Ⅰ. GİRİŞ
Günümüzde artan rekabet baskısı, işletmeleri marka değerlerini güçlendirmek ve kamuoyunda görünürlük kazanmak adına çeşitli tanıtım stratejilerine yönlendirmektedir. Bu bağlamda Sponsorluk ilişkileri, yalnızca bir pazarlama aracı olmanın ötesine geçerek ticari yaşamın önemli ve süreklilik arz eden bir parçası haline gelmiştir. Spor kulüpleri, sanatsal organizasyonlar, sosyal sorumluluk projeleri ve akademik iş birlikleri gibi farklı alanlarda karşımıza çıkan Sponsorluk uygulamaları, esasen karşılıklı çıkar esasına dayanan bir destek ve görünürlük ilişkisidir. Ancak bu ilişkilerin dayanağını oluşturan Sponsorluk sözleşmeleri, Türk hukukunda açık ve sistematik bir şekilde düzenlenmediğinden, hukuki niteliği ve taraflara yüklediği borçlar büyük ölçüde doktrin ve Yargıtay içtihatları doğrultusunda belirlenmektedir.
Bu çalışmada, Sponsorluk sözleşmesinin tanımı, hukuki yapısı ve benzer sözleşmelerden ayrıldığı yönler ele alınacak; devamında ise taraflar arasındaki edimsel denge, sorumluluk paylaşımı ve uygulamada sıkça karşılaşılan hukuki ihtilaflar incelenecektir.
ⅠⅠ. SPONSORLUK SÖZLEŞMESİNİN TEMEL UNSURLARI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
Sponsorluk sözleşmesi, bir tarafın (“Sponsor”), diğer tarafa (“Sponsi”) belirli bir faaliyet, etkinlik veya organizasyon için maddi veya ayni destek sağlaması ve karşılığında adının, markasının ya da ürünlerinin belirli biçimlerde tanıtılması konusunda tarafların karşılıklı edim yüklenmesini içeren sözleşmedir.
Sponsorluk sözleşmesinin temel unsurları şunlardır:
- Karşılıklılık (ivaz): Sponsor bir destek sağlar, Sponsi ise tanıtım yüklenir.
- Tanıtım amacı: Sponsorun görünürlük ve prestij elde etmesi hedeflenir.
- Zamana, faaliyet alanına veya etkinliğe özgü nitelik: Sponsorluk çoğu zaman belirli bir projeye ilişkindir.
- Süreklilik ve işbirliği unsuru: Sponsorluğun etkisi çoğu zaman sözleşmenin ötesine uzanır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) Sponsorluk sözleşmesine dair doğrudan bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Sponsorluk sözleşmeleri atipik (tipik olarak düzenlenmemiş) ve karma nitelikli sözleşmeler arasında değerlendirilir. Sponsorluk sözleşmesi, TBK’da açıkça düzenlenmemiş olması nedeniyle isimsiz bir sözleşme niteliği taşımakta; uygulamada doğan ihtiyaçlara göre şekillenmektedir. Bu sözleşme aynı zamanda, taraflar arasında devamlılık arz eden yükümlülükler doğurduğundan sürekli borç ilişkisi içermekte; Sponsorun destek sağlama ve Sponsinin tanıtım yapma yükümlülükleri karşılıklı edimlere dayandığı için ivazlı ve tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak değerlendirilmektedir. Sponsorluk sözleşmeleri, hem hizmet sözleşmeleri, reklam sözleşmeleri, bağış sözleşmeleri, eser sözleşmeleri hem de zaman zaman kira sözleşmelerinin unsurlarını içerebilir. Dolayısıyla bu sözleşmelere kıyasen TBK’daki ilgili hükümlerin uygulanması gerekir. Uygulamada ise çoğunlukla hizmet sözleşmesi hükümleri esas alınarak yorumlanmaktadır.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.05.2019 tarihli., 2017/60 esas sayılı ve 2019/579 karar sayılı ilamında düzenlendiği üzere:
‘’…sözleşmesinin kendine özgü isimsiz bir sözleşme olması nedeniyle taraflar sözleşmede somut uyuşmazlığa ilişkin bir kural öngörmüşlerse her şeyden önce bu kuralın uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bu sözleşmeler dürüstlük kurallarına ve iş ilişkilerinde yaygın teamüllere göre yorumlanıp tamamlanmalıdır. Ancak tarafların iradelerinin anlaşılması ve sözleşmenin yorumlanması mümkün olmuyorsa, bu durumda Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1’inci maddesinin uygulanması gündeme gelecektir.’’
kendine özgü sözleşmelerde, taraflar sözleşmeye uygulanacak özel bir hüküm koymuşsa, öncelikle bu hükmün esas alınacağı, böyle bir düzenleme yoksa, hakimin TBK’nın genel hükümlerini kıyasen uygulayacağı; gerekiyorsa ticari teamülleri ve örf-adet kurallarını dikkate alacağı ve hiçbir düzenleme bulunmaması hâlinde ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m.1 uyarınca hakim, kanun koyucu gibi davranarak hukuk kuralı oluşturacağı açıkça belirtilmektedir.
Ⅲ. TARAFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE SORUMLULUK DAĞILIMI
Sponsorluk sözleşmesi, ivazlı ve karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme türüdür. Her iki tarafın da sözleşme ile yüklendiği edimler ve bağlı borçlar, TMK m.2 dürüstlük kuralı ve borca aykırılığın sonuçlarını düzenleyen genel hükümler çerçevesinde değerlendirilir.
Türk hukukunda Sponsor olabilmek için genel bir kısıtlama bulunmamakla birlikte, bazı kişi ve sektörlerin Sponsorluk yapması çeşitli mevzuatlarla yasaklanmıştır. Özellikle kamu düzenine aykırı faaliyetlerde bulunanlar, tütün ve alkol ürünleriyle ilgili firmalar, bahis şirketleri ile vergi veya SGK borcu nedeniyle takibe uğrayanlar Sponsor olamamaktadır. Bu sınırlamalar, doğrudan bir izin sisteminden ziyade, belirli alanlara yönelik yasaklar yoluyla uygulanmaktadır.
1. Sponsorun Yükümlülükleri
- Destek Sağlama Borcu: Sponsor, sözleşme kapsamında üstlendiği maddi ya da ayni desteği, sözleşmede öngörülen zaman, şekil ve miktarda yerine getirmekle yükümlüdür. Bu borç, esaslı bir edim olup ihlali durumunda TBK m. 112 uyarınca ifaya zorlama, tazminat ve sözleşmeden dönme gibi yaptırımlar gündeme gelebilir.
- Sadakat Borcu: Sponsorluk ilişkisi güven esasına dayanır. Bu kapsamda Sponsor, Sponsi’nin ticari itibarı ile bağdaşmayacak şekilde davranmaktan, kamuoyuna yönelik itibarı zedeleyecek açıklamalardan ve ilişkiye zarar verecek girişimlerden kaçınmalıdır.
- Gizlilik ve Marka Koruma Yükümlülüğü: Sponsorluk sürecinde Sponsi’ye ait ticari sırların, iş modellerinin veya fikri mülkiyet unsurlarının Sponsor tarafından ifşa edilmemesi gerekir.
2. Sponsi’nin Yükümlülükleri
- Tanıtım Yükümlülüğü: Sponsi, Sponsorluk sözleşmesinde kararlaştırılan şekilde Sponsora görünürlük sağlamalı; markasını, logosunu veya ürününü, taahhüt edilen mecralarda tanıtmalıdır. Tanıtım yükümlülüğü, Sponsorluk sözleşmesinin asli unsurlarındandır ve ihlali halinde TBK m. 112 uyarınca sorumluluk doğar.
- Etkinliği Gerçekleştirme veya Faaliyeti Yürütme Borcu: Destek belirli bir etkinlik (örneğin bir konser, fuar veya yarışma) için sağlanmışsa, Sponsi bu etkinliği gerçekleştirmek veya faaliyeti yerine getirmekle yükümlüdür. Bu tür bir yükümlülüğün ihlali, genellikle imkânsızlık ya da sözleşmeye aykırılık kapsamında değerlendirilir. TBK m. 136 ve m. 112 birlikte uygulanabilir.
- Sadakat Borcu ve Rekabet Yasağı: Sponsi, Sponsorun sektörel rekabetine zarar verecek şekilde aynı anda rakip bir markaya da görünürlük sağlarsa, bu durum gizli rekabet ve sözleşmeye aykırılık olarak değerlendirilebilir. Sadakat borcu, sözleşmenin zımni yükümlülüklerinden olup, dürüstlük kuralına dayanır.
Nitekim, Tarafların yukarıda sayılan yükümlülükleri, sponsorluk sözleşmesinin karşılıklı borç doğuran yapısının bir sonucudur. Sponsorluk sözleşmeleri, uygulamada kendine özgü bir sözleşme tipi olarak kabul edilmekle birlikte; hizmet, reklam, bağış ve eser sözleşmesi gibi çeşitli sözleşme türlerinin unsurlarını bir arada barındırabilir. Bu nedenle tarafların sözleşmeye aykırı davranışları veya yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemeleri durumunda, hangi borcun ihlal edildiği ve bu borcun niteliği dikkate alınarak, TBK’nın ilgili hükümleri kıyasen uygulanmalıdır.
Ⅳ. SÖZLEŞMENİN SONA ERMESİ VE UYUŞMAZLIKLAR
Sponsorluk sözleşmeleri genellikle belirli süreli olup, sürenin sonunda kendiliğinden sona erer. Ancak taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranması veya güven ilişkisinin zedelenmesi hâlinde, haklı nedenle fesih mümkündür ve bu durum TBK m. 435 ve devamı hükümleri kıyasen uygulanarak değerlendirilir. Sözleşmenin sona ermesinden sonra ise yapılan harcamaların iadesi, zararın tazmini ve Sponsora ait marka unsurlarının kullanımının durdurulması gibi talepler gündeme gelebilir.
Sponsorluk sözleşmelerinde en sık rastlanan uyuşmazlıklar, tarafların edimlerini eksik veya hiç yerine getirmemesinden kaynaklanır. Sponsorun taahhüt ettiği destek ödemesini yapmaması veya Sponsi’nin gerekli tanıtımı gerçekleştirmemesi, sözleşmeye aykırılık teşkil eder ve TBK m.112 uyarınca ifaya zorlama, tazminat veya fesih sonuçlarını doğurabilir. Etkinliğin iptali ya da Sponsi’nin Sponsorun itibarını zedeleyici davranışları da haklı fesih sebebi sayılır. Ayrıca, rekabet yasağının ihlali halinde münhasırlık hükümlerine dayanılarak tazminat ve fesih talep edilmesi mümkündür.
Ⅴ. SONUÇ
Sponsorluk sözleşmeleri, günümüzün marka ve tanıtım odaklı ticari yapısı içerisinde, klasik borç ilişkilerinden farklılaşan, kendine özgü bir sözleşme türü olarak öne çıkmaktadır. Kanunda açıkça düzenlenmemiş olması nedeniyle isimsiz ve atipik bir yapıya sahip olan bu sözleşmeler, uygulamada doğan ihtiyaçlar doğrultusunda gelişmiş ve hem destek hem tanıtım edimlerine dayalı çift taraflı ve ivazlı bir borç ilişkisi halini almıştır. Sponsorluk sözleşmesinin niteliği gereği, taraflar arasındaki ilişkinin kapsamı, edimlerin içeriği ve süresi dikkatle belirlenmeli; sözleşme metni, doğabilecek uyuşmazlıkları önleyici şekilde açık, detaylı ve amaca uygun hazırlanmalıdır.
Tarafların yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri kıyasen uygulanmakta; özellikle tanıtımın eksik yapılması, destek yükümlülüğünün yerine getirilmemesi veya sadakat borcunun ihlali gibi hallerde sözleşmenin feshi ve tazminat talebi gündeme gelebilmektedir. Aynı zamanda Sponsorluk ilişkisi, tarafların ticari itibarı ve kamuya açık görünürlüğü ile doğrudan bağlantılı olduğundan, etik ve sosyal duyarlılık içeren durumlarda da güven ilişkisinin sarsılması sözleşmeye son verilmesine yol açabilir. Bu çerçevede Sponsorluk sözleşmeleri hazırlanırken, yalnızca borç yükleyen hükümler değil, ilişkide çıkabilecek olası krizleri öngören koruyucu düzenlemelere de yer verilmesi, hem sözleşme güvenliği hem de markaların itibarı açısından büyük önem taşımaktadır.










