GİRİŞ
Günümüzde, uyuşmazlıkların daha süratli, etkin ve uzman kişilerce çözümlenmesini sağlamak amacıyla alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine olan ilgi artmıştır. Bu bağlamda, tahkim kurumu, özellikle ticari uyuşmazlıklarda devlet yargılamasına alternatif bir yargı yolu olarak öne çıkmaktadır. Bilindiği üzere tahkim, tarafların karşılıklı rızasına dayalı olarak, aralarındaki uyuşmazlığın bağımsız hakemler tarafından çözümlenmesini ifade etmektedir.
Tahkim sürecinin etkin işleyişi için bazı temel ilkelerin kabulü gerekmektedir. Bunların başında, hakemlerin kendi yetkileri hakkında karar verebilme imkânı sağlayan “kompetenz-kompetenz” ilkesi gelmektedir. Bu çalışmada, söz konusu ilkenin kavramsal temelleri açıklanacak, uluslararası hukukta ve Türk hukukundaki yeri analiz edilerek, uygulamaya ve içtihatlara etkisi değerlendirilecektir.
A. “KOMPETENZ-KOMPETENZ” İLKESİNİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ
“Kompetenz-kompetenz” ilkesi, Almanca kökenli olup “yetki hakkında yetki” anlamına gelir. Bu ilke, tahkim yargılamasında hakem veya hakem kurulunun, kendi yetkisine ilişkin uyuşmazlıklarda karar verme yetkisini haiz olduğunu ifade eder. Başka bir deyişle, hakem heyeti, tahkim sözleşmesinin geçerliliği, kapsamı, uygulanabilirliği gibi hususlarda karar verebilir.
İlke iki yönlüdür. Şöyle ki; ilkenin olumlu yönü, hakemlerin kendi yetkileri konusunda ilk elden karar verme yetkisine sahip olmalarıdır. Bu, tahkim yargılamasının etkinliğini ve hızını artıran bir özelliktir. İlkenin olumsuz yönü ise, devlet mahkemelerinin, tahkim yargılamasına ilişkin yetki uyuşmazlıklarında hakem karar vermeden önce müdahalede bulunmaktan imtina etmeleri gerektiğini ifade eder. Böylece tahkimin özerkliği ve taraf iradesine üstünlük ilkesi korunmuş olmaktadır.
Bu ilkenin amacı, tahkim yargılamasının gereksiz şekilde uzamasını önlemek, taraf iradesine dayalı yargılamanın etkinliğini artırmak ve hakemlerin uyuşmazlık çözümündeki rolünü güçlendirmektir. Ancak, bu yetki sınırsız değildir. Hakemlerin verdiği yetki kararları, nihai nitelik taşımaz ve devlet mahkemelerinin iptal denetimine tabidir. Bu sayede hukuk güvenliği ve yargı denetimi ilkeleri ile tahkimin özerkliği arasında bir denge kurulmuş olmaktadır.
B. ULUSLARARASI HUKUKTA “KOMPETENZ-KOMPETENZ” İLKESİ
Uluslararası tahkim hukukunda “kompetenz-kompetenz” ilkesi, birçok düzenlemede açıkça yer almaktadır. Nitekim; UNCITRAL Model Kanunu’nun 16. maddesi, hakemlerin kendi yetkileri hakkında karar verebileceklerini açıkça düzenlemiştir. 1958 tarihli New York Konvansiyonu, her ne kadar bu ilkeye doğrudan yer vermese de tahkim anlaşmalarının geçerliliği ve uygulanabilirliğine öncelik tanımak suretiyle bu ilkeyi dolaylı olarak kabul etmektedir. ICSID Sözleşmesi ve kurumsal tahkim kuralları (örneğin, ICC, LCIA, SCC) da “kompetenz-kompetenz” ilkesini kabul etmekte, hakem heyetlerine yetki konusunda karar alma imkânı tanımaktadır. Bu bağlamda, söz konusu ilke, uluslararası tahkim hukukunun temel prensiplerinden biri haline gelmiştir.
C. TÜRK HUKUKUNDA HAKEMİN KENDİ YETKİSİNİ BELİRLEME YETKİSİ VE YARGISAL DENETİMİ
Türk tahkim hukukunda “kompetenz-kompetenz” ilkesi hem 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (“HMK”) hem de 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda açıkça benimsenmiştir. Nitekim, HMK m. 422, “Hakem veya hakem kurulu, bir tarafın itirazı üzerine, tahkim sözleşmesinin mevcut olup olmadığı, geçerliliği, kapsamı ve tahkim yargılamasına elverişli olup olmadığı da dâhil olmak üzere, tahkime elverişlilik ve yetki konularında karar verebilir.” hükmünü amir olmakla birlikte Milletlerarası Tahkim Kanunu m. 7, “Hakem veya hakem kurulu, bir itirazın ileri sürülmesi hâlinde, tahkim sözleşmesinin geçerliliği ve kapsamı da dâhil olmak üzere kendi yetkisi hakkında karar verebilir.” şeklindeki düzenlemeyle, bu hususu açıkça hüküm altına almıştır.
Bu düzenlemeler doğrultusunda, hakem kurullarına yetki konusunda karar verme imkânı tanınmıştır. Ancak, daha önce değinmiş olduğumuz üzere bu yetki, sınırsız değildir ve tarafların itiraz etmesi şartına bağlanmıştır. HMK m. 439 ve 4686 sayılı Kanun m. 15’e göre, hakemlerin yetkiyi aşarak karar verdikleri durumlarda verilen tahkim kararları iptal edilebilir. Bu durum, hakem yetkisinin yargısal denetime açık olduğunu ortaya koymaktadır.
Türk yüksek yargısı ise “kompetenz-kompetenz” ilkesini iç hukuk bağlamında kabul etmekte; hakemlerin yetkileri hakkında karar verebileceğini ancak bu kararların iptale konu olabileceğini belirtmektedir. Zira, Yargıtay 11. HD, E.2017/4281, K.2018/1519 sayılı kararında “Hakem kurulunun, tahkim şartının geçerliliği hakkında karar verme yetkisine sahip olduğu, ancak bu kararın iptal davası kapsamında yargı denetimine tabi olduğu” ifade edilmiş olup yine Yargıtay 15. HD, E.2014/3274, K.2015/3439 sayılı kararında, “Hakem kararlarının tahkim sözleşmesinin kapsamı dışında verilmesi hâlinde iptal edilebileceği” yönünde değerlendirme yapmıştır. Bu kararlar, Türk yargı sisteminin tahkimin özerkliği hususunun altını çizdiğini; ancak hukuk güvenliğini sağlamak adına sınırlı denetim yetkisini saklı tuttuğunu göstermektedir.
Öte yandan; Türk doktrininde, hakemlerin kendi yetkilerini belirleyebilme yetkisinin tahkim yargılamasının hız ve etkinliğine katkı sunduğu konusunda görüş birliği mevcuttur. Ancak bazı yazarlar, hakemlerin yetkiyi kötüye kullanabileceği ve tarafsızlık ilkesinin zedelenebileceği ihtimaline dikkat çekmektedir. Bu nedenle, hakemlerin yetki kullanımında özenli ve ölçülü hareket etmeleri gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, mahkemelerin tahkim anlaşmalarını yorumlarken müdahaleci yaklaşımlardan kaçınmaları gerektiği de eleştiriler arasında yer almaktadır.
D. SONUÇ
“Kompetenz-kompetenz” ilkesi, tahkim yargılamasının temel ilkelerinden biri olarak, hakem kurullarının yargılama üzerindeki fonksiyonel özerkliğini sağlayan ve yargılamanın etkinliğini artıran önemli bir yapısal unsurdur. Bu ilke sayesinde, hakemler, tahkim sözleşmesinin geçerliliği, kapsamı ve tahkime elverişliliği gibi konularda karar verebilmekte, bu da tahkim sürecinin gereksiz yargısal müdahalelerle kesintiye uğramasını önlemektedir.
Türk hukuk sistemi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ile bu ilkeyi açıkça benimseyerek hem iç hukukta hem de milletlerarası tahkim uygulamalarında hakemlere yetki konusunda takdir alanı tanımıştır. Böylece, tarafların iradelerine öncelik tanınmakta; devlet yargısının tahkim süreci üzerindeki müdahalesi sınırlandırılarak hakem yargılamasının bağımsızlığı korunmaktadır.
Bununla birlikte, “kompetenz-kompetenz” ilkesi hakeme mutlak bir yetki tanımaz ve tarafların hakemin yetkisine itiraz etmesi üzerine gündeme gelir. Hakemlerin yetki konusundaki kararları nihai ve bağlayıcı olmayıp, sınırlı yargı denetimine tabidir. HMK ve Milletlerarası Tahkim Kanunu kapsamında tahkim kararlarının iptal edilmesi imkânı, özellikle yetki aşımı veya tahkim şartının kapsamı dışına çıkılması gibi durumlarda mahkemelere denetim yetkisi tanımaktadır. Bu denetim mekanizması hem hukuk güvenliğini temin etmekte hem de tahkim yargılamasının keyfiliğe dönüşmesini önlemektedir.
Sonuç olarak, “kompetenz-kompetenz” ilkesinin Türk hukuk sisteminde kabulü hem ulusal hem de uluslararası tahkim pratiğiyle uyumlu bir yapı ortaya koymakta; tahkim kurumunun daha işlevsel, güvenilir ve tercih edilir bir uyuşmazlık çözüm yöntemi haline gelmesine katkı sunmaktadır.