Şubat 5, 2025

Uyuşmazlık Çözümlerinde Dijital Delillerin Yeri

Yazarlar: Litigation Departmanı – Av. Ebru ÖZKAN YEDEKÇİ & Av. Ece Nur APLAK

GİRİŞ

Dijital deliller, yazılı, görsel veya sesli verilerin dijital ortamda kaydedilmesiyle elde edilen bilgilerdir ve özellikle elektronik ortamda gerçekleşen hukuki uyuşmazlıklarda kritik rol oynamaktadır. Fiziksel delillerden farklı olarak dijital verilerin, dışarıdan müdahale edilebilen ve değiştirilebilen nitelikte olmaları nedeniyle daha dikkatli bir değerlendirmeye tabi olmaları gerektirmektedir. Teknolojinin hızla gelişmesi, hukuk alanında önemli değişikliklere yol açmış, dijital delillerin yeri giderek daha fazla önem kazanmıştır. 

Dijital delillerin geçerliliği; hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi, mantıklı ve akla uygun olması, olayı aydınlatacak, sonradan değiştirilemez nitelikte ve tam/ eksiksiz olmaları gibi şartlara bağlıdır. Ayrıca, bu delillerin güvenilirliğinin sağlanması, özellikle adil bir yargılama sürecinin işlemesi için kritik öneme sahiptir. 

Çalışmamızda dijital delillerin toplanması ve sunulması süreci ile birlikte Türk hukuku kapsamında geçerliliğini ve uygulanabilirliğini inceleyeceğiz. 

A. DİJİTAL DELİLLERİN TOPLANMASI VE SUNULMASI

Dijital deliller, internet üzerinden gerçekleştirilen işlemler, e-posta yazışmaları, sosyal medya paylaşımları, sesli ve görüntülü kayıtlar gibi çeşitli veri türlerini kapsamaktadır. Delillerin doğruluklarının tespiti ve belgelendirme aşamaları aşağıdaki şekildedir:

    • Canlı Analiz: Teknik uzmanlığa sahip delil toplama ekibi, elektronik cihazların düzgün şekilde kapatılmasından ve orijinalliğin bozulmaması adına uçucu verilerin toplanabilmesi için canlı analiz yazılımları kullanmakla sorumludur. 
    • İmaj Alma: İmaj alma, delilin birebir kopyasını elde etme işlemidir. Orijinal delil yerine yalnızca kopya elde edilmesi, delil olarak kabul edilmez. 
    • Hash Değeri (Veri Bütünlüğü): Delilin bütünlüğünü sağlamak için, imaj alınan verilerin değeri tespit edilmelidir. 
    • Zaman Damgası: Zaman damgası, delilin ne zaman değiştirildiği, üretildiği, alındığı veya kaydedildiği bilgisini sağlar. 
    • Koruma Zinciri: Delilin fiziksel veya elektronik olarak toplanması, saklanması ve transferi, koruma zincirinde kronolojik olarak belgelenir. 

Dijital delillerin kaybolmaması ya da değiştirilmemesi için dijital ortamda yapılan her işlem, dijital delil uzmanları tarafından dikkatle belgelenmeli ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir. 

Dijital delillerin hukuki geçerliliği, her geçen gün daha fazla tartışılmakta ve bu deliller hakkında standartlar belirlenmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de dijital delillerin kullanımı, özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) ile 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu (“CMK”) çerçevesinde değerlendirilmekte olup aşağıda ayrı başlıklar altında bu hususlar incelenecektir.

B. DİJİTAL DELİLLERİN TÜRK CEZA HUKUKUNDAKİ YERİ 

Kanun koyucular, dijital dünyadaki verilerin önemli bir kaynak haline gelmesiyle birlikte bu verilere erişim hakkında yeni düzenlemeler getirmişlerdir. CMK’ya göre, delil toplama işlemleri öncelikle kanunun öngördüğü yasal durumun oluşmasına bağlıdır. CMK’nın 116. maddesi gereğince, şüpheli veya sanık hakkında yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği şüphesinin varlığı halinde arama yapılabileceği düzenlenerek yasal durumun somut olay özelinde varlığına dikkat çekilmektedir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26.09.2017 Tarihli 2017/16-956 Esas 2017/370 Karar Sayılı İlamında:

“sanıkların ByLock sistemini kullandıklarına dair tespit iddianamede unsurları gösterilen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun bir delili niteliğinde olduğundan, hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla açılmayan davadan hüküm kurulması söz konusu değildir.” 

görülebileceği üzere, bir ispat aracı olarak dijital delillerin değerlendirilmesi CMK’da düzenlenen niteliklerin somut olay nezdinde gerçekleşmiş olmasına dayanmaktadır.

Aynı zamanda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 27.10.2010 Tarihli 2011/231 Esas 2011/262 Karar Sayılı İlamında:

“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca UYAP ortamından indirilerek onaylanıp dosya içine konulan aile nüfus kayıt tablosuna göre mağdur 11.10.1994 doğumlu olup suç tarihi itibariyle 15 yaşın içerisindedir. UYAP ortamından indirilerek onaylanan bu nüfus kaydı resmi bir belge niteliğinde olup bağlayıcı mahiyettedir.”

ile dijital bir ortam olan UYAP sisteminde kayıtlı verilerin “delil” niteliğinde olduğunu kabul etmiştir.

CMK 217. madde çerçevesinde ve delil serbestisi ilkesi gereğince dijital deliller de ispat aracı olarak kullanılabilmektedir. Bu doğrultuda dijital delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilebilmesi açısından CMK kapsamında incelemeler gerçekleştirilmelidir. CMK incelendiğinde, 116. maddesi gereğince, şüpheli veya sanık hakkında yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği şüphesinin varlığı halinde arama yapılabileceği düzenlenmiştir. Aynı zamanda arama, el koyma tedbirlerine yönelik CMK 134. maddesi ve devamında özel düzenlemeler getirilmiş olup bilgisayarlarda arama yapılabileceği, kayıtların kopyalanabileceği ve şifrelerin çözülebileceği belirtilmektedir. CMK 135. maddesi ise telekomünikasyon yoluyla iletişim tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması işlemlerini düzenlemektedir. 

Dijital delillerin toplanması, özellikle kişisel verilerin gizliliği ve özel hayatın korunması açısından da büyük önem taşımaktadır. Anayasa’nın 20. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) kapsamında özel hayatın gizliliğini güvence altına almakta olup dijital delil toplama işlemlerinde bu hakka dikkat edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, dijital deliller CMK kapsamında uygun koşullar mevcut olduğunda ispat yolu olarak kabul edilmektedir.

C. DİJİTAL DELİLLERİN HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

HMK, belge kavramını genişleterek elektronik ortamda bulunan verileri de dijital delil olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede HMK 199. madde kapsamında fotoğraf, ses kaydı ve diğer dijital veriler, mahkemelerde kullanılabilir belgeler olarak tanımlanmaktadır. Elektronik verilerin ispat gücü de güvenli elektronik imza ve kayıtlı elektronik posta gibi güvenilir sistemlerle pekiştirilmektedir. HMK 192. maddesine göre, “kanunda belirli bir ispat zorunluluğu öngörülmediyse, kanunda düzenlenmemiş diğer delillere başvurulabileceği” belirtilmektedir.

Hukuk yargılamasında dijital delillerin toplanması ve incelenmesi, adli bilişim uzmanlarının katkısı ile mümkün olmaktadır. HMK 195. ve 197. maddeleri, dijital delillerin incelenmesi için ilgili mercilerden talepte bulunulmasını öngörmektedir. Ayrıca, dijital delillerin yerinde incelenmesi gerektiğinde, HMK 218. madde uyarınca belge ve verilerin bulunduğu ortamda incelenmesi sağlanabilmektedir. Bu düzenlemeler, dijital delillerin etkin bir şekilde kullanılması için hukuki alt yapıyı oluşturmaktadır. Nitekim, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10.06.2020 Tarihli ve 2017/1014 Esas 2020/4488 Karar Sayılı ilamında:

HMK’nın 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”

görülebileceği üzere, elektronik ortamda elde edilen kayıtların HMK kapsamında belge niteliğinin haiz olduğu, dolayısıyla hukuki delil olarak kabul edileceği açıkça belirtilmiştir. Bilirkişi incelemesi, HMK 266. madde gereğince, teknik bilgiyi gerektiren durumlarda, tarafların talebiyle veya hakimin re’sen başvurabileceği bir yoldur. Elektronik delillerin yargılamada daha etkin kullanılabilmesi için bilirkişi raporları önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, HMK 288. madde uyarınca yapılan keşifler, elektronik ortamda gerçekleştirilebilen keşiflerle daha sağlıklı bir şekilde delil toplanmasını sağlamaktadır. Bu düzenlemeler doğrultusunda, dijital delillerin hukuki çerçevede daha güvenilir ve etkili hale getirilerek ispat yolu olarak kullanılmasının önü açılmaktadır.

D. SONUÇ

Sonuç olarak, dijital delillerin hukuki süreçlerdeki rolü giderek artmakta ve teknolojik gelişmelerle paralel olarak hukuk sisteminde önemli bir yer tutmaktadır. Türk hukuku çerçevesinde, dijital delillerin toplanması, korunması ve sunulması konusunda belirli yasal düzenlemeler ve güvenlik önlemleri öngörülmektedir. Kaldı ki dijital verilerin hassasiyeti ve değiştirilebilme ihtimali göz önünde bulundurularak, bu delillerin geçerliliği ve güvenilirliği konusunda büyük bir titizlik gösterilmesi gerekmektedir. Hem CMK hem de HMK, dijital delillerin etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayacak düzenlemeleri içermektedir. Bu bağlamda, adli bilişim uzmanlarının katkıları ve bilimsel incelemeler, dijital delillerin doğru ve güvenilir bir biçimde yargılama süreçlerine dahil edilmesinde kritik rol oynamaktadır. Teknolojinin hızla gelişen yapısı ile birlikte, dijital delillerin hukuki değerinin arttığı bu dönemde, hukuki normların ve uygulamaların sürekli olarak güncellenmesi, adaletin sağlanmasında önemli bir adımdır.

Yazarlar

Ebru Özkan

Ebru Özkan

Kıdemli Avukat

Ece Nur Aplak

Ece Nur Aplak

Avukat