GİRİŞ
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkın Kanun’un (“Kanun”) 57. ve 58. maddeleri uyarınca bir rekabet ihlali sebebiyle zarar görenler uğradıkları zararın tazminini talep edebilirler. Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hâkim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebilir. Rekabet ihlali sebebiyle zarar gördüğünü iddia edenler tazminat taleplerini hukuk mahkemelerinde açacakları bir tazminat davası aracılığıyla ileri sürebilecektir. Söz konusu tazminat davalarında tazminat talepleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu kapsamda davacının hukuka aykırı fiili, illiyet bağını, zararı ve kusurun varlığını ispat etmesi gerekmektedir. Bu noktada işbu makalede Rekabet Kurulu (“Kurul”) kararlarının genel olarak tazminat davalarına ve özel olarak ise hukuka aykırı fiilin ispatı noktasında etkileri değerlendirilecektir.
REKABET KURULU KARARLARININ TAZMİNAT DAVALARINDA HUKUKA AYKIRI FİİLİN İSPATI İLE İLİŞKİSİ VE BEKLETİCİ MESELE YAPILMASI
Yukarıda bahsedildiği üzere, Kanun’dan kaynaklı tazminat davalarında haksız fiil sorumluluğu esası uygulanmaktadır. Haksız fiil sorumluluğuna dayanan tazminat davalarında davacının hukuka aykırı fiili, zararı, illiyet bağını ve zarar verenin kusurunu ispat etmesi gerekmektedir. Bu noktada Kanun’a dayanarak açılan ve rekabet ihlalinden doğan zararı tazmine yönelik davalarda davacı tarafından “hukuka aykırı fiilin” varlığını ispat noktasında Kurul kararının kesinleşmiş olması önem arz eder. Nitekim, davacı tarafından hukuka aykırı fiilin ispatı noktasında ihlal tespitinde bulunulan bir Kurul kararına dayanması yetmemekte, hukuka aykırılık unsurunun açısından ispat yükünün yerine getirilmiş sayılması için Kurul kararının kesinleşmiş olması da gerekmektedir.-
Yargıtay içtihatları incelendiğinde; hukuka aykırılık unsurunun ispat edilmesi açısından Kurul kararının kendi başına varlığının yetmediği, buna ilaveten kararın kesinleşmesinin gerektiği ve kesinleşmemiş Kurul kararlarının ise bekletici mesele yapıldığının görüldüğü Yargıtay 13. HD. 25.9.2019 tarihli, 2019/1422 E. ve 2019/8836 K. sayılı kararında;
“Somut olayda, davalının haksız eyleminin varlığı, bu eylem nedeniyle zararın oluştuğu, zarar ile davalının eylemleri arasında illiyet bağının bulunduğu iddiaları Rekabet Kurulu’nun anılan kararına dayandırılmıştır. Bununla birlikte söz konusu kararın iptali istemiyle davalı tarafından dava açıldığı ve devam eden yargılama süreci bulunduğu gözetildiğinde ortada davacının iddialarına dayanak yapılacak türden kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, Rekabet Kurulu kararı aleyhine açılan davanın bekletici mesele yapılarak bu davanın sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile işin esasına yönelik karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
denilerek kesinleşmemiş Kurul kararının tazminat davası açısından bekletici mesele yapılması gerektiğine hükmedilmiştir. Yargıtay 11. HD.’nin 13.04.2015 tarihli, 2015/15 E. ve 2015/5128 K. sayılı kararında da aynı şekilde Danıştay’a giden Kurul kararına ilişkin temyiz sonucunun beklenmesi gerektiği belirtilmiştir;
“Bu durumda mahkemece, davacının davalı hakkındaki 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanuna aykırı davrandığına ilişkin şikayetinin Danıştay İdari Dava Dairelerindeki temyiz sonucunun beklenmesi, davalı tarafın zamanaşımı def’inin yukarıdaki hükümler doğrultusunda değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece zamanaşımı sürelerinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine dair hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Bunun yanında davacının tazminat davasında dayandığı Kurul kararının bir ihlal tespitinde bulunması gerektiği de aşikardır. Diğer yandan Kurul kararının maddi ve zaman unsurları da tazminat davalarında mahkemeleri bağlayıcı unsurlardır. Örneğin Yargıtay 11. HD. 21.09.2023 tarihli, 2022/1556 E. ve 2023/5195 K. sayılı kararında Kurul kararında ihlal tespitinin ticari kredilere yönelik olmaması ve davacının kullandığı kredilerin ticari kredi niteliğinde olduğundan bahisle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir;
“Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının davalı bankadan kullandığı kredilerin ticari kredi niteliğinde olduğu, Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararında kartel oluşumuna dair tespitin ticari kredilere yönelik olmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin aynı doğrultudaki gerekçelerle davanın reddine karar vermesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.”
Zamansal bağlayıcılık açısından ise Yargıtay 13. HD. 02.07.2020 tarihli, 2017/7942 E. ve 2020/5742 K. sayılı ilamında;
“İlk Derece Mahkemesince … Sözleşme tarihinin 25/05/2007 tarihi olduğu, başka bir anlatımla taraflar arasındaki kredi sözleşmesi ilişkisinin bu tarihte akdedildiği anlaşılmıştır. Davacının davaya temel yaptığı rekabetin ihlaline dair Rekabet Kurulu Kararı’nda ise ihlal sürecinin, başka bir anlatımla kartel anlaşmasının 21/08/2007 tarihi ila 22/09/2011 tarihlerini kapsadığı, dolayısıyla davacının davalı bankadan kullandığı kredinin bu tarihlerin dışında, dolayısıyla ihlal olgusu ve kararının dışında kaldığı …”
denmek suretiyle bölge adliye mahkemesinin red kararını onanmıştır. Bu kapsamda Kurul kararındaki tespit edilen ihlalin özgülendiği zaman aralığı tazminat davasının ikame edildiği mahkemelerde bağlayıcı etki doğurmaktadır.
SONUÇ
Kanun’un 57. ve 58. maddeleri ile rekabet ihlalleri ve tazminat davaları arasındaki bağlantı kurulmuştur. Bir rekabet ihlali kaynaklı zarar görenler mahkemelerde haksız fiil hükümleri uyarınca görülecek tazminat davalarında zararlarının tazminini talep edebilirler. Bu noktada Yargıtay’ın tazminat davalarındaki yaklaşımı ihlal tespitinde bulunulan Kurul kararının öncelikle kesinleşmesi gerektiği ve bu sebeple kesinleşmemiş Kurul kararının bekletici mesele gerektiğidir. Aksi taktirde Kurul kararı kesinleşene kadar davacının hukuka aykırı fiili ispatı mümkün olmamaktadır. Ayrıca Kurul kararlarında tespit edilen ihlalin maddi ve zamansal unsurları tazminat taleplerini inceleyen mahkemelerce dikkate alınmaktadır.