Mayıs 22, 2025

Anonim Ortaklıklarda İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı

Ⅰ. Giriş

Anonim ortaklıkların sermaye yapısı, hem ekonomik varlık hem de hukuki kimlik bakımından belirleyici bir unsur olarak kabul edilmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) uyarınca, anonim ortaklıklarda sermaye artırımının hem dış kaynaklardan yapılacak yeni taahhütlerle hem de iç kaynakların sermayeye dönüştürülmesi yoluyla gerçekleştirilebileceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda, TTK’nın 462. maddesi ile iç kaynaklardan sermaye artırımı açıkça düzenlenerek; yeni sermaye ekleme taahhüdünde bulunulmaksızın, şirketin özkaynak kalemleri içerisinde yer alan ve serbestçe tasarruf edilebilecek nitelikteki TTK tahtında izin verilen iç kaynak kalemlerinin şirkete sermaye olarak eklenebilmesine olanak tanınmıştır.

a. İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı ve Amacı

Öğretideki tanımlar ve iç kaynaklardan artırım konusunda temel düzenleme olan TTK’nın 462. maddesinin birinci fıkrası uyarınca iç kaynaklardan sermaye artırımı; sermaye taahhüdünde bulunulmaksızın ve ortaklık malvarlığına yeni aktifler eklenmeksizin, esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılıp herhangi bir amaca özgülenmeyen veya sermaye artırımında kullanılmak üzere ayrılan yedek akçeler, kanunî yedek akçelerin serbestçe kullanılan kısımları, mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar ile dağıtılabilir net dönem kârından karşılanmak üzere sermaye tutarının ve buna bağlı olarak pay sayısı veya mevcut payların itibarî değerinin yükseltilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Bu kapsamda iç kaynaklardan sermaye artırımı, şirketin dışarıdan herhangi bir fon temin etmeksizin, yalnızca kendi bünyesinde mevcut bulunan ve özkaynak niteliği taşıyan kalemlerin sermaye hesabına aktarılması yoluyla gerçekleştirdiği bir artırım türüdür. Bu işlem sonucunda şirketin esas sermaye tutarı yükselmekte; ancak şirketin aktif toplamında herhangi bir artış meydana gelmemektedir. Bu yönüyle iç kaynaklardan sermaye artırımı, klasik anlamda bir malvarlığı artışı değil, bağlı malvarlığın güçlendirilmesi olarak değerlendirilmektedir. 

Uygulamada bu yönteme başvurulmasının altında yatan temel sebepler arasında, şirketin otofinansman kabiliyetini artırma arzusu, nakit çıkışına sebebiyet vermeden ortaklara kazanç sağlama imkânı, payların likiditesini artırma isteği ve nihayetinde şirketin finansal görünümünü daha cazip hale getirme hedefi yer almaktadır. Ayrıca kimi durumlarda vergi avantajlarından yararlanmak ya da yasal asgari sermaye şartlarını karşılamak gibi teknik zorunluluklar da iç kaynaklardan sermaye artırımı yolunu gündeme getirebilmektedir.

Ⅱ. Sermayeye Dönüştürülebilecek İç Kaynaklar

TTK’nın 462. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere, iç kaynaklardan sermaye artırımı için kullanılabilecek kaynaklar sınırlı sayıda olmayıp mevzuatın bilanço kalemleri arasında sayılmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği tüm özkaynak unsurlarını kapsayacak şekilde geniş bir yorumla ele alınmaktadır. Kanun sistematiği içerisinde bu kaynaklar başlıca yedek akçeler, fonlar ve dağıtılabilir net dönem kârı şeklinde üç ana başlık altında toplanmaktadır. Yedek akçeler arasında hem zorunlu olarak ayrılan kanuni yedek akçelerin belirli sınırı aşan kısımları hem de esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılan isteğe bağlı yedekler değerlendirilmektedir. Bu kalemlerin sermayeye dönüşebilmesi için herhangi bir amaca tahsis edilmemiş olmaları gerekmektedir. Diğer yandan fonlar ise enflasyon düzeltme olumlu fark hesapları, açık yedek akçe haline gelmiş gizli yedek akçeler, bilançoya konulabilen ve sermayeye eklenebilen fonlar, iştirak ve gayrimenkul satış kazanç fonları gibi kalemlerden oluşmakta ve bu fonların sermaye hesabına aktarılmasında hukuken bir engel bulunmamaktadır. Son olarak, genel kurul tarafından dağıtılmasına karar verilmeyen net dönem kârı da sermayeye eklenebilir nitelikte görülmektedir. 

Ⅲ. İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı Süreci

İç kaynaklardan sermaye artırımına gidilebilmesi için öncelikli olarak, iç kaynakların şirketin bünyesinde gerçekten var olduğunun tespiti gerekmektedir. Bu kapsamda, sermayenin artırılan kısmını iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğunun onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması gerekmektedir. Eğer, onaylanmış son bilanço tarihi üzerinden altı ay geçmiş ise, yeni bir bilançonun çıkartılması ve bu yeni bilançonun yönetim kurulu tarafından onaylanması gerekecektir. 

Yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı beyana ilişkin düzenlemelere ise TTK’nın 457. maddesinde yer verilmiştir. Buna göre, yönetim kurulu ilgili artırımın özelliklerine göre ve hesap verilebilirlik ilkesine uygun şekilde (i) iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımının hangi kaynaklardan karşılandığı, (ii) bu kaynakların gerçekliği ve (iii) şirket malvarlığı içinde var olduklarına ilişkin garantiyi içeren bir beyan hazırlar ve “sermayeye dönüştürülen fonun veya yedek akçenin serbestçe tasarruf olunabilirliği ve kurumlardan onayların alındığı, kanuni olarak idari gerekliliklerin yerine getirildiği hakkında belgeli ve gerekçeli olarak açıklamada bulunur.

Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 73. maddesi tahtında ise, sermayenin karşılıksız kalıp kalmadığına, şirket özvarlığının tespitine ve iç kaynaklardan karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğuna ilişkin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ya da denetime tabi şirketlerde bu tespitlere ilişkin denetçi raporu hazırlanması gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Ancak TTK’nın 462. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırımı yapılamayacağı düzenlenmiştir. 

İç kaynaklardan sermaye artırımı sürecinde ortaklığa yeni bir nakdi veya ayni değer girmeksizin, ortaklığın zaten mevcut olan ve bilançoda yer alan kaynaklarının sermayeye eklenmesiyle sermayede bir artış sağlandığından, iç kaynaklardan sermaye artırımı yapılabilmesi için şirket esas sözleşmesinin tadil edilmesi ve esas sermaye sisteminde genel kurulun, kayıtlı sermaye sisteminde kayıtlı sermaye tavanına kadar olmak üzere yönetim kurulunun iç kaynaklardan sermaye artırımına ilişkin karar alması gerekmektedir. TTK uyarınca, genel kurul tarafından alınacak bu kararın şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıya katılan payların çoğunluğu ile alınması gerekmektedir. Ancak esas sözleşme ile bu toplantı ve karar nisabının ağırlaştırılması mümkündür. Genel kurul toplantı nisabı ilk toplantıda elde edilemezse, en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılarak, şirket sermayesinin en az üçte birini temsil eden payların katılımı ile ve katılanların çoğunluğu ile karar alınabilecektir. İlaveten, Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ve Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’in 32. maddesi uyarınca gündeminde sermaye artırımı bulunan birden fazla pay sahibi bulunan anonim şirketlerin bu toplantılarında geçerlilik şartı olarak Bakanlık temsilcisi de bulundurması gerekecektir.

Yapılan sermaye artırımı, genel kurul ya da kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu kararıyla birlikte esas sözleşmedeki ilgili maddelerin değiştirilmiş şekillerinin tescil ve ilanı ile kesinleşecek olup sermaye artırım kararının, genel kurul ya da yönetim kurulu karar tarihinden itibaren üç ay içinde tescil edilmesi gerekir. Tescil edilmediği takdirde, genel kurul ya da yönetim kurulu kararı geçersiz kabul edilecektir.

Ⅳ. İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı Sonucunda Ortaya Çıkan Payların İktisabı

TTK’nın 462. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca iç kaynaklardan sermaye artırımının tescil edilmesi ile birlikte ortaya çıkan paylar, tescil anındaki pay sahiplerine karşılıksız olarak ve herhangi bir başvuruda bulunmaları gerekmeksizin, pay oranlarına ile doğru orantılı olarak dağıtılır. Bedelsiz payları edinme hakkı, pay sahiplerinin mali haklarının bir parçası olarak değerlendirildiğinden, pay sahiplerinin bedelsiz paylardaki hakkı kaldırılamaz, sınırlandırılamaz ve pay sahipleri tarafından da bu haktan vazgeçilemez.

Böylece artırılan sermaye karşılığında mevcut payların defter ve gerçek değerlerinde meydana gelecek azalma, bedelsiz pay iktisabı ile telafi edilmekte; pay sahiplerinin menfaatleri korunmaktadır. Ayrıca, bu hak sadece mali değil, yönetsel hakların da korunmasını sağlar. Zira oy hakkı gibi yönetime katılımı sağlayan hakların oranı, sermaye miktarına bağlı olarak belirlendiğinden, bedelsiz payların eşit dağıtımı, pay sahiplerinin şirket sermayesindeki paylarının ve paya bağlı haklarının seyrelmemesini de sağlamaktadır. 

Ⅴ. Sonuç

İç kaynaklardan sermaye artırımı, şirketlerin mali yapısını güçlendiren, ortaklara doğrudan mali yükümlülük getirmeyen ve sermaye piyasalarında itibar artırıcı işlevi olan özgün bir sermaye artırımı yöntemidir. İç kaynaklardan sermaye artırımı, şirketin mevcut özkaynak kalemlerinin sermayeye dönüştürülmesiyle gerçekleştirilmektedir. Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılan ve herhangi bir amaca tahsis edilmemiş yedek akçeler ile dağıtılabilir kârlar ve belirli fonlar bu kapsamda değerlendirilmektedir. TTK 462. maddesi uyarınca, ilgili artırıma ilişkin bilançonun onaylanmış olması ve yönetim kurulu tarafından yazılı beyan sunulması zorunludur. Bilançoda sermayeye eklenmesi gereken fonlar varken, yeni taahhütle artırıma gidilmesine izin verilmemektedir. Tescil ile birlikte bedelsiz paylar, mevcut pay sahiplerine oransal olarak re’sen iktisap ettirilir. Bu yöntem, hem şirketin mali yapısını güçlendirmekte hem de pay sahiplerinin haklarını koruyucu bir işlev görmektedir.

Yazarlar

Demet Akçaalan

Demet Özkahraman

Kıdemli Avukat

Yaren Türe

Yaren Türe

Avukat