1. Giriş
Ticari hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri haline gelen teminat araçları arasında, yaygın kullanım alanı olan teminat mektupları mevzuatta doğrudan ve kapsamlı bir şekilde düzenlenmemiştir. Ancak teminat mektuplarının yasal düzenlemelerle açıkça ele alınmaması, özellikle bu alacakların haczi, temliki ve muhatabın değişmesi ile ilgili olarak çeşitli hukuki tartışmaları ve uygulama farklılıklarını gündeme getirmektedir.
İşbu makalede, bankalarca düzenlenen teminat mektuplarından doğan alacakların haczi meselesi takip hukukunun temel ilkeleri ve ilgili mevzuatlar çerçevesinde değerlendirilecek ve bu bağlamda, söz konusu taleplerin kimler tarafından, hangi hallerde ve hangi usullerle ileri sürülebileceği ele alınacaktır. Ayrıca, teminat mektubundan doğan alacağın temlik edilmesi ve muhatabının değişmesi gibi uygulamada karşılaşılan diğer önemli konular da detaylı şekilde incelenerek, bu konulara ilişkin mevzuatsal belirsizlikler, doktrinel tartışmalar ve banka uygulamalarına değerlendirmelerde bulunulacaktır.
2. Teminat Mektubundan Doğan Alacağın Haczi
2.1. Teminat Mektubundan Doğan Alacağın Haciz Kabiliyeti
Teminat mektubu, hukuken kıymetli evrak niteliğinde olmadığından, doğrudan mektubun haczi mümkün değildir. Bununla birlikte, teminat mektubundan doğmuş bir alacağın ya da haciz anında mevcut bir hukuki sebebe dayanarak ileride doğacak bir alacağın, muhatabın alacaklıları tarafından haczedilmesi mümkündür.
Banka tarafından teminat mektubunun düzenlenerek muhataba teslim edilmesi durumunda, rizikonun henüz gerçekleşmemiş olması nedeniyle muhatap için doğmuş bir alacak hakkı bulunmamaktadır. Ancak, rizikonun gerçekleşmesiyle birlikte muhatap lehine bir alacak hakkı doğacak ve bu alacak hakkı da muhatabın alacaklıları tarafından haczedilebilecektir. Rizikonun hiç gerçekleşmemesi durumunda ise bankanın garantisi hükümsüz kalacağından, muhatabın alacaklıları tarafından başlatılan haciz işlemi sonuçsuz kalacak ve alacaklıya herhangi bir ödeme yapılamayacaktır.
2.2. Teminat Mektubundan Doğan Alacağın Haczinde İzlenecek Usul
Teminat mektubundan doğan alacağın haczi sürecinde izlenecek usul, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”)’nın 89. ve 120. maddelerine dayanmaktadır. Bu süreçte muhatabın alacaklıları tarafından yapılan haciz talebi üzerine icra dairesi, teminat mektubunu düzenleyen bankaya İİK madde 89’a göre birinci haciz ihbarnamesi gönderir. Bu ihbarı tebliğ alan banka, rizikonun henüz gerçekleşmemiş olması durumunda teminat mektubu üzerine haciz kaydı işler ve rizikonun gerçekleşmesini takiben muhatabın ödeme talebi üzerine ilgili tutarı icra dairesine öder. Ancak, muhatabın, riziko gerçekleşmesine rağmen ödeme talebinde bulunmadığı durumlar da söz konusu olabilecektir. Bu hallerde, İİK’nın 120. maddesi uyarınca iki farklı yöntem izlenebilmektedir.
İlk yöntem olarak, İİK’nın “Ödeme yerine alacakların devri” kenar başlıklı 120. maddesinin 1. fıkrası kapsamında, hacze iştirak eden tüm alacaklıların muvafakati ile teminat mektubundan doğan alacak, hacze iştirak eden alacaklılardan birine devredilebilir. Bu durumda, haciz konusu alacak devredildiği için tahsil yetkisi de devralan haciz alacaklısına geçer. Devralan alacaklı, rizikonun gerçekleştiğini ispatlayarak ödeme talebinde bulunabilir ve banka, teminat mektubuna konu tutarı icra dairesine ödemekle yükümlü hale gelir.
İkinci yöntem olarak, haciz alacaklısı İİK’nın 120. maddesinin 2. fıkrası kapsamında alacağın tahsil hakkını üstlenebilecek olup, bu hakkın üstlenildiğine ilişkin icra dairesinden alacağı yetki belgesine dayanarak bankaya başvurup, rizikonun ortaya çıktığını ispat ederek, teminat mektubundan doğan tutarın icra dairesine ödenmesini talep edebilecektir.
3. Teminat Mektubundan Doğan Alacağın Temliki
3.1. Teminat Mektubundan Doğan Alacağın Temlik Kabiliyeti
Teminat mektubundan doğan alacağın temliki, kanunlarımızda özel olarak düzenlenmiş bir kurum olmamakla birlikte, yasaklanmış bir işlem de değildir. Bu nedenle, teminat mektubundan doğan alacağın temlikinin mümkün olduğu ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun 183. maddesi ve devamında düzenlenen alacağın temliki hükümlerine tabi olacağı kabul edilmektedir.
Genel olarak, doğmuş veya doğumu şarta bağlı olan alacakların üçüncü kişilere temlik edilmesi mümkündür. Teminat mektubundan doğacak alacak da doğumu lehtarının asıl borcunu yerine getirmemesi rizikosunun gerçekleşmesine dayalı, yani şarta bağlı bir alacak niteliğindedir. Bu doğrultuda teminat mektubu lehtarının asıl borcunu yerine getirmemesi halinde teminat mektubundan kaynaklanan alacak hakkı doğacak ve temlik alan bu alacak hakkından faydalanabilecektir. Ancak teminat mektubu lehtarının asıl borcunu yerine getirmesi halinde, şart gerçekleşmemiş sayılacağından teminat mektubundan herhangi bir alacak doğmayacak ve teminat mektubu alacağının temliki de işlevsiz kalacaktır.
3.2. Rizikonun Gerçekleşmesi/Şartın Doğması Durumu
Rizikonun gerçekleşmesi veya şartın doğması halinde, teminat mektubu ile garanti edilen alacak, artık tahsil edilebilir nitelikte bir alacak hakkına dönüşmektedir. Bu durumda, önceden temlik edilen teminat mektubu nakde çevrilebilecektir. Ancak, teminat mektubu ile garanti edilen tahsil edilebilir alacağın tahsilini talep etme yetkisinin teminat mektubu muhatabı mı yoksa alacağı temlik alan üçüncü kişi tarafından mı kullanılacağı konusunda doktrinde tartışmalar bulunmaktadır.
Bir görüş, tahsil yetkisinin alacağı temlik alan üçüncü kişide değil, teminat mektubunun muhatabında olduğunu savunmaktadır. Bu görüşe göre, temlik alan üçüncü kişi, alacağın tahsilatının kontrolünde değildir. Böyle bir durumda, muhatabın bankadan tahsilatı talep edip etmeyeceği belirsiz kaldığından, bu yaklaşım uygulamada sorunlara yol açmaktadır.
Diğer bir görüş ise, teminat mektubundan doğan alacağın temliki ile tahsil yetkisinin de devredildiğini ve bu sebeple bankaya, alacağı temlik aldığını kanıtlayan üçüncü kişinin tahsilatı gerçekleştirebileceğini savunmaktadır. Kanımızca, tahsil yetkisi sözleşmeye değil, alacağa bağlı bir hak olduğundan, tek başına alacağın devri ile tahsil yetkisi de doğrudan alacağı devralan kişiye geçmektedir. Bu nedenle, alacağı temlik alan kişi, bankaya başvurarak tahsilatı talep edebilecektir.
Doktrindeki bu tartışmanın ve uygulamadaki farklılıkların mağduru olmamak adına, teminat mektubundan doğan alacağın temliki halinde, teminat mektubunun muhatabının da değiştirilmesi gündeme getirilmelidir. Böylece, tahsil yetkisine ilişkin belirsizliklerin önüne geçilerek, uygulamada teminat mektubundan doğan alacağı temlik alanlar bakımından güvence sağlanabilecektir.
4. Teminat Mektubunda Muhatap Değişikliği
Teminat mektupları, hukuken garanti sözleşmesi niteliğindedir. Teminat mektubunun verilmesiyle birlikte, muhatap ve banka arasında teminat mektubunun içeriğindeki koşullara uygun bir garanti sözleşmesi tesis edilmiş olur. Teminat mektubunun muhatabının değiştirilmesi söz konusu olduğunda ise, teminat mektubunun garanti sözleşmesi niteliği göz önünde bulundurularak, bankanın, mevcut muhatabın ve yeni muhatabın onayı aranacaktır. Bu husus, Yargıtay’ın 11. Hukuk Dairesi’nin 21.04.1992 tarihli kararında (90/7824 E., 92/5567 K.) da vurgulanmıştır: “Her ne kadar teminat mektubunun paraya çevrilme koşulları oluştuktan sonra alacağın temliki bankanın muvafakati dışında mümkün ise de teminat mektubu ile garanti edilen borç ilişkisinin devri ancak borçlunun fiilini yüklenen bankanın açık muvafakati ile mümkündür.”
Bununla birlikte, ilgili teminat mektubu üzerinde “tek taraflı olarak devredilebilir” ibaresinin yer alması halinde, bankanın onayı aranmayacaktır.
Muhatap değişikliklerinde dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise, teminat mektubu muhatabının değişmesiyle birlikte teminat mektubu ilişkisine sebep olan alacağın da yeni muhataba temlik edilmesi gerekliliğidir. Aksi takdirde, yeni muhatabın teminat mektubu lehtarına karşı bir alacağı bulunmayacağından, tahsilat talebi banka tarafından reddedilecektir.
5. Sonuç
Banka teminat mektuplarından doğan alacakların haczi, temliki ve muhatap değişiklikleri, mevzuatta özel olarak düzenlenen hususlar olmayıp, TBK ve İİK kapsamında genel hükümlere tabidir. Bu makalemizde detaylandırıldığı üzere bu husus önemli hukuki belirsizlikleri, doktrinel tartışmaları ve uygulama farklılıklarını beraberinde getirmektedir.
Bu doğrultuda, banka teminat mektuplarından doğan alacakların haczi, temliki ve muhatap değişiklikleriyle ilgili hukuki süreçlerin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için yasal çerçevenin doğru uygulanması ve bu kapsamda karşılaşılan sorunlara yönelik çözümlerin geliştirilmesi gerektiği aşikardır.
Saygılarımızla,
Kılınç Hukuk & Danışmanlık