Çevresel Etki Değerlendirme (“ÇED”) süreci, çevreye zarar verebilecek faaliyetlerin önceden değerlendirilmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlayan bir idari mekanizmadır. Türkiye’de bu süreç, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmektedir. ÇED sürecinin temel amacı, çevreyi koruyarak sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır. İdare, çevre üzerindeki olumsuz etkileri önlemek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Bu kapsamda, idarenin ÇED sürecindeki sorumluluğu, bilimsel, tarafsız ve hukuka uygun değerlendirmeler yapmak, halkın katılımını sağlamak, çevreye zarar verebilecek projeleri engellemek ve sürecin etkin bir şekilde denetlenmesini gerçekleştirmek üzerine kuruludur. İdarenin bu yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda hukuki sorumlulukları doğmaktadır.
İdarenin ÇED sürecindeki sorumlulukları arasında öncelikle bilimsel ve objektif bir değerlendirme yapmak yer almaktadır. ÇED raporlarının, bilimsel veriler ve teknik analizler ışığında hazırlanması gerekmektedir. Tarafsızlık ilkesine uygun hareket edilmesi ve projelerin çevresel etkilerinin doğru bir şekilde belirlenmesi önem taşımaktadır. Bunun yanında, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve halkın katılımına açık olması gerekmektedir. Halkın ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının sürece katılımı, çevresel etkilerin belirlenmesi ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. İdare, halkın görüşlerini dikkate almak ve süreci mümkün olan en geniş katılım ile yürütmekle yükümlüdür.
Çevresel zararların önlenmesi açısından idarenin sorumlulukları arasında, çevreye zarar verebilecek projelere izin vermemek veya bu projeler için gerekli çevresel önlemleri almak da bulunmaktadır. İdare, çevreyi koruma yükümlülüğü kapsamında, çevreye zarar verebilecek faaliyetleri titizlikle değerlendirmeli ve gerekli düzenlemeleri hayata geçirmelidir. Bu bağlamda, projelerin etkileri incelenmeli, olası riskler belirlenmeli ve gerekli önleyici tedbirler alınmalıdır. Ayrıca, ÇED sürecinin yalnızca karar alma aşamasıyla sınırlı kalmayıp uygulama sürecinde de izlenmesi ve denetlenmesi gerekmektedir. ÇED olumlu kararı verilen projelerin çevresel etkileri sürekli olarak takip edilmeli ve olası olumsuzluklar karşısında gerekli müdahaleler yapılmalıdır.
ÇED sürecinde alınan idari kararlar hukuka uygunluk denetimine tabidir. Yargısal denetim sürecinde, yetki, usul ve esas açısından değerlendirme yapılmaktadır. Yetki açısından ÇED kararını veren idarenin yetkili olup olmadığı araştırılmaktadır. Usul açısından da kararın alınma sürecinde hukuka ve ilgili mevzuata uygun hareket edilip edilmediği incelenmektedir. Esas açısından yapılan incelemede ise, ÇED kararının bilimsel ve teknik raporlarla desteklenip desteklenmediği değerlendirilmekte ve kararın çevre üzerindeki etkileri dikkate alınıp alınmadığı kontrol edilmektedir. Türkiye’de ÇED kararlarına karşı açılan iptal davaları idari yargı mercileri tarafından görülmektedir. Özellikle Danıştay, ÇED kararlarının iptali konusunda önemli içtihatlar geliştirmiştir. Mahkemeler, ÇED sürecinde hukuka aykırılık tespit etmeleri halinde ilgili idari işlemi iptal edebilir veya yürütmeyi durdurma kararı verebilir. Bu bağlamda, idarenin sorumluluklarını yerine getirmemesi durumunda hukuki yaptırımlarla karşılaşması mümkündür.
ÇED sürecine ilişkin olarak içtihatlar incelendiğinde birçok önemli karar bulunmaktadır. Danıştay’ın bazı kararlarında, eksik veya yetersiz ÇED raporlarına dayalı idari kararların hukuka aykırı olduğu belirlenmiştir. Özellikle çevresel etkilerin eksik değerlendirildiği veya halkın katılımının yeterli düzeyde sağlanmadığı durumlarda, ÇED kararlarının iptal edildiği görülmektedir. Mahkemeler, çevresel zararların önlenmesi ve kamu yararının korunması amacıyla ÇED sürecini titizlikle incelemekte ve hukuka aykırılık tespit edilmesi halinde idari işlemleri iptal etmektedir. Bu durum, idarenin ÇED sürecindeki sorumluluğunun ne derece önemli olduğunu ve hukuka uygun hareket edilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, ÇED süreci, çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması açısından büyük bir öneme sahiptir. İdarenin bu süreçteki sorumluluğu, hukuka uygun, bilimsel temelli ve şeffaf kararlar almak üzerine kuruludur. Ancak, uygulamada idarenin sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmediği durumlarla karşılaşılabilmektedir. Bu bağlamda, yargısal denetim mekanizmalarının etkin şekilde işlemesi, çevre hakkının korunması açısından büyük önem taşımaktadır. ÇED sürecinin hukuka uygun yürütülmesi, çevre politikalarının etkinliği ve sürdürülebilir çevre yönetimi açısından vazgeçilmez bir unsurdur. İdarenin bu sürece ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi, çevresel hakların korunması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakılması açısından büyük bir gereklilik olarak değerlendirilmektedir.
Kılınç Hukuk ve Danışmanlık
Av. Melis Çolakooğlu