GİRİŞ
Deniz yolu ile yapılan taşımanın vazgeçilmez unsuru olan gemilerin inşası, oldukça kapsamlı bir süreç olup gemilerin inşasına ilişkin taraflar arasında akdedilen sözleşmeler taraflar arasındaki hukuki ilişkinin temelini oluşturur. Uluslararası ticarette yaşanan dalgalanmalardan etkilenmeye son derece açık olan bu alan, kendine özgü hukuki problemleri de beraberinde getirmektedir. Ekonomik durgunluk dönemlerinde yaşanan sözleşme fesihleri, gemi tipinin değiştirilmesi veya kredinin yeniden yapılandırılması gibi hukuki meseleler gündeme gelmektedir. Globalleşen dünyada gemi alıcısı ile gemiyi inşa edenlerin birbirlerinden farklı hukuk sistemlerine tabi kişiler oldukları sıklıkla görülmektedir. Bu nedenle, bu sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda hangi hukukun uygulanacağı konusu önem arz etmekte olup işbu yazımızda gemi inşa sözleşmelerinden kaynaklanabilecek uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk konusu ele alınacaktır.
A. GEMİ İNŞA SÖZLEŞMELERİNİN NİTELİĞİ VE SÖZLEŞMELERDEN KAYNAKLANABİLECEK İHTİLAFLAR
Gemi inşa sözleşmeleri özünde taraflardan birinin belirli bir bedel karşılığında bir gemiyi, taraflar arasında kararlaştırılan şekilde inşa etmeyi ve diğer tarafa teslim etmeyi taahhüt ettiği diğer tarafın ise bir bedel ödemeyi ve sözleşmeye uygun olarak inşa edilen gemiyi teslim almayı taahhüt ettiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Gemi’nin tanımı ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) deniz ticaretini düzenleyen beşinci kitabı kapsamında 931. Maddede tanımlanmıştır. Bu tanıma göre Türk hukuku çerçevesinde gemi, tahsis edildiği amaç suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan araç olarak tanımlanmakta olup farklı ülkelerin hukuk sistemlerinde gemiler için farklı tanımlar olabilmektedir. Bu durum, yabancılık unsuru taşıyan gemi inşa sözleşmelerinde tereddüt konusu olabilse de, bir sözleşmenin gemi inşa sözleşmesi olarak nitelendirilebilmesi için sözleşmeye konu olacak geminin mutlaka TTK kapsamında bir gemi olması gerekmediği kabul edilmektedir.
Gemi inşa sözleşmeleri, iki tarafın da borç alına girdiği, ivazlı ve ani edimli bir sözleşmedir. Bu hususta tartışma olmamakla birlikte doktrinde gemi inşa sözleşmelerinin nitelendirmesi hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Türk hukukunda, gemi inşa sözleşmesini düzenleyen özel bir hüküm mevcut olmayıp, öğretide bu sözleşmelerin, eser veya satım sözleşmesi niteliği taşıyabileceğine ilişkin farklı görüşlere rastlanmaktadır. Yargıtay ise gemi inşa sözleşmelerini eser sözleşmesi olarak nitelendirmektedir.
Gemi inşa sözleşmelerinden kaynaklanabilecek olası ihtilafların ve bu sözleşmelerin yabancılık unsuru taşımaları halinde ihtilafların çözümünde uygulanacak hukuku en doğru şekilde tespit edebilmek adına tarafların hak ve borçlarının incelenmesi önem arz edecektir. Öncelikle yüklenicinin, yani gemiyi inşa edecek olan tersanecinin borçları ele alındığında, tersanecinin gemiyi tarafların üzerinde uzlaştığı teknik şartlara göre inşa etme ve inşa edilen gemiyi alıcıya devretme, yani mülkiyetin alıcıya intikalini sağlama olarak karşımıza çıkacaktır. Tarafların üstünde uzlaştıkları teknik şartlar konusu ise ayrı bir değerlendirmeyi gerektirmekte olup tersaneci geminin teknik tasarımını kendisi yapabileceği gibi, bu konuda üçüncü kişilerden de hizmet alabilir. Ancak her halükârda, ortaya çıkan tasarım, fikri mülkiyet mevzuatı çerçevesinde korunması gereken bir eser olacaktır.
Tersanecinin gemiyi imal etme ve mülkiyetini teslim etme borcuna karşılık iş sahibi ise gemi için bir bedel ödemeyi ve gemiyi teslim almayı üstlenmektedir. Geminin inşası tamamlandıktan ve deneme yüzüşlerinin gerçekleştirilmesinden sonra iş sahibinin gemiyi teslim alması gerekmektedir. Geminin teslim alınmaması halinde ise iş sahibinin temerrüde düşmesi söz konusu olacaktır.
Gemi inşa sözleşmelerinden kaynaklanabilecek uyuşmazlıklar her bir sözleşmede yer alan ilgili hükümler ve hangi hükümlerin kim tarafından ihlal edildiği gibi hususlar kapsamında çeşitlilik gösterecektir. Ancak genel bir çerçeve olarak, gemi inşa sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların geminin ayıplı olması, tersanecinin gemiyi teslimde temerrüde düşmesi, alıcının bedeli ödemede temerrüde düşmesi veya gemiyi teslim almaktan kaçınması şeklinde özetlemek mümkün olabilecektir. İş sahibinin gemi için kararlaştırılan bedeli ödememesi, eksik ödemesi yahut geç ödemesi hallerinde sözleşmenin ihlalinden bahsedilebilecektir. Benzer şekilde, tersanecinin borçlarını gereği gibi ifa ederek geminin teslim edilmeye hazır olduğunu bildirmesine rağmen alıcının gemiyi teslim almaktan kaçınması halinde de uyuşmazlık gündeme gelecektir. Bu durum uygulamada genellikle navlun piyasasının düşük olduğu dönemlerde meydana gelmekte ve alıcının teslim ile birlikte ödemesi gereken bakiye bedeli ödemekten kaçınma isteğinden kaynaklanabilmektedir.
Gemi inşa sözleşmeleri kapsamında karşılaşılabilecek bir diğer ihtilaf ise sözleşme konusu geminin ayıplı olmasından kaynaklanabilecektir. Daha önce bahsetmiş olunduğu üzere tersanecinin gemiyi tarafların üzerinde anlaştığı teknik şartlarda imal etme yükümlülüğü mevcuttur. Bunun yansıra, inşa edilen geminin Gemilerin Teknik Yönetmeliği kapsamında idarece yetkilendirilmiş kuruluşlar ile sair ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler dâhilinde yapısal, mekanik ve elektrik gereksinimlerine göre dizayn, inşa ve idame ettirilmelidir. Aksi halde, şayet tasarım iş sahibi tarafından sağlanmamışsa, tersanecinin ayıptan dolayı sorumluluğu gündeme gelecektir.
B. UYGULANACAK HUKUKUN BELİRLENMESİ
Sektörün gerekliliklerinden ötürü yıllar içerisinde denizcilik alanındaki meslek örgütleri tarafından gemi inşa sözleşmelerine ilişkin birtakım standart formlar, namı diğer tip sözleşmeler üretmiştir. Bu formlar, sözleşmeler için bir taslak niteliğinde olup taraflar üzerinde uzlaştıkları geminin inşa edilebilmesi için forma kendi şartlarını ekleyerek özelleştirmelidirler. Bu sözleşmelerde hem tarafların hakları ve borçları detaylıca düzenlenmiş olup uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin hükümlere de yer verilmektedir. Dünya gemi inşa pazarında en çok kullanılan 4 çeşit tip sözleşme bulunmakta olup seçilen sözleşme önemli ölçüde yüklenicinin hangi ülke veya bölgeden olduğu ile ilgili olmaktadır. Birçok yüklenici önceden hazırlanmış veya tavsiye edilmiş formlardan başkasını kullanmakta tereddütlü davranmaktadır. Bu tip sözleşmelerin en önemlileri SAJ Tip Sözleşmesi, AWES Tip Sözleşmesi, CMAC Tip Sözleşmesi ve BIMCO tarafından hazırlanan NEWBUILDCON Tip Sözleşmesi’dir. Tip sözleşmelerin tamamında uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin olarak tahkim veya yetki şartı mevcut olup hangi hukukun uygulanacağına da yer verilmektedir. Dolayısı ile bu sözleşmelerin uygulandığı bir gemi inşa işinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda hangi hukukun uygulanacağı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak, taraflardan birinin Türk olduğu ve yabancılık unsuru içeren bir gemi inşa sözleşmesinde, tarafların hukuk seçimi yapmadığı varsayımında ise Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun uygulama alanı bulacak ve 24/4. Madde uyarınca sözleşmeyle en sıkı ilişkili hukuk uygulanacaktır. Anılı maddeye göre bu hukuk; karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku, ticari veya mesleki faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak halin bütün şartlarına göre, sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması halinde sözleşme bu hukuka tabi olacaktır. Karakteristik edim ise sözleşmeye hukuki özelliğini veren edim olarak ifade edilmektedir. Özellikle taraflardan birinin ediminin sadece bedel ödemek olduğu hallerde diğer tarafın ediminin karakteristik edim olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla gemi inşa sözleşmeleri açısından karakteristik edim borçlusunun, gemiyi inşa edecek olan tersaneci olduğu söylenebilecektir. Dolayısı ile tarafların hukuk tercihi yapmadıkları senaryoda tersanecinin iş yerinin bulunduğu yer hukukunun uygulanacağını söylemek mümkündür.
C. SONUÇ
Gemi inşa sözleşmeleri, deniz ticaretinin temel unsurlarından biri olan gemi inşasını konu alan sözleşmelerdir ve uluslararası ticaretin dalgalanmalarıyla birlikte çeşitli hukuki sorunları beraberinde getirebilir. Bu sözleşmeler, genellikle tip sözleşmelerden biri üzerinden yapılmakta ve uygulanacak hukuk da belirlendiğinden, uyuşmazlıkların halli hususunda tartışma bulunmayacaktır. Ancak, taraflardan birinin Türk olduğu ve yabancılık unsuru içeren bir gemi inşa sözleşmesinde, tarafların hukuk seçimi yapmadığı durumda MÖHUK’un ilgili hükümlerinin uygulanması söz konusu olacaktır. Bu durumda, kabul edilen görüş karakteristik edim borçlusu olan tersanecinin işyerinin bulunduğu yer hukukunun uygulanmasıdır.
KAYNAKÇA:
Avşar, M. (2020). Atipik Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk. H. S. Pürselim Arning & S. Özel, Gemi İnşa Sözleşmesine Uygulanacak Hukuk (s. 426 vd.). On İki Levha Yayıncılık
Açıkel, A. E. (2013). Gemi inşa sözleşmesi (Yayın No: 330892) [Doktora, Ankara Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu. (Erişim Tarihi: 19.02.2024)
Misili, S. (2014). Gemi inşa sözleşmesinin kurulması ve tarafların borçları (Yayın No: 376679) [Doktora, Marmara Üniversitesi]. Yükseköğretim Kurulu (Erişim Tarihi: 19.02.2024)