bir başkasına devredilebilir.

    Maddi haklar ise FSEK kapsamında “Mali Haklar” olarak 20. madde ve devamında düzenlenmiş olup bu hakların devredilmesi ve hukuki işlemlere konu edilmesi mümkündür. Mali haklar, eser sahibinin eserden maddi olarak münhasıran yararlanmasına olanak sağlayan mutlak haklardır. FSEK kapsamındaki mali hakların her biri birbirinden bağımsız nitelikte olup her biri, sahibine ayrı ayrı tasarruf etme hakkı verir. Dolayısıyla mali haklardan herhangi birinin bir üçüncü kişiye devredilmesi, tüm hakların devredildiği anlamına gelmemektedir. Mali haklar ise sırasıyla; (i) işleme hakkı, (ii) çoğaltma hakkı, (iii) yayma hakkı, (iv) temsil hakkı, (v) işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve (vi) pay ve takip hakkı olarak ayrılmaktadır. Ayrıca mali hakların eser sahibinin ölümünden sonra eserden miras yoluyla intikal edebilmesi de mümkündür. Mali haklar manevi haklara kıyasla zamanla mukayyet olup bu kapsamda FSEK 27. madde uyarınca mali hakların koruma süresi, eser sahibinin hayatı boyunca ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder. Eser sahibinin birden fazla olması durumunda ise bu süre, hayatta kalan son eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl ile sınırlıdır. 

    B. FİKRİN KORUNMASI HUSUSU

      Yukarıda açıkladığımız üzere, FSEK kapsamında yalnızca fikir ve sanat eserleri korunmakta, tek başına “fikir” olgusu korunma altına alınmamaktadır. Dolayısıyla, koruma kapsamını değerlendirirken kullanılan kriterler, fikrin değil somut eserlerin korunmasına ilişkindir. Başka bir deyişle, fikri hakların korunma alanı esasında fikri ürünleri veya eserleri kapsamaktadır. Henüz hayata geçirilmemiş, yukarıda eserin tespitinde kullanılan kriterlere uygun olmayan ve fiziki bir hal almamış bir fikrin, bir diğer deyişle yalnızca “düşünce” FSEK kapsamında korunmamaktadır. Bu çerçevede bir iş fikri, start-up fikri veya bir sanat eserine dair düşünce, sahibinin hususiyetini taşıyacak şekilde henüz şekillenmediği için eser niteliğinde olmayacak ve dolayısıyla FSEK kapsamında değerlendirilemeyecektir. 

      İzah edildiği üzere fikrin FSEK kapsamında korumaya alınmıyor oluşu modern iş dünyasında yatırım turuna çıkan start-uplar, inovasyon yapmak isteyen ve yatırımcı arayan girişimciler için bir risk unsuru oluşturmaktadır. Zira henüz somut bir ürün ellerinde olmamasına rağmen yatırımcıyı yatırım yapmaya ikna edebilmek için fikirlerini aktarmak zorunda olan kişilerin fikirlerinin korunmaya muhtaç olduğu ancak FSEK kapsamında herhangi bir koruma yönteminin bulunmadığı açıktır. 

      Bu kapsamda, her ne kadar FSEK veya sair ilgili mevzuatlarda doğrudan bir koruma mekanizması öngörülmemiş olsa da, uygulamada başvurulan birtakım yöntemler mevcuttur. Bunlardan ilki NDA (non-disclosure agreement) veya başka bir tabirle gizlilik anlaşması olarak karşımıza çıkmaktadır. NDA, genellikle birlikte iş yapma veya çalışma sürecini başlatmadan önce tarafların karşılıklı çıkarlarını korumak ve sürecin devamlılığını sağlamak amacıyla imzalanan bir gizlilik sözleşmesidir. Bu kapsamda, tarafların iş ilişkisine ve birbirilerine olan güvenlerini korumalarını sağlayarak, ticari sırların ve iş planlarının/süreçlerinin tarafların rızası dışında ifşa edilmesini engellemeyi amaçlar. Herhangi bir fikrin paylaşılması aşamasına geçmeden önce NDA imzalanması, fikrin korunması hususunda fikir sahibini koruyabilecek nitelikte bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. 

      Bir diğer yöntem ise, noter aracılığı ile fikrin tespit edilmiş olmasıdır. Bu yöntemde, fikir sahibi fikrini, projesini veya tasarlamayı planladığı işi yazılı hale getirerek fikrini somutlaştırmak suretiyle noter tutanağı ile tasdik ettirebilmektedir. Noter kapsamında yapılmış olan tasdik sonucunda fikrin mutlak olarak korunması mümkün olmasa dahi üçüncü kişiler tarafından izinsiz kullanım veya ihlal durumlarında esas hak sahibinin ispat aracı olarak işbu tasdikli belgeleri kullanması mümkün olabilecektir. 

      C. SONUÇ

        Sonuç olarak, FSEK kapsamında korunan unsurların kapsamı açıkça tanımlanmış olup, sadece eserler korunmakta, salt fikirler ise koruma altına alınmamaktadır. FSEK’in belirlediği kriterlere göre, bir fikrin eser olarak nitelendirilip korunabilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve belirli eser gruplarından birine girmesi gerekmektedir. Ancak henüz somutlaşmamış, fiziksel bir varlık kazanmamış fikirler, FSEK kapsamında korunmaya elverişli değildir. Bu durum, özellikle yenilikçi fikirler ve girişimciler açısından önemli bir boşluk yaratmaktadır.

        Bu kapsamda fikirlerin korunabilmesi açısından gizlilik anlaşmaları ve noter tasdikli belgeler, fikir sahiplerine bir dereceye kadar koruma sağlamakta ve ticari ilişkilerde güvence sunmaktadır. Ancak bu yöntemlerin de belirli sınırlamaları ve maliyetleri bulunmaktadır. Dolayısıyla fikir sahiplerinin mevcut yasal çerçeve içinde etkin koruma yöntemlerini kullanmaları ve bu konuda bilinçli hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır.

        Yazarlar

        Gökçe Ergün

        Gökçe Ergün

        Kıdemli Avukat

        Çağla Yargıç

        Çağla Yargıç

        Avukat

        Elif Berfin Tatlı

        Elif Berfin Tatlı

        Yasal Stajyer