Ⅰ. Giriş
Belediyeler, Anayasa’nın 127. maddesi uyarınca yerel kamu hizmetlerini yürütmek üzere kurulan ve karar organları seçimle iş başına gelen kamu tüzel kişilikleridir. Bu yapı içerisinde belediye meclisleri, belediyenin en yüksek karar alma organı olarak önemli bir konumda yer almaktadır. Belediye meclisi kararları, çoğu zaman idari işlemler niteliği taşımakta olup hukuka uygunluklarının yargısal denetime tabi olması, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Bu makale, belediye meclisi kararlarının yargısal denetimini hukuki çerçevede incelemeyi amaçlamaktadır. Bu kapsamda, kararların hukuki niteliği, denetim yolları, dava şartları ve yargı kararları ışığında uygulamadaki sorunlar ele alınacaktır.
Ⅱ. Belediye Meclisi Kararlarının Hukuki Niteliği
Belediye meclisi kararları, kamu gücü kullanımına dayanarak tek yanlı olarak tesis edilen ve hukuki sonuç doğurmaya yönelik işlemler olarak idari işlemler kategorisinde değerlendirilir. Bu kararlar bazen bireysel, bazen de genel ve düzenleyici nitelikte olabilir.
Örneğin, bir belediye meclisinin şehir planlama kapsamında bir alanın “ticaret alanı” olarak ilan edilmesine dair kararı, düzenleyici işlem niteliğindedir. Aynı şekilde, belediye sınırları içindeki sokak ya da mahalle isminin değiştirilmesine dair karar bireysel işlem niteliği taşımaktadır.
Bu kararlar, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları bakımından klasik idari işlem teorisi çerçevesinde değerlendirilir. Her unsurun sağlıklı şekilde oluşması, işlemin hukuka uygunluğu bakımından zorunludur. Örneğin; yetki unsuru, kararın yetkili organ tarafından alınmasını ifade eder. Belediye meclisinin kendi yetkisini aşarak belediye encümenine ait bir konuda karar alması, işlemi yetki yönünden sakatlar.
Yine şekil unsuru, işlemin usulüne uygun olarak yapılmasını içerir. Belediye meclisi kararlarının gündeme uygun şekilde, yeterli çoğunlukla alınması, tutanaklara geçirilmesi gibi şartlar bu kapsamda değerlendirilir.
Konu ve maksat unsurları da özellikle yargısal denetim bakımından önemlidir. Kararın kamu yararına dayanması ve idari takdir yetkisinin keyfî şekilde kullanılmaması gerekmektedir.
Yetki saptırması, işlemin dış görünüşte hukuka uygun gözükmesine rağmen, gerçekte kamu yararı dışında bir amaçla alınması durumudur. Bu tür işlemler, maksat unsurundaki sakatlık nedeniyle hukuka aykırıdır. Yetki saptırmasına örnek olarak şu durumlar verilebilir:
- Belediye meclisinin bir imar planı değişikliğini, belirli bir mülk sahibine ayrıcalık sağlamak amacıyla yapması. Örneğin, bir araziyi yalnızca belirli bir müteahhitin faydalanabileceği şekilde konut alanına dönüştürmesi.
- Belediyenin, siyasi veya kişisel sebeplerle belli bir kişi veya grubun faaliyetlerini engellemek amacıyla ruhsatlandırma şartlarını zorlaştırması veya yerel yönetimle uyuşmazlık yaşayan işletmelere yönelik özel vergi ya da harç düzenlemeleri getirmesi.
- Belediye meclisinin, planlama yetkisini kullanarak bir bölgedeki muhalif nüfusu o bölgeden uzaklaştırmayı hedeflemesi. Örneğin, sosyal konut alanını sanayi alanına dönüştürerek mevcut konut sakinlerini taşınmaya zorlaması.
Danıştay kararlarında, bu tür durumlar açıkça yetki saptırması olarak değerlendirilmiştir. Danıştay 6. Dairesi’nin 2017/2284 E., 2018/4132 K. sayılı kararında, belediye meclisinin yaptığı plan değişikliğinin yalnızca belirli bir şirketin menfaatine hizmet ettiği ve genel kamu yararını taşımadığı gerekçesiyle iptal kararı verilmiştir.
Bu kapsamda belediye meclisi kararlarının hem şekli hem de maddi anlamda idari işlem niteliği taşıdığı; bireysel ve düzenleyici işlem ayrımına göre farklı dava türlerine konu olabileceği; işlem unsurlarının sağlıklı şekilde tesis edilmemesi halinde ise yargı denetimi yoluyla hukuka aykırılıklarının giderilebileceği sonucuna varılabilir.
Ⅲ. Belediye Meclisi Kararlarına Karşı Açılabilecek Davalar
Belediye meclisi kararlarına karşı çoğu zaman idari yargı yerinde iptal davası açılmaktadır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (“İYUK”) uyarınca, menfaati ihlal edilen kişiler, 60 gün içinde iptal davası açabilir. Dava açma ehliyeti, sadece kararın doğrudan hukuki durumunu etkilediği kişilere tanınmıştır.
Bu tür davalarda, özellikle çevre düzeni planları, imar planları, ruhsatlandırma işlemleri gibi kararlar sıklıkla yargıya taşınmaktadır. Örneğin, belediye meclisinin, bir park alanını yapılaşmaya açan kararına karşı, o bölgede oturan vatandaşların açtığı iptal davasında, Danıştay söz konusu kararın kamu yararı ilkesine aykırı olduğuna hükmetmiştir.
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer alan düzenlemeler uyarınca, meclis kararlarına yönelik denetim imkanları ayrıca düzenlenmiştir. Örneğin, 5393 sayılı Kanun’un 23. maddesi uyarınca meclis kararları vali tarafından da denetlenebilir. Vali, kanuna aykırı bulduğu kararların yeniden görüşülmesini isteyebilir. Bu durum, kararların yürürlüğe girmesini geciktirebilir ya da iptal edilmesine yol açabilir.
Ayrıca, belediye başkanlarının da meclis kararlarını yeniden görüşülmek üzere geri gönderme yetkisi bulunmaktadır. Bu yollar, yargısal denetime başvurulmadan önce idari denetim mekanizmalarının devreye girmesini sağlamaktadır.
Ⅳ. Yargı Kararları Işığında Uygulamalar
Danıştay kararlarına göre belediye meclisi kararları, idari yargı denetimine tabidir. Özellikle imar planları ile ilgili meclis kararlarında kamu yararı ilkesinin ihlali nedeniyle çok sayıda iptal kararı verilmektedir.
Danıştay 6. Dairesi’nin bir kararında, belediye meclisince yapılan imar planı değişikliğinin kamu yararını gözetmediği gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Kararda, plan değişikliğiyle belirli bir yatırımcının avantaj sağladığı ve bu durumun planlama ilkelerine aykırı olduğu vurgulanmıştır.
Yine başka bir kararında Danıştay, belediye meclisinin bir park alanını konut alanına dönüştürmesini, halkın dinlenme ve yeşil alan ihtiyacına zarar verdiği gerekçesiyle kamu yararı ilkesine aykırı bularak iptal etmiştir
Ayrıca, belediyenin örtülü şekilde belli bir kişiyi kayırması ya da zararına karar alması da yetki saptırması sayılarak iptal nedenidir. Bu tür kararlar hem kamu vicdanını zedeler hem de hukuk devleti ilkesini ihlal eder. Yargı kararları, belediyelerin planlama ve karar alma süreçlerine rehberlik etmekte; idari takdir yetkisinin objektif ve kamu yararı çerçevesinde kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Ⅴ. Sonuç ve Değerlendirme
Belediye meclisi kararlarının yargısal denetimi, kamu yönetiminin şeffaflığı ve hukuka uygunluğu açısından kritik bir mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır. Belediyeler, yerel halkın ihtiyaçlarına yönelik hizmetler üretirken, bu hizmetlerin hukuka uygun ve kamu yararına dayalı olması zorunludur. Belediye meclisi kararları, bu bağlamda hem bireysel hem de toplumsal düzeyde etkiler yaratmaktadır. Bu kararların hukuka uygunluğunun denetlenmesi, yerel yönetimlerin keyfi uygulamalarına karşı bir güvence oluşturmakta ve demokratik bir yerel yönetim sisteminin temellerini sağlamlaştırmaktadır.
Yargı denetimi, belediye meclisi kararlarının hukuka aykırılığını ortaya koyan önemli bir araçtır. Özellikle “yetki saptırması” ve “maksat sapması” gibi kavramlar, yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinin hukukla bağdaşmadığı durumları açığa çıkarmaktadır. Danıştay’ın verdiği kararlar, belediye meclisi kararlarının kamu yararı ilkesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu kararlar, belediyelerin idari takdir yetkilerinin sınırlarını net bir şekilde ortaya koyarak, kamu gücünün kötüye kullanılmasının önüne geçmektedir.
Belediye meclisi kararlarının yargısal denetimi aynı zamanda yerel demokrasinin işleyişini pekiştirmekte ve hukuk devleti ilkesinin yerel yönetim düzeyinde de geçerliliğini sağlamaktadır. Belediye meclisi kararlarına karşı açılacak davalar, hukuka aykırılığın giderilmesi için bir fırsat sunmakta, böylece toplumun haklarının korunmasına yönelik önemli bir adım atılmaktadır. Bu bağlamda, yargı mercilerinin verdiği iptal kararları, belediye yönetimlerine rehberlik ederek, hukuka aykırılıkların düzeltilmesine olanak tanımaktadır.
Sonuç olarak, belediye meclisi kararlarının yargısal denetimi, sadece hukuk devleti ilkesinin korunması için değil, aynı zamanda yerel yönetimlerin kamu hizmetlerini şeffaf, hesap verebilir ve adil bir şekilde sunabilmesi için de son derece önemli bir mekanizma olarak değerlendirilebilir. Belediyelerin karar alma süreçlerinin denetimi, hem yerel halkın haklarını güvence altına almakta hem de yerel yönetimlerin kamu gücünü keyfi şekilde kullanmalarını engellemektedir. Bu denetim, belediye meclisi kararlarının kamu yararına uygunluğunu temin ederken, demokratik yerel yönetim anlayışının da gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Saygılarımızla,
Kılınç Hukuk & Danışmanlık










