Giriş
Genel işlem koşulları; standart sözleşmeler diyebileceğimiz elektrik, su, doğalgaz sözleşmeleri, banka kredi sözleşmeleri, taşımacılık sözleşmeleri, sigorta sözleşmeleri gibi daha birçok şekilde günlük hayatta sıkça karşımıza çıkmaktadır. Genel işlem koşulları, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup ilgili hükümlerin yorum ve içerik denetime tutulacağı düzenlenmekle birlikte işbu koşullara ilişkin hükümlerin kişiler yönünden uygulanma alanı bakımından herhangi bir çerçeve çizilmemiştir. Genel işlem koşullarının özellikle tacirler bakımından uygulama alanı bulup bulamayacağı ise doktrinde çeşitli tartışmalara ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında farklı uygulamalara yol açmıştır. İşbu makale kapsamında, genel işlem koşullarının ne olduğu ve genel işlem koşullarının tacirler hakkında uygulanıp uygulanmayacağı hususunda dikkate alınacak kriterler, doktrin görüşleri ve Yargıtay içtihatları ışığında incelenecektir.
Ⅰ. Türk Borçlar Kanunu Kapsamında Genel İşlem Koşulları
En az iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile meydana gelen bir hukuki işlem neticesinde kurulan sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) kapsamında düzenlenmiştir. Türk hukuku kapsamında sözleşme serbestisi kabul edilmiş ve kanun kapsamında taraflara, sözleşmenin geçerliliğine ilişkin düzenlemelere uygun olmak kaydıyla diledikleri şekilde sözleşme yapabilme olanağı tanınmıştır. Nitekim bu husus, TBK’nın 26. madde hükmünde “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” hükmü ile güvence altına alınmıştır. Ne var ki, günümüzde ekonomik gelişim ve değişimleri neticesinde sözleşmenin bir yanının önceden tek taraflı iradesiyle hazırladığı hükümlerle birden fazla kimseyle benzer nitelikli sözleşmeler akdettiği görülmektedir. Banka kredi sözleşmesi, dayanıklı tüketim mallarını konu alan sözleşmeler, sigorta poliçeleri, taşımacılık sözleşmeleri ile elektrik, doğalgaz, su aboneliği vb. sözleşmeler bu sözleşmelere örnektir. Standart sözleşmeler olarak ifade edilen bu sözleşmelerde taraflardan birinin önceden birden fazla belirli olmayan kimseyle kullanmak üzere genel ve soyut nitelikte tek başına hazırladığı hükümleri haiz sözleşme ilişkisine diğer yanın mevcut koşullar karşısında herhangi bir pazarlık gücü olmaksızın katılması ya da katılmaması söz konusudur. İşte böylesi bir sözleşme ilişkisinde bahsedilen işbu hükümlere, genel işlem koşulları adı verilmektedir.
Genel işlem koşulları, başta 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu olmak üzere muhtelif kanunlarda düzenleme altına alınmış olup Türk Borçlar Kanunu m. 20/1 hükmü kapsamında, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri biçiminde tanımlanmıştır. Genel işlem koşulları içeren sözleşmelerde herhangi bir pazarlık veya müzakere imkânı bulunmamakta, var olan şartlar dâhilinde bireylerin sözleşmeye taraf olmak ya da sözleşmeyi reddetmek durumunda bulundukları bilinmektedir. Bu sebeple, genel işlem koşulları niteliği taşıyan ve geçerli şekilde kurulan bir sözleşmede, müzakere edilmeyen hükümlerin tamamının ya da bir bölümünün, sözleşmeye dahil olup olmadığı, yani yürürlüğe girip girmediği, “yürürlük denetimi” adı altında denetime tabi tutulmaktadır.
Bu doğrultuda, TBK’nın 21. maddesi hükmü uyarınca, müzakere edilmeyen genel işlem koşullarının, sözleşmenin içeriğine dahil olduğunun kabul edilebilmesi için düzenleyenin, bu koşullar konusunda sözleşmenin karşı tarafını uyarması, karşı tarafın söz konusu koşulların içeriğini öğrenmesine izin vermesi ve karşı tarafın da bu koşulların sözleşmenin içeriğine dahil olması konusunda, kabul iradesini açıklaması gerekmektedir. Karşı taraf, düzenleyenin sunduğu genel işlem koşullarını ihtiva eden metni kabul ettiğini, bir yoruma ve tartışmaya yer vermeyecek şekilde açıklamışsa veya doğrudan doğruya beyanından anlaşılıyorsa, genel işlem koşullarının açık irade beyanıyla kabulü söz konusudur. Karşı taraf, düzenleyenin genel işlem koşullarını öğrenme imkânını kendisine sağladığı halde, bunları okumadan ve içeriğini anlamadan kabul iradesini açıklarsa, genel bilinçli kabulden bahsedilmektedir. Bununla birlikte, sözleşmenin karşı tarafının genel işlem koşullarının içeriğini öğrenmesine imkân tanıması yeterli olup karşı tarafın söz konusu şartların içeriğini bilmesine gerek bulunmamaktadır. Genel işlem koşullarının yürürlük denetimi sonucunda, düzenleyenin karşı tarafa, genel işlem koşulları hakkında açıkça bilgi vermediği ve bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamadığı tespit edildiği taktirde bu koşullar yazılmamış sayılacak ve sözleşme içeriğine dahil olmadıkları kabul edilecektir. Sözleşmenin bu koşullar dışında kalan hükümleri ise geçerli olarak varlıklarını sürdüreceklerdir. Zira, TBK’nın 25. maddesi “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz” hükmünü amir olup bu doğrultuda yürürlük denetimi sonucunda geçersiz sayılan hükümler hakkında “kesin hükümsüzlük” yaptırımı uygulanacak; geçersiz sayılan hüküm dışında kalan sözleşme hükümleri ise geçerliliğini korumaya devam edecektir.
Öte yandan, TBK’nın 23. madde hükmünde genel işlem koşullarının yorumuna ilişkin bir kural da getirilmiştir. Bu hükme göre, genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanmaktadır. Bu durumda, genel işlem koşullarında yer alan hükme anlam verilirken veya olası anlamlarından biri tercih edilirken, düzenleyen aleyhine ve karşı tarafın lehine olan sonuç benimsenmektedir.
TBK’ da yer alan genel işlem koşullarına ilişkin bu hükümler, özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla her türlü sözleşme ilişkisinde uygulama alanı bulabilen özellikle sosyal adaleti temin etmeyi amaçlayan emredici niteliği haiz düzenlemelerdir. Ayrıca, TBK m.20/4 uyarınca genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sözleşmelerin kamu tüzel kişisi olup olmadığına bakılmaksızın tüm taraflar açısından tatbik edilmektedir. Makalenin devamında, genel işlem koşullarının tacirler bakımından uygulanması hususu irdelenmektedir.
Ⅱ. Genel İşlem Koşullarının Tacirler Bakımından Uygulanması
TBK’nın 20. ve devam eden madde hükümlerinde, genel işlem koşullarının uygulama alanı bakımından herhangi bir kişi sınırlaması getirilmemiştir. TBK ve 6100 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) hükümleri başta olmak üzere, hukukumuzda genel işlem koşullarının tacirlere uygulanacağını işaret eden doğrudan bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple, tacirler hakkında genel işlem koşullarının uygulanıp uygulanmayacağı, uygulanacaksa hangi şartlar ve sınırlar dâhilinde uygulanacağı hususu ise tartışmalı olup doktrinde ve Yargıtay Hukuk Daireleri arasında da bir görüş birliği bulunmamaktadır. Bu konuyu, TTK m.55/1-f hükmü gereği dürüstlük kuralına aykırı genel işlem koşullarının kullanılarak haksız rekabetin ortaya çıktığı durumlar ile diğer haller şeklinde bir ayrım yaparak incelemek doğru olacaktır. Şöyle ki;
a. Türk Ticaret Kanunu m. 55 Hükmü Kapsamındaki Değerlendirmeler
TTK’nın 55. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, haksız rekabet teşkil eden genel işlem şartları sayılmıştır. Bu hükme göre, dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmanın haksız rekabet teşkil edeceği düzenlenmiş ve özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine; doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan veya sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananların dürüstlüğe aykırı davranmış olacağı hüküm altına alınmıştır. TTK’nın 55. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, haksız rekabet teşkil eden genel işlem şartları aşağıdaki şekilde yer almaktadır:
‘’Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;
1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan veya
2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.’’
Hükmün uygulanması için öncelikle, tarafların müzakere etmeden, sözleşmenin bir tarafınca tek yanlı olarak belirlenen sözleşme hükümlerinin kullanılması gerekmektedir. Önceden sözleşmenin bir tarafınca hazırlanmış olsa da taraflarca müzakere edilmiş sözleşme hükümleri artık genel işlem şartı değil, bireysel sözleşme şartı olarak değerlendirilmektedir. Ancak, haksız rekabet hukuku bakımından, sözleşme yapmak amacıyla, örneğin yanıltıcı biçimde karşı tarafın aleyhine olarak kanuni düzenlemeden önemli şekilde ayrılan genel işlem şartlarını içeren sözleşme için icapta bulunmak da haksız rekabet oluşturabilmektedir. Dolayısıyla sözleşme müzakereleri çerçevesinde genel işlem şartları kullanımı da haksız rekabet teşkil edebilmektedir. Sonuç itibarıyla, genel işlem şartının dürüstlüğe aykırılığının belirlenmesinde sözleşmenin kurulması veya müzakeresine eşlik eden tüm olgular ve aynı sözleşmenin ya da genel işlem şartının bağlı olduğu başka bir sözleşmenin tüm diğer şartları dikkate alınması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, genel işlem şartının dürüstlük kuralına aykırılığının tespiti için hükümde iki ölçüt getirilmiştir. Bu ölçütlerden ilki, genel işlem şartının doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılmasıdır. Burada kanuni düzenlemenin kapsamına emredici veya emredici olmayan kanun hükümleri dahildir. Kural olarak sözleşmelere ilişkin bütün hukuk kuralları kanuni düzenleme kavramına dahildir. Hem ilgili sözleşme ilişkisine doğrudan hem de kıyas yoluyla uygulanacak olan her hukuk normu bu çerçevede değerlendirilmektedir.
Genel işlem şartlarının dürüstlük kuralına aykırılığının tespiti için ikinci ölçüt, genel işlem şartlarının sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngörmesidir. Aksine hak ve borçların karşı tarafın aleyhine olarak dağılımı sözleşmenin amacına önemli olarak aykırı olmalıdır. Bu yolla karşı tarafın hukuki durumunun, haklarının sınırlandırılması veya yükümlülüklerinin genişletilmesi ile önemli şekilde zedelenmesi gerekmekte olup prensip olarak sözleşmedeki tüm hak ve yükümlülüklerin genel dağılımı dikkate alınmalıdır.
Son olarak, Türk Ticaret Kanunu’nun yukarıda atıf yaptığımız maddesinde, “özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine” önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananların dürüstlüğe aykırı davranmış olacağı hükme bağlanmıştır. Bu nedenle yukarıda belirttiğimiz ölçütlere göre dürüstlüğe aykırı genel işlem şartlarının, sözleşmenin diğer tarafını objektif olarak yanıltmaya uygun olması da gerekmektedir. Genel işlem şartlarını kullanan tarafın yanıltma niyeti önemli olmayıp yanıltıcı olması gereken bizzat genel işlem şartlarının içeriğidir. Örneğin, genel işlem şartının belirsiz bir şekilde kaleme alınmış olması nedeniyle karşı tarafın, sözleşmenin niteliğine önemli şekilde aykırı hakların ve yükümlülüklerin dağılımını öngören genel işlem şartını kabul etmiş olması halinde durum böyledir.
TTK m.56/1 hükmünde haksız rekabet nedeniyle açılabilecek hukuk davaları, tespit, men, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması ve tazminat davası olarak sayılmıştır. Ayrıca yine m. 61/1 hükmünde, haksız rekabet nedeniyle dava açma hakkına sahip olan kişinin, mahkemeden mevcut durumun olduğu gibi korunmasını, gerekli diğer tedbirlerin alınmasını isteyebileceği de hükme bağlanmıştır. Bu tedbirlerin kapsamına, genel işlem şartları metni içinde dürüstlüğe aykırı genel işlem şartlarının kullanıldığını tespit etmesi halinde, bu şartların ileride müşterilerle akdedilecek olan sözleşmelerde kullanılmamasına hükmedilmesine yönelik talepler de girmektedir.
b. Haksız Rekabet Teşkil Etmeyen Diğer Haller Açısından Türk Borçlar Kanunu Kapsamındaki Değerlendirmeler
Haksız rekabet teşkil etmeyen ticari sözleşmelerde genel işlem koşullarının varlığı halinde ise tacirin korunması için TBK m.20-25 hükümleri tatbik edilecek midir sorusu ise tartışmalıdır. Doktrinde yaygın olarak benimsenen görüşe göre; haksız rekabet niteliği taşımayan genel işlem şartları içeren ticari sözleşmeler yönünden ise tacirlerin basiretli bir iş insanı gibi hareket etme yükümlülükleri nedeniyle TBK m.20-25’in haklarında uygulanamayacağı, somut olaya göre sınırlı hallere özgü istisna niteliğinde olmak üzere tacirin de (örneğin küçük ölçekli tacirin orta ve büyük ölçekli tacirler karşısında olduğu haller vb.) TBK m.20-25’in öngördüğü korunmadan yararlanabilmesini mümkün olduğu, doktrinde ağır basan görüş uyarınca değerlendirilmektedir.
Yargıtay ağırlıklı olarak tacirlerin basiretli bir iş insanı gibi davranma yükümlülüğünün olduğu, genel işlem koşullarının tacirlere doğrudan uygulanamayacağı ve genel işlem koşullarının tacirin ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı gibi her somut olayın özellikleri ve piyasa koşulları da gözetilerek bir değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Örneğin;
“Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, uyuşmazlık ticari nitelikteki kredi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, tüketici yasası kapsamı dışındadır. Mahkemece taraflar arasındaki sözleşme tip sözleşme olarak kabul edilerek bu sözleşmede davacı yan aleyhine konulan muhtelif masraflar, erken kapama komisyon ücreti, dosya masrafı gibi kalemlerin genel işlem koşulları uyarınca yazılmamış sayılması gerektiği belirtilmiş ise de taraflar tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK’nın 20 ila 25. maddeleri arasında düzenlenmiş olan genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler yönünden de uygulanabilirse de TTK 18/2. maddesi hükmü karşısında tacirler bakımından genel işlem koşullarının uygulanıp değerlendirilmesinde her somut olayın özelliğine göre daha dikkatli davranılması gerekmektedir. (…)” [Yargıtay 19. HD., E. 2016/15462 K. 2018/713 T. 19.2.2018]
“(…) taraflar arasındaki sözleşmenin genel kredi sözleşmesi olduğu, davacının tacir olup basiretli tacir gibi davranması gerektiği, davacı tarafından kullanılan kredilerin ticari kredi mahiyetinde olup, sözleşmede kararlaştırılan masraf kalemlerinin haksız şart olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı (…)” [Yargıtay 11. HD., E. 2019/4467 K. 2020/3054 T. 22.6.2020]
Ne var ki, yine Yargıtay’ın TBK’nın genel işlem koşulları hükümlerine ilişkin düzenlemeleri kapsamında tacir ve tüketici şeklinde herhangi bir ayrım yapılmamasından hareketle genel işlem koşullarının tacirlere de uygulanacağına dair kararları da mevcuttur.
“Kabule göre de bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için Kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkân tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.” [Yargıtay 11. HD., E. 2016/4676, K. 2017/3160, T. 29.5.2017]
“İpotekle teminat altına alınan dava konusu kredinin ticari kredi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Genel işlem şartları tacirleri de kapsayacak şekilde 6098 sayılı TBK’nın 20 vd. devamı maddelerinde düzenlenmiş olup (…)” [Yargıtay 19. HD., E. 2014/5865 K. 2014/10353 T. 02.06.2014]
Yukarıdakiler tüm açıklamalar ve Yargıtay kararları ışığında; her sözleşmenin içeriği itibarıyla ihtiva ettiği yükümlülüklerin değerlendirilmesinin, sözleşmedeki tüm hak ve yükümlülüklerin genel dağılımına dikkat ederek salt bir tarafa dürüstlük kuralına aykırı olacak şekilde ağır yükümlülükler atfedilmemesinin, tacirler arasında akdedilecek sözleşmelerde yer alan genel işlem koşullarının geçerliliği açısından önem arz ettiği kanaatindeyiz.
Sonuç
Yukarıda ifade edilen tüm nedenler ve atıf yapılan Yargıtay kararları inceleme kapsamına alındığında öncelikle belirtmek isteriz ki genel işlem koşulları, sözleşme taraflarından birinin tek taraflı ve soyut ifadelerle hazırladığı ve karşı tarafa müzakere ile pazarlık görüşmesi yapma şansını tanımadığı sözleşmelerdir. Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında; düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Buna karşılık, sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korumaktadır. Doktrin kapsamında ise tüm iş ve işlemlerinde basiretli olma yükümlülüğünü taşıyan tacirlerin de genel işlem koşulları denetiminden yararlanıp yararlanmayacağı tartışmalıdır. Yargıtay’ın kimi kararlarında TBK’nın genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemesi kapsamında kişi ayrımı yapılmadığı belirtilerek tacirlerin de genel işlem koşulu denetimine dayanabileceği yönünde değerlendirmeler bulunsa da Yargıtay ağırlıklı olarak tacirlerin Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenen haksız rekabet hükümleri yönünden değerlendirmeye tabi tutulacağını, tacirlerin basiretli bir iş insanı gibi davranma yükümlülüğünün olduğu ve bu sebeple haksız rekabet teşkil etmeyen koşullar dışında genel işlem koşullarının tacirlere doğrudan uygulanamayacağı, yalnızca ihtiyaç halinde bu hükümlerin tatbik edileceği yönünde de karar vermektedir. Doktrin görüşleri ve Yargıtay kararları çerçevesinde, tacirlerin akdettikleri sözleşmelerde bu hususların göz önünde bulundurulmasının, genel işlem koşullarının hukuki geçerliliği noktasında ileride doğacak potansiyel uyuşmazlıkların önünde geçmesi bakımından faydalı olacağını değerlendirmekteyiz.
İşbu makale, sizlere bilgi ve faydalı olması amacı ile güncel mevzuat hükümleri çerçevesinde tavsiye maksadında hazırlanmış olup, bilgi için antedimizde yer alan irtibat bilgilerimizden bizler ile her zaman iletişime geçebilirsiniz
Saygılarımızla,
Kılınç Hukuk & Danışmanlık