Giriş
Ülkemiz jeolojik olarak deprem kuşağında yer almakta olup neredeyse tamamı aktif fay hattı üzerindedir. Bu nedenle geçmişte oldukça yıkıcı depremlere maruz kalındığı gibi ilerleyen dönemlerde de şiddetli depremlerin yaşanacağı bilimsel açıdan da öngörülebilir niteliktedir. Dolayısıyla depreme karşı yerleşim düzeninin uygunluğunun belirlenmesi, yapıların denetimi, acil ve etkili müdahale planı vb. şekilde idarenin her türlü tedbiri alması gerekmektedir. İdarenin önlem alma ve müdahalede bulunma yükümlülüğü kamu hizmetine ilişkin olup idari sorumluluk niteliğindedir. İdari sorumluluk, idarenin idari faaliyetleri sırasında meydana gelen zararların karşılanmasını ifade etmektedir. Bu kapsamda deprem nedeniyle meydana gelen zararlardan da idarenin, idari sorumluluğu çerçevesinde tazmin yükümlülüğü bulunmaktadır.
İdarenin Sorumluluğunu Azaltan veya Ortadan Kaldıran Haller
İdare’nin idari faaliyetleri çerçevesinde meydana gelen zararlardan sorumluluğu esas olsa da bazı durumlarda sorumluluğunun azalması veya tamamen ortadan kalkması mümkündür. Bu haller;
- Mücbir sebep nedeniyle bir zararın meydana gelmesi
- Beklenmeyen bir durum nedeniyle zararın meydana gelmesi
- Zarar gören veya üçüncü kişinin davranışının zararın meydana gelmesinde etkili olması
olarak sayılabilecektir. Zararın meydana gelmesine neden olay, idarenin eylemi dışında gelişmiş ve önceden tahmin edilmesi mümkün değilse, ek olarak idarenin söz konusu olayın gerçekleşmesini engellemesi de mümkün değilse mücbir sebep hali mevcuttur. Bu durumda idarenin, meydana gelen zarardan sorumluluğu ortadan kalkacaktır.
Belirtmek gerekir ki deprem doğal afetinin, mücbir sebep olarak sayılıp sayılamayacağı her durum özelinde farklı şekilde değerlendirilmektedir. Zira deprem kuşağında bulunan ve daha önce deprem meydana gelmiş bir bölgede, tekrar deprem meydana gelmesi bilimsel açıdan da muhtemel olduğundan, bu bölgede depremin gerçekleşmesinin öngörülemez nitelikte olduğu ileri sürülemeyecektir. Dolayısıyla, depremin meydana gelme ihtimalinin yüksek olduğu bölgelerde depremin mücbir sebep sayılma vasfı ortadan kalkacak olup bu bölgelerde idarenin tedbir almayarak yükümlülüklerini ihlal etmesi, idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacak veya azaltmayacaktır.
Benzer şekilde deprem nedeniyle zarar gören kişilerin ya da üçüncü kişilerin davranışları ve eylemleri nedeniyle zararın ortaya çıkması veya zararın artması söz konusu ise idarenin sorumluluğu her somut olayın özelliğine göre değerlendirilerek azaltılabilecek veya tamamen ortadan kaldırılabilecektir. Örneğin, idare tüm tedbir ve kontrol yükümlülüklerini yerine getirmiş olmasına rağmen, binada idarenin onayı ve haberi bulunmaksızın tadilat yapan kişinin, tadilat yaptığı kısımlardan depremde zarar görmesi halinde kişi kendi eylemi nedeniyle zararın meydana gelmesine sebep olduğu için idarenin sorumluluğu ortadan kalkabilecek veya azaltılabilecektir.
İdarenin Depreme İlişkin Yükümlülükleri
İdarenin, daha geniş anlamıyla “devletin” deprem nedeniyle meydana gelen zararlardan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle yetki ve sorumlulukları çerçevesinde bulunan yükümlülüklerini ihlal etmiş olması gerekmektedir. İdarenin depreme ilişkin yükümlülükleri;
- Yerleşim yerlerinin deprem ve doğal afet bölgelerine uygun olarak seçilmesi, planlanması, bu bölgelerin dinamiklerine göre depreme dayanıklılık sağlanması adına yapı değerlerinin mevzuat ile belirlenmesi,
- Kaçak yapılaşma, İmar Kanunu’na aykırılık durumlarının tespit edilmesi, yapı denetimlerinin usul ve mevzuatta belirlenen şekle uygun olarak yapılması, tespit edilen yapıların inşaatı devam ediyor ise inşaatın durdurulması ve derhal yıkılması ve ilgililere gerekli cezai yaptırımların uygulanması,
- Deprem sonrasında acil müdahale için, acil durum müdahale planının oluşturulması, etkili ve hızlı müdahale sürecinin yönetilmesi, acil durum müdahale planına uygun şekilde davranılması,
- Deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarına en hızlı şekilde başlanılması, tedavi süreçlerinin en hızlı şekilde yönetilmesi, barınma, beslenme vb. temel ihtiyaçların eksiksiz ve en hızlı şekilde sağlanması, can ve mal güvenliğinin sağlanması,
- Deprem sonrasında, depremden etkilenen kişilere hayatlarını normal bir şekilde idame ettirebilmek için gerekli maddi ve manevi desteğin sağlanması
şeklinde örneklendirilebilir. İdarenin bu ve benzeri her somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilecek yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde idarenin kusurundan bahsedilebilecek olup idarenin tazmin sorumluluğu gündeme gelecektir.
Deprem Nedeniyle Uğranılan Zararın Dava Yolu ile Tazmini
2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (“İYUK”) uyarınca, idarenin eylemleri veya ihmali nedeniyle zarara uğranılması halinde, zarara uğrayan kişi zararının tazminini tam yargı davası ile talep edebilecektir. İYUK’un 13. maddesi doğrudan doğruya tam yargı davasının açılmasını düzenlemiş olup “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.” hükmünü havidir. Bu minvalde tam yargı davası ile tazminat talep edilmeden önce, zarar gören kişinin idareye başvurarak talepte bulunması dava şartıdır.
Deprem söz konusu olduğunda ise; depremden etkilenen kişilerin, depremde yükümlülüklerini hiç yerine getirmeyen veya yanlış ya da kusurlu olarak yerine getiren idari mercii doğru bir şekilde tespit edip bu idareye karşı tazminat talebinde bulunması gereklidir. Deprem nedeniyle zarara uğrayan kişinin, bu zararı öğrendiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içinde ve her halükârda 5 yıl içinde yükümlülüklerini yerine getirmemiş olan idari merciye başvurarak deprem nedeniyle oluşan zararlarının giderilmesi talebinde bulunması gereklidir.
İdari merciin kısmen veya tamamen ret kararı üzerine 60 gün içerisinde, yükümlülüklerini yerine getirmeyerek zararın oluşmasına sebebiyet veren idari merciin bulunduğu yer İdare Mahkemeleri nezdinde tazminat davası açılması gerekmektedir. İdareye başvuru ve dava açma süreleri hak düşürücü süreler olduğundan, bu sürelerin tespiti ve takibi oldukça önem arz etmektedir.
Sonuç
İdarenin, daha geniş anlamıyla “devletin”, gücü ve sorumlulukları dikkate alındığında kamu hizmeti ve kamu görevini eksiksiz, kusursuz ve zamanında sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerine aykırı davranışı veya yükümlülüklerinin ihmali, bir zararın doğmasına sebebiyet vermiş ise bu zararın tazminini sağlamak zorundadır. Deprem ise majör bir durum olup yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde, idarenin deprem afetini öngörerek buna yönelik çalışmalar yapması, önlemler alması ve deprem anında ve sonrasında bu önlem ve planlara uygun olarak süreci yönetmesi hayati önem arz etmektedir.
Ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, depremin mücbir sebep olarak sayılması mümkün olmamakla birlikte her idari merciin bu hususu öngörerek çalışmalarını yürütmesi gerekmektedir. Dolayısıyla deprem nedeniyle uğranılan zararlardan idarenin sorumluluğu neredeyse kaçınılmaz olup zarar gören 1 yıl ve 5 yıllık sürelere ve İYUK’ta belirtilen diğer şartlara uymak kaydı ile dava yoluyla zararının tazminini sağlayabilecektir. Zararın meydana gelmesine sebep olan idarenin doğru bir şekilde tespit edilmesi, idareye başvuru ve dava açma sürelerinin hak düşürücü süreler olması sebebiyle bu sürelerin tespiti ve takibinin sağlanması, idareye karşı açılacak tam yargı davasının olumlu sonuçlanması ve deprem nedeniyle tazminata hükmedilmesi için önem arz etmekte olup bu hususların idare hukuku alanında profesyonel bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.
Saygılarımızla,
Kılınç Hukuk & Danışmanlık