GİRİŞ
İşverenlerin kurmuş oldukları üretim ve iş ağı içerisinde gerçekleştirilen faaliyetlerin tehlike arz etmesi nedeniyle iş kazaları meydana gelebilmektedir. Geniş faaliyet alanına sahip ticari şirketlerde iş kazalarının meydana getireceği sonuçlar küçük işletmelere nazaran daha ağır olabilmektedir. Bu nedenle iş kazalarından doğan cezai sorumluluk kurumsal bir yapıya sahip olan ticaret şirketleri açısından daha büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmamız ile de tüzel kişiliği haiz olan şirketlerde iş kazasından doğan cezai sorumluğun kim veya kimlerde olacağı hususu üzerinde durulacaktır.
A. İŞ KAZASI, İŞVEREN ve İŞVEREN VEKİLLERİ KAVRAMLARI
İş kazası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (“İSGK”)’nun 3. maddesi uyarınca “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay” olarak tanımlanmıştır. Meydana gelen iş kazalarında cezai sorumluluğun kime ait olacağı ve özellikle operasyonların şirket bünyesinde yönetilmesi durumunda cezai sorumluluğun nasıl paylaştırılacağı hususu ise 4857 sayılı İş Kanunu (“İş Kanunu”), 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”), 09.12.2003 tarihli İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği (“Yönetmelik”), doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde değerlendirilmektedir.
İş kazalarında cezai sorumluluğun kim veya kimlere ait olacağı hususunda “İşveren” kavramı ve işveren sıfatını haiz olabilecek kişilerin tespiti önem arz etmektedir. İş Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar” işveren olarak nitelendirilecektir. Öte yandan işveren vekili ise aynı maddenin dördüncü fıkrasında; “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimseler” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan yola çıkacak olursak genel müdür, şef, iç yönerge kapsamında ticari mümessil işveren adına hareket ederek işletmenin yönetiminde görev alan kimseler, işveren vekili olarak nitelendirilebilecektir. İşveren vekili olarak nitelendirilen bu kimseler hakkında İş Kanunu’nun 2. maddesinin 5. fıkrası uyarınca İş Kanunu’nda işveren için öngörülmüş olan tüm sorumluluk ve zorunluluklar uygulanacaktır.
B. YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAPSAMINDAKİ CEZAİ SORUMLULUKLARI
Türk hukukundaki “cezanın şahsiliği” ilkesi gereğince, anonim şirket tüzel kişiliğinin cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle iş kazalarından doğan cezai sorumlulukta, anonim şirketi yöneten gerçek kişilerin sorumluluğuna gidilecektir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca bir anonim şirkette istihdam edilen bir işçinin iş kazası geçirmesi halinde öncelikle şirketi yönetmeye yetkili kişilerin ve şirketin organizasyon şemasının tespit edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 28.02.2018 tarihli, 2016/6214 E. 2018/2278 K. sayılı kararında;
“…sanığın yapılan iş ve üretimle ilgili sorumluluğunun olmadığını beyan etmeleri karşısında, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması bakımından, öncelikle şirketin sorumlu yetkilisinin kim olduğunun tespit edilmesi yönünden iş yeri yönetim şeması ve söz konusu şirketin suç tarihine ait ticaret sicil kayıtları getirtilip, tüm ilgililerin dinlenilmesi ve bu kişilerin iş yeri ve kaza olayındaki rolleri belirlendikten sonra sanığın şirketteki pozisyonu, görev ve sorumlulukları ile bahse konu şirkette iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirleri alma konusunda kim ya da kimlerin yetkili olduğu tespit edilip bu kişiler hakkında dava açılması sağlanıp, olayda sorumluluğu bulunan kişiler ile kusur durumunun tespiti amacıyla gerektiğinde olay yerinde keşif yapıldıktan sonra, iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak kuruldan görüş alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,…”
hükmü vaaz olunmuştur. Bu kapsamda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının tespiti için öncelikle şirketin organizasyon şeması dikkate alınması ve şirketin organizasyon şemasının fiili yönetimle örtüşmesi gerekmektedir.
Yönetim kurulu üyelerinin görevi ve yetki kapsamı tespit edildikten sonra işveren vekillerinin sorumluluğu incelenmelidir. Yönetim kurulu tarafından şirkete ait işletme ve işyerlerine işveren vekilleri ile iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanları atanmaktadır. Bir iş kazasının meydana gelmesi halinde organizasyon şemasının alt birimlerinde yer alan işveren vekillerinin sorumluluğu da mutlaka incelenmelidir. Uygulamada işveren vekillerinin yönetim kurulu başkanı tarafından atandığı da görülmektedir. İşveren vekilinin yönetim kurulu başkanı tarafından atanması halinde başkanın cezai sorumluluğun tespiti için işyerine atamış olduğu işveren vekillerinin seçiminde gerekli özeni göstermiş olması ve işveren vekillerini atadıktan sonra denetimlerini yapmış olması bir kriter olarak değerlendirilecektir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 25.01.2018 tarihli, 2016/2870 E. 2018/916 K. sayılı kararında;
“…/bu konuda karar verip iş sözleşmelerini imzalamaya, feshetmeye, işçilerin SGK ve tüm resmi kurumlara bildirimlerini yapmaya, iş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm tedbirleri almaya, bu konuda işletmede değişiklikler yapmaya, iş güvenliği ile ilgili şirket nam ve hesabına görüşme ve sözleşmeler yapmaya, resmi kurumlar önünde şirketi temsile, yetkili kişi olarak ifade vermeye, iş kazası tutanaklarını imzaya, bu yetkilerin tamamının tek başına kullanmaya yetkili olduğunun, ayrıca diğer yönetim kurulu üyelerinin bu konularda şirketi temsil yetkisinin bulunmadığının anlaşıldığı; ancak; dosya içeriğinden fabrikanın boyahane bölümüne müdür olarak atanan ve bir anlamda görev alanı kapsamında kendisine işveren vekili sıfatı verilen …’ın, eğitim durumuna, icra edeceği işin yer aldığı faaliyet konusu ile ilgili yeterli bilgi birikimi ve tecrübesi bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir tespitin yer almadığının anlaşılması karşısında, …’ın eğitim durumu ve mesleği ile ilgili ayrıntılı araştırma yapılarak, yönetim kurulu tarafından boyahane müdürü olarak atanan …’ın yapacağı işte ehil olup olmadığının, işveren vekili sıfatıyla fabrikanın boyahane bölümünde iş güvenliğinin sağlanması bakımından gerekli niteliklere sahip olup olmadığının belirlenmesi suretiyle, sonucuna göre yönetim kurulu başkanı olan sanık …’ın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi…”
şeklinde hükmolunduğu üzere, işveren vekilinin sorumluluğunun yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunu bertaraf ettiğinin kabulü için;
- Şirkette iç yönerge tanzim edilerek yetki devri yapılmak suretiyle bir organizasyon şeması oluşturulması,
- Oluşturulacak organizasyon şemasında gerçekleştirilecek iş sağlığı ve güvenliğini sağlamakla yükümlü pozisyonların (iş sağlığı ve güvenliği uzmanı, maden mühendisi, elektrik mühendisi vb.) oluşturulması ve görev tanımlarında ve yetkilerinde iş sağlığı ve güvenliğini sağlama konusunda görevli ve yetkili olduklarının açıkça belirtilmesi,
- Yönetim kurulu üyelerinin iş sağlığı ve güvenliği hususunda herhangi bir görev ve yetkilerinin bulunmaması,
- İş sağlığı ve güvenliğini temin etmek üzere yetkilendirilecek görevlilerin görev ve yetkilerini kullanacakları alanda eğitimli ve uzman olmaları (yönetim kurulunun bu kişileri seçerken yeterli dikkat ve özende bulunduğunun ispatı açısından önemlidir)
hususları önem taşımaktadır.
İş kazası sebebiyle yapılan cezai yargılamalara ilişkin Yargıtay kararlarında, işveren tarafından işveren vekilinin gerekli ölçütlere uygun olarak seçilmiş olması halinde iş kazasından doğan cezai sorumluluğun işveren vekilinde olacağı kabul edilmektedir. Fakat iş sağlığı ve güvenliğinde birtakım eksikliklerin olması doğrudan şirket yönetiminin aldığı kararlardan, uygulamalarından veya ihmalden kaynaklanıyorsa yönetim kurulu başkanının sorumluluğu öncelikli olarak incelemeye tabi tutulacaktır. Zira, Yönetmelik’in 6. maddesi uyarınca; işverenin, işçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak için mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil gerekli her türlü önlemi almak, organizasyonu yapmak, araç ve gereçleri sağlamakla yükümlü olduğu açıktır.
Öte yandan, Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 17.11.2016 tarihli ve 2014/3129 E. 2016/8775 K. sayılı kararı ile;
“… Tüzel kişinin birden fazla temsilcisinin bulunması halinde cezai sorumluluğun cezanın şahsiliği ilkesine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak suçun şekil sorumlusu değil, ayrıntısını bilen ve oluşmasında rolü olan kanuni temsilciye ait olacağı, sanığın, şirket yönetim kurulu başkanı olmasının başlı başına suça iştirak ettiğine delil oluşturmayacağı…”
belirtildiği üzere şirketin ortağı veya yönetim kurulu üyesi/başkanı olunmasının tek başına iş kazasından doğan sorumluluğa işaret etmeyeceği açıkça ifade edilmektedir.
Bu kapsamda yönetim kurulu üyelerinin cezai sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılırken sırasıyla aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulmalıdır:
- Kazanın meydana geldiği iş biriminden mesul olan kişinin tespiti
- Şirketin organizasyon şeması ve iç yönergesinin somut durumla örtüşüp örtüşmediği
- Yönetim kurulunun iş birimindeki sorumlu kişinin atanması, yetkilendirilmesi ve görevine ilişkin bildirim ve gözetim yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin değerlendirilmesi ile yönetim kurulunun hukuki durumunun tespiti.
Uygulamada cezai sorumluluk belirlenirken şirketin organizasyon yapısı ve bu yapıdaki kişilerin görev, sorumluluk ve yetki alanları değerlendirilerek kusur paylaşımı yapılmakta ve bu doğrultuda yaptırım uygulanmaktadır. Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 20.02.2015 tarihli ve 2014/9496 Esas, 2015/3127 Karar numaralı kararında;
“../.Sanığın yönetim kurulu başkanı olduğu …. AŞ. Taahhüdünde yürütülen ….inşaatında işçi olarak çalışan ölenin, parke taşı taşıdığı sırada ayağına taş düşmesi sonucu yaralandığı, daha sonra iyileşemeden öldüğü olayda; sanığın aşamalardaki savunmasında şirketlerine ait 40-50 adet inşaat şantiyesinin olduğunu ve her şantiyede ayrı yetkili ve sorumlunun bulunduğunu, olayın meydana geldiği şantiyede … isimli mühendisin şantiye şefi olduğunu, kendisinin olayın gerçekleştiği şantiyeye hiç gitmediğini beyan ettiği, adı geçen …’un ifadesinde olayın meydana geldiği şantiyede sorumlu mühendis olduğunu beyan ettiği ve hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğu da dikkate alındığında; iş güvenliği önlemlerinin alınmasından işinde ehil olan şantiye şefi mühendisin sorumlu olduğu, bu itibarla sanığa atfedilebilecek kusur bulunmadığı gözetilmeksizin, sanığın beraati yerine, sanığa kusur yükleyen bilirkişi raporuna itibarla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırı olup./..”
şeklinde hüküm tesis edilmek suretiyle gerekli yeterliliğe sahip olan işveren vekillerinin atanmış olduğu durumlarda yönetim kurulu başkanının sorumluluğunun doğmayacağı yönünde karar verildiği görülmektedir. Şirketin iç yönerge düzenlemesi ile çeşitli kişilere belirli pozisyon ve görev tanımlamaları doğrultusunda yönetim yetkisini devretmesi durumunda yönetim kurulu başkanının cezai sorumluluğunun sınırlandırılabilmesi için ilgili kişilere verilecek görev ve yetkilerinin sınırlarının detaylı bir şekilde çizilmesi önemli bir mesele teşkil etmektedir.
C. SONUÇ
Sonuç olarak, iş kazası sebebiyle işçide bedensel zararın oluşması durumunda yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunun yanında cezai sorumluluğu gündeme gelecektir. Yönetim kurulunun iş kazasından doğan cezai sorumluluğu, kusurları oranında ve şirkete verdikleri zarar kapsamında meydana gelecektir. Bu kapsamda şirketin yönetim yapısı ve organizasyon şemasının incelenmesi gerekmektedir. Zira, kazanın gerçekleştiği iş birimindeki sorumlu kişi burada işveren vekili olarak işveren gibi sorumlu olabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, iç yönerge ve organizasyon şemasında yer alan görev dağılımının gerçek durumla da örtüşmesi gerektiğidir. Hangi yönetim kurulu üyesinin sorumlu tutulacağı; iş kazasının mahiyeti, iş kazasına neden olan durum, varsa işçinin kusuru, yargılama sürecindeki bilirkişi raporları, işyeri örgüt şeması, yönetim kurulu üyeleri arasındaki görev dağılımı, iç direktifler, kaza ile ilgili olan veya olabilecek karar mekanizmalarının nasıl işletildiği, varsa iş sağlığı ve güvenliği uzmanını seçen ve görevlendiren üyelerin kimler olduğu gibi hususlar dikkate alınarak somut olayın koşullarına göre ayrıca ve özenle değerlendirilmelidir.