Aralık 17, 2024

Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması Ve Tenfizi: Hukuki Çerçeve Ve Uygulamadaki Sorunlar

A. GİRİŞ 

Tahkim, tarafların uyuşmazlıklarını hızlı ve esnek bir şekilde çözmelerini sağlayan uluslararası alanda en yaygın kullanılan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biridir. Taraflara esneklik, tarafsızlık ve uluslararası ticaret ortamında uyum sağlayan tahkim, artan bir şekilde tercih edilmektedir. Ancak tahkim kararının verildiği ülkeden başka bir ülkede icra edilebilmesi kararın icra edilecek ülkelerde tanınması ve tenfiz edilmesi ile mümkündür. 

Türkiye’de, yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu (“MÖHUK”) ile düzenlenmiş olup Türkiye’nin taraf olduğu 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Sözleşmesi (“New York Sözleşmesi” ya da “Sözleşme”) ile Türkiye ile bazı ülkeler arasında iki taraflı milletlerarası sözleşmeler de konuda önemli bir uluslararası dayanak oluşturmaktadır. 

İşbu makalede MÖHUK ve New York Sözleşmesi kapsamında yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tenfizi açıklanarak tenfizin genel ilkelerine değinildikten sonra uygulamadaki sorunlara yönelik açıklamalara yer verilecek olup uygulamadaki sorunlar güncel bir örnek ile desteklenecektir.

B. MÖHUK KAPSAMINDA YABANCI HAKEM KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ 

MÖHUK’un “Yabancı Mahkeme ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınması” başlıklı ikinci bölümünün 60-63. maddelerinde yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin temel kurallar düzenlenmektedir. MÖHUK’un “Yabancı hakem kararlarının tenfizi” başlıklı 60. maddesi uyarınca kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilmekte olup “Yabancı hakem kararlarının tanınması” başlıklı 63. maddesi uyarınca yabancı hakem kararlarının tanınması da tenfizine ilişkin hükümlere tâbidir. Anılı düzenlemeler kapsamında tenfiz talebinde bulunulabilmesi için aşağıda sayılan birtakım genel şartların varlığı gerekmektedir.  

  • Hakem Kararının Bağlayıcı Olması: Kararın taraflar için bağlayıcı, kesinleşmiş ve icra edilebilir nitelikte olması gerekmektedir.
  • Tahkim Anlaşması: Taraflar arasında yazılı, geçerli ve usulüne uygun bir tahkim anlaşmasının varlığı gerekmektedir.
  • Kamu Düzenine Aykırılık Olmaması: Hakem kararının Türk hukukuna göre kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olmamalıdır.
  • Tahkime Elverişlilik: Uyuşmazlık konusunun Türk hukukuna göre tahkim yolu ile çözülmesi mümkün olmalıdır.
  • Tarafların Usulüne Uygun Temsil Edilmemesi: Taraflar hakemler önünde usule uygun şekilde temsil edilmiş ve yapılan işlemleri açıkça kabul etmemiş olmalıdır.

Tenfiz isteneceği yer mahkemesini taraflar özgürce kararlaştırabileceği gibi taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer mahkemesi yetkili olacaktır. Görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemeleridir. 

C. NEW YORK SÖZLEŞMESİ’NİN ROLÜ VE ETKİSİ

New York Sözleşmesi uluslararası tahkim kararlarının uygulanabilirliğini sağlamayı amaçlayan en önemli hukuki belgelerden biridir. Sözleşme, uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümünde tahkimin etkinliğini artırmak ve taraflar arasındaki uyuşmazlıkların daha hızlı ve etkili bir şekilde çözümlenmesini sağlamak için düzenlenmiştir. New York Sözleşmesi’nin Türkiye dâhil olmak üzere 170’den fazla taraf ülkesi bulunmakta olup bu durum göz önüne alındığında en yaygın kabul gören uluslararası hukuk belgelerinden biri olduğu söylenebilmektedir.

New York Sözleşmesi’nin temel ilkeleri ise aşağıda sayılmaktadır:

  • Tanıma ve Tenfizde Zorunluluk: Sözleşmeye taraf olan ülkeler, diğer bir taraf ülke tarafından verilen tahkim kararlarını tanımak ve tenfiz etmekle yükümlüdür. Ancak, bu yükümlülük sınırlı ret nedenleri ile sınırlandırılmıştır.
  • Sınırlı Ret Nedenleri: Sözleşme’nin 5. maddesi, tanıma ve tenfizin reddi için sadece belirli durumları öngörmektedir. Bu bağlamda (i) Taraflar arasında geçerli bir tahkim anlaşmasının olmaması, (ii) Taraflardan birinin usulüne uygun şekilde bilgilendirilmemesi veya savunma hakkından mahrum bırakılması, (iii) Tahkim heyetinin yetki aşımı, (iv) Tahkim kararının kamu düzenine aykırılığı, (v) Tahkim kararının kesinleşmemiş veya bağlayıcı nitelikte olmaması hallerinin varlığı halinde tanıma ve tenfizin reddi mümkündür.
  • Kamu Düzeni Kapsamı: Kamu düzeni kavramı, Sözleşmeye taraf ülkelerde dar bir şekilde yorumlanmaktadır. Bu yaklaşım, tahkim kararlarının tanınmasını ve tenfizini kolaylaştırmayı hedefler.
  • Yerel Hukuka Esneklik: Sözleşme taraf ülkelerin kendi iç hukuklarında daha elverişli düzenlemeler yapmalarına olanak tanımıştır. Bir diğer ifade ile, Sözleşme ülkelerin tahkim kararlarının tanınması ve tenfizini kolaylaştıracak ulusal düzenlemeler geliştirmelerine olanak tanımaktadır.

D. TÜRKİYE’DE NEW YORK SÖZLEŞMESİ’NİN UYGULAMA ALANI

Türkiye, New York Sözleşmesi’ni 1991 yılında onaylamış ve Sözleşme’nin hükümleri 1992 yılından itibaren uygulanmaya başlamıştır. Türkiye, sözleşmenin ticari uyuşmazlıklarla sınırlı olarak uygulanmasını ve yalnızca sözleşmeye taraf ülkelerin tahkim kararlarının tanınmasını öngören çekinceler koymuştur. Bu sınırlamalar, Türkiye’nin tahkim kararlarının tanınması ve tenfizi konusunda daha kontrollü bir yaklaşım benimsemesini sağlamaktadır.

New York Sözleşmesi Türkiye’de ağırlıklı olarak ticari uyuşmazlıklar, yatırım tahkimi ve uluslararası sözleşmelerden doğan ihtilaflarda uygulanmaktadır. Özellikle uluslararası ticari tahkim kurumlarının verdiği kararların Türk hukukunda tanınması ve tenfizi sırasında Sözleşme önemli bir dayanak oluşturmaktadır. Örneğin, Uluslararası Ticaret Odası (“ICC”) ve Londra Uluslararası Tahkim Mahkemesi (“LCIA”) gibi kurumların kararlarının Türkiye’de uygulanabilirliğinde New York Sözleşmesi’nin standartları belirleyici olmaktadır.

E. UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE GÜNCEL SORUNLARA YÖNELİK BİR ÖRNEK 

Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi sürecinde çeşitli hukuki ve pratik sorunlar yaşanabilmektedir. Bu sorunlardan biri, Türk mahkemelerinin kamu düzeni kavramını geniş yorumlayarak bazı yabancı hakem kararlarının tanınmasını reddetmesidir. Kamu düzeni kavramı, genellikle dar yorumlanması gereken bir kavram olmasına rağmen, uygulamada bazen geniş bir şekilde ele alınması tahkim kararlarının tanınmasını zorlaştırabilmektedir. Bunun dışında, yabancı hakem kararlarının sunulmasında yaşanan eksiklikler veya tahkim anlaşmasının geçerliliğiyle ilgili usulî hatalar, tanıma ve tenfiz sürecini olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca, mahkemeler arasındaki yorum ve uygulama farklılıkları, tahkim kararlarının tanınması ve tenfizi süreçlerinde belirsizlik yaratabilmektedir. Bu durum, uluslararası yatırımcıların Türkiye’de tahkim kararlarını icra etme konusundaki güvenini sarsabilmektedir.

Son dönemde ortaya çıkan güncel bir sorun ise, Rusya’da alınan anti-dava kararlarının tahkim kararlarının başka bir ülkede tanınması ve tenfizi sürecini karmaşıklaştırmasıdır. Bu durumu somutlaştırmak amacıyla farazi bir örnek ele alacak olursak: X Şirketi ile Y Şirketi arasında uluslararası tahkim süreci başlatılmış ve süreç X Şirketi aleyhine sonuçlanmıştır. Ancak, Rusya’daki mahkemeler tarafından alınan anti-dava kararı nedeniyle X Şirketi, tahkim yargılamasına katılmamış ve kararın Rusya’da uygulanması engellenmiştir. Yapılan incelemelerde, X Şirketi ’nin Türkiye’de belirli malvarlıklarına sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, Y Şirketi ’nin Türkiye’de tahkim kararını tenfiz ettirerek alacağına ulaşma ihtimalini doğurmaktadır.

Ne var ki, Rusya’daki anti-dava kararı, X Şirketi ’nin  tahkim yargılamasına katılmasını yasakladığı için sürecin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine dair bir savunma yaratabilir. Türk mahkemeleri bu iddiaları değerlendirirken X Şirketi ’nin tahkim yargılamasına uygun şekilde davet edilip edilmediği ve gönüllü olarak katılıp katılmadığını göz önünde bulundurmalı ve Rusya’daki anti-dava kararının Türk kamu düzeni ile uyumlu olup olmadığı, özellikle adil yargılanma hakkı bağlamında, incelenmelidir.

Eğer Türk mahkemeleri, bu savunmayı yerinde bulur ve kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle tahkim kararının tenfizini reddederse, Y Şirketi ’nin Türkiye’deki alacaklarını tahsil etmesi mümkün olmayacaktır. Ancak, Türk mahkemelerinin bu tür durumlarda, tahkim yargılamasının adil ve usule uygun bir şekilde yürütüldüğünü ve anti-dava kararının uluslararası tahkimin temel ilkelerine aykırılık oluşturduğunu kabul etmesi halinde, kararın tenfiz edilmesi mümkündür.

Yukarıdaki örnek, uluslararası tahkim kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi sürecinde karşılaşılan hukuki zorlukları açıkça ortaya koymaktadır. Türk mahkemelerinin, kamu düzeni ve adil yargılanma hakkı ilkelerini değerlendirirken dengeli bir yaklaşım benimsemesi önemlidir. Zira, Türkiye’nin tahkim dostu bir yargı alanı olarak konumlanabilmesi için bu tür süreçlerin etkin ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.

F. SONUÇ 

Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi, uluslararası tahkimin etkinliğinin ve güvenilirliğinin korunması açısından büyük bir öneme sahiptir. MÖHUK ve Türkiye’nin taraf olduğu New York Sözleşmesi ile oluşturulan hukuki çerçeve, tarafların uyuşmazlık çözümünde tahkimi tercih etmeleri için önemli bir altyapı sunmaktadır. Ancak, kamu düzeni kavramının yorumlanmasındaki farklılıklar, usul hataları ve uygulamada karşılaşılan diğer sorunlar, bu süreci zaman zaman karmaşıklaştırabilmektedir. Türk mahkemelerinin, kamu düzenini dar yorumlayarak ve adil yargılanma hakkını titizlikle gözeterek dengeli bir yaklaşım benimsemesi, Türkiye’nin uluslararası tahkimde güvenilir bir yargı alanı olarak konumlanmasına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi süreçlerinin hukuki güvenlik, tarafsızlık gibi ilkeler ışığında geliştirilmesi hem uluslararası yatırımcılar hem de Türk hukuk sistemi için önemli bir kazanım olacaktır. Zira, Türk mahkemelerinin kamu düzeni ve adil yargılanma hakkı gibi ilkeleri dengeli bir şekilde yorumlayarak karar vermesi, uluslararası tahkim alanında Türkiye’nin güvenilir bir merkez olarak konumunu güçlendirecektir.

Yazarlar

Ebru Özkan

Ebru Özkan

Kıdemli Avukat

Aleyna Kekeva

Aleyna Kekeva

Avukat