Ekim 23, 2024

Şirket Yöneticilerinin ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Cezai Sorumluluğu

Ⅰ. GİRİŞ

Tüzel kişilikler, hukuki ve ekonomik hayatın temel unsurlarından biridir. Özellikle sermaye şirketleri, ticari faaliyetlerin yürütülmesinde başat bir rol oynar. Ancak, şirketlerin tüzel kişilik olmaları, yönetim ve temsil faaliyetlerinin arkasında gerçek kişilerin yer aldığı gerçeğini değiştirmez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) düzenlemeleri uyarınca, tüzel kişilik çatısı altında faaliyet gösteren şirket yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri, bazı hukuka aykırı fiillerden dolayı şahsi cezai sorumluluk taşımaktadır. Bu durum, özellikle şirketlerin ekonomik karar alma süreçlerinin şeffaf ve hukuka uygun olmasını sağlamak amacı taşır.

Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler, görevlerini icra ederken yalnızca şirkete karşı değil, aynı zamanda kamuya, üçüncü kişilere ve devlet otoritesine karşı da sorumlu sayılırlar. Bu çok boyutlu sorumluluk hem özel hukuk hem de kamu hukuku bakımından denetim altına alınmıştır. TTK, yöneticilerin özen ve sadakat yükümlülüğünü, hileli ve hukuka aykırı işlemleri engellemeye yönelik normlar çerçevesinde düzenlerken; TCK ise belirli fiillerin suç teşkil etmesi halinde yöneticiler üzerinde doğrudan cezai yaptırımlar öngörmektedir. Bu kapsamda, yöneticilerin faaliyetleri hem mali hem de kamusal açıdan titizlikle denetlenmektedir.

Şirket yöneticileri, faaliyet alanlarının genişliği ve görevlerinin karmaşıklığı nedeniyle bazen farkında olmadan hukuka aykırı eylemlere sebebiyet verebilirler. Diğer yandan, bilinçli olarak ticari ahlaka aykırı davranışlarda bulunmaları, vergi kaçakçılığı, dolandırıcılık veya şirketin malvarlığının kötüye kullanılması gibi suçlar da cezai sorumluluklarını doğurur. Nitekim, bu sorumluluklar, yalnızca şirketin ekonomik yapısını değil, aynı zamanda piyasaların düzenini, üçüncü kişilerin haklarını ve kamu güvenini koruma amacına hizmet etmektedir.

Bu nedenle bu makalede, TTK ve TCK kapsamında şirket yöneticilerinin ve yönetim kurulu üyelerinin cezai sorumluluğu çok yönlü bir bakış açısıyla değerlendirilecek olup ilk olarak TTK’da düzenlenen özel hükümler çerçevesinde yöneticilerin görevlerinin ihlali halinde cezai yaptırımları ele alınacak, ardından TCK’daki genel suç tiplerine göre cezai sorumluluklar detaylandırılacaktır. Böylece, şirket yöneticilerinin hangi durumlarda şahsi sorumluluk üstlendikleri ve bu sorumluluğun sınırları ortaya koyulacaktır. 

ⅠⅠ. GENEL İLKELER

Sermaye şirketlerinin yönetimi ve temsili, başta anonim ve limited şirketlerde olmak üzere, kanunda belirlenen esaslar doğrultusunda, yönetim kurulu üyeleri ve yetkilendirilmiş yöneticiler tarafından yürütülür. Bu kişiler, görevlerini yerine getirirken şirketin menfaatlerini korumakla yükümlü oldukları gibi, aynı zamanda hukuki ve cezai sorumluluk da taşırlar.

Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler açısından cezai sorumluluk, yalnızca şirkete karşı değil; pay sahiplerine, alacaklılara ve kamu otoritelerine karşı da geçerli olup, bu sorumluluğun kapsamı hem özel hukuk hem de kamu hukuku normlarıyla belirlenmiştir. TTK ve TCK çerçevesinde yöneticilerin faaliyetleri, özen ve sadakat yükümlülüğü, mali sorumluluk, şirketin malvarlığının korunması ve üçüncü kişilere karşı hileli işlemlerden kaçınma ilkelerine dayandırılır.

Sermaye şirketlerinde tüzel kişilik perdesi, genellikle yönetim ve temsil faaliyetleriyle ilgili sorumlulukların şirkette kalmasını sağlar. Ancak, belirli şartların varlığı halinde tüzel kişiliğin arkasındaki yöneticiler veya yönetim kurulu üyeleri kişisel olarak sorumlu tutulabilirler. Bu noktada kusur sorumluluğu ve haksız fiil sorumluluğu ilkeleri devreye girer. Kusurlu ya da kastî bir eylem sonucu şirketin veya üçüncü kişilerin zarara uğratılması halinde, yöneticiler hem hukuki hem de cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilirler.

Yöneticiler, müteselsil sorumluluk gereği yönetim kurulu kararlarına katıldıkları ölçüde işledikleri fiillerden birlikte sorumludur. Ancak, hukuka aykırı bir karara karşı oy kullanan ve bunu tutanaklara geçiren üyeler, bu sorumluluktan kurtulabilirler. Aynı şekilde, yöneticilerin taksirle işledikleri fiiller ile kasten gerçekleştirdikleri eylemler arasında cezai sorumluluğun boyutları farklılık gösterir. TTK ve TCK bu farklılıkları dikkate alarak, yönetim ve temsil görevini ihlal eden fiillerin her birine özgü yaptırımlar öngörmüştür.

Ⅲ. TÜRK TİCARET KANUNU KAPSAMINDA CEZAİ SORUMLULUK

TTK, yöneticilerin ve yönetim kurulu üyelerinin faaliyetlerini çok yönlü olarak düzenleyip denetlerken, görevlerini hukuka aykırı şekilde ifa edenlere yönelik cezai yaptırımlar da öngörmektedir. Bu bağlamda, özellikle özen ve sadakat yükümlülüğünün ihlali, mali tablo hileleri, kanuna aykırı genel kurul kararları ve şirket malvarlığının kötüye kullanılması gibi durumlar cezai sorumluluğa yol açmaktadır.

Özen ve Sadakat Yükümlülüğünün İhlali (TTK m. 369, 553)

TTK’nın 369. maddesi, yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin görevlerini yerine getirirken tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket etmelerini ve şirket menfaatlerine uygun davranmalarını şart koşar. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, ilgili kişi veya kişiler şirketin uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlü olurlar. Ancak, bu tür ihlallerin bilinçli bir şekilde, yani kastî olarak gerçekleştirilmesi halinde cezai sorumluluk doğacaktır. Örneğin, yönetim kurulu üyesinin, şahsi çıkarı doğrultusunda şirket malvarlığını kullanarak şirkete zarar vermesi veya rakip bir şirketle iş birliği yapması, görevi kötüye kullanma kapsamında değerlendirilir ve bu durumda hem TTK hem de TCK çerçevesinde cezai yaptırım uygulanır. TTK’nın 553. maddesi ise yöneticilerin bu türden sorumluluklarının yalnızca şirkete değil, aynı zamanda alacaklılara ve üçüncü kişilere karşı da geçerli olduğunu öngörmektedir.

Hileli Mali Tablo Düzenlenmesi (TTK m. 562/1-a)

TTK’nın 562. maddesi, şirket yöneticileri tarafından düzenlenen mali tabloların gerçeğe aykırı bilgiler içermesi halinde cezai yaptırımlar öngörmektedir. Hileli mali tablo düzenlenmesi, pay sahipleri ile alacaklıların yanıltılmasına ve kamu düzeninin ihlal edilmesine yol açtığından ağır suç olarak kabul edilmektedir. Bu hükme göre, gerçeğe aykırı bilanço, kâr-zarar tablosu veya gelir-gider raporları hazırlayan yöneticiler hakkında adli para cezası veya hapis cezası öngörülür. Ayrıca, bu tür eylemlerin şirkete mali kayıp yaratması halinde, ilgili yöneticiler zararın tazmini ile de yükümlüdür.

Genel Kurul Kararlarına Aykırı Hareket (TTK m. 562/2)

Yönetim kurulu üyeleri, şirketin en üst karar organı olan genel kurulun aldığı kararlara uymakla yükümlüdür. Ancak, yöneticilerin genel kurul kararlarına aykırı şekilde işlem yapmaları, kanunsuz yönetim anlamına gelir ve bu durumda cezai sorumluluk gündeme gelir. Örneğin, genel kurulun temettü dağıtım kararı almasına rağmen, yönetim kurulu üyelerinin temettü ödemesini gerçekleştirmemesi, cezai sorumluluğa yol açabilecektir.

Şirket Malvarlığının Kötüye Kullanılması (TTK m. 562/1-b)

Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler, şirket malvarlığını korumak ve artırmak ile yükümlüdür. Ancak, kişisel çıkarlar doğrultusunda şirket kaynaklarının harcanması veya şirket malvarlığının kasıtlı olarak eksiltilmesi, yöneticilerin cezai sorumluluğunu doğurur. TTK’nın 562. maddesi uyarınca, şirket malvarlığını kötüye kullanan yöneticiler hakkında hapis cezası uygulanması öngörülmüştür. Örneğin, şirket kasasından yetkisiz bir şekilde para çekilmesi, şirket kaynaklarının kişisel harcamalar için kullanılması veya şirket mallarının bilerek zarara uğratılması bu suç kapsamına girmektedir. Bu tür fiiller yalnızca TTK çerçevesinde değil, aynı zamanda TCK’nın dolandırıcılık hükümleri (TCK m. 157-158) uyarınca da suç teşkil etmektedir.

Müteselsil Sorumluluk ve Karşı Oy Hakkı

TTK kapsamında yönetim kurulu üyelerinin aldıkları kararlardan müteselsil olarak sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Ancak, hukuka aykırı bir karara karşı oy kullanan veya muhalefet şerhi düşen üyeler, cezai sorumluluktan kurtulabilirler. Bu durum, karar defterine işlenmesi gereken karşı oy hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını gerektirir. Böylece, sorumluluğun yalnızca fiili gerçekleştiren yönetici veya yöneticilere yüklenmesi sağlanır.

Ⅳ. TÜRK CEZA KANUNU KAPSAMINDA CEZAİ SORUMLULUK

Tüzel Kişilerde Cezai Sorumluluğun Hukuki Çerçevesi

Türk hukuku, tüzel kişiliklerin cezai sorumluluğunu doğrudan kabul etmemektedir. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi gereğince, yalnızca fiili gerçekleştiren gerçek kişiler cezai yaptırıma tabi tutulur. Ancak bazı özel durumlarda, tüzel kişiler de hukuka aykırı eylemlerden dolaylı olarak sorumlu tutulmakta ve cezai değil, idari yaptırımlara tabi kılınmaktadır. Bu yaklaşım, TCK’nın 20. maddesinde “Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz.” hükmü ile açıkça ortaya konulmuştur.

Bununla birlikte, tüzel kişilerin faaliyetleri sırasında işlenen suçlar nedeniyle tüzel kişilik perdesi kaldırılarak, yöneticiler veya şirket adına yetkili kişilerin doğrudan cezai sorumluluğuna gidilebilmektedir. Bu çerçevede, şirket yöneticilerinin, şirketi bir suç aracı olarak kullanmaları halinde şahsi cezai sorumlulukları doğmakta ve ilgili gerçek kişiler hakkında ceza soruşturması yapılmaktadır. Bu durum özellikle vergisel suçlar, dolandırıcılık, belgede sahtecilik ve hileli işlemler gibi suçlar bakımından önem arz etmektedir.

Ayrıca, tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri uygulanması da mümkündür. Bu tedbirler, TCK’nın 60. maddesinde düzenlenmiş olup, tüzel kişilerin suçtan elde edilen kazançlarının müsaderesi, faaliyet izinlerinin iptali veya belirli faaliyetlerden men edilmeleri gibi yaptırımları içermektedir. 

Tüzel Kişinin Araç Olarak Kullanılması Halinde Yöneticilerin Sorumluluğu

TCK, şirket yöneticilerinin ve yönetim kurulu üyelerinin şahsi eylemleri nedeniyle cezai sorumluluklarını düzenlemektedir. Şirket yöneticilerinin eylemleri, görevi kötüye kullanma, dolandırıcılık, belgede sahtecilik, vergi kaçakçılığı gibi çeşitli suçlar kapsamında değerlendirilebilir. TCK, tüzel kişiliklerin arkasında gerçek kişilerin cezai sorumluluğunu da kabul ederek, belirli şartlar altında yöneticilerin bizzat cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmasını öngörür. Tüzel kişiliklerin suç işlemeye aracı kılındığı durumlarda, fiilin faili olan yöneticilerin cezai sorumluluğu doğrudan gündeme gelir. Örneğin:

  • Vergi kaçakçılığı amacıyla sahte fatura düzenlenmesi,
  • Dolandırıcılık amacıyla şirket aracılığıyla haksız kazanç elde edilmesi,
  • Sahte mali tablo düzenlenmesi yoluyla şirketin malî yapısının olduğundan farklı gösterilmesi.

Bu gibi durumlarda, suç fiili doğrudan yönetim kurulu üyeleri veya şirket yöneticileri tarafından gerçekleştirildiği için, kişisel cezai sorumluluk öngörülür. Aynı zamanda, suça konu fiil nedeniyle şirketin faaliyetlerine de güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu durum, tüzel kişiliklerin kötüye kullanımını önlemek amacıyla geliştirilmiştir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK m. 155)

Şirket yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri, şirketin malvarlığı ve kaynaklarının idaresi konusunda geniş yetkilerle donatılmıştır. Bu yetki ve sorumlulukları, şirketin çıkarları doğrultusunda kullanmaları gerekir. Ancak, yöneticilerin bu yetkilerini kendi yararlarına veya üçüncü kişilerin menfaatine kullanmaları durumunda TCK’nın 155. maddesi uyarınca güveni kötüye kullanma suçu meydana gelir. Suçun nitelikli hali ise, failin mesleği, görevi veya hukuki sorumluluğu nedeniyle kendisine teslim edilen malı kötüye kullanması durumunda ortaya çıkmaktadır. Şirket yöneticileri, ticari faaliyetlerini ve yetkilerini kötüye kullandıkları takdirde, bu suç nitelikli hal kapsamında değerlendirilir ve öngörülen ceza daha ağırdır.

Dolandırıcılık Suçu (TCK m. 157-158)

Şirket yöneticileri, aldatıcı davranışlarla üçüncü kişileri veya şirketi zarara uğratmaları halinde dolandırıcılık suçu kapsamında cezalandırılırlar. TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık, yöneticilerin yanlış bilgi vererek veya sahte belgeler düzenleyerek üçüncü kişileri zarara uğratmayı kapsar. Daha ağır yaptırımlar içeren nitelikli dolandırıcılık (TCK m. 158) ise, suistimalin kamu kurumlarıyla ilgili veya şirketin ticari faaliyetlerine zarar verecek şekilde yapılmasını içerir. Örneğin, bir yönetim kurulu üyesinin, şirket adına kredi başvurusu yaparken gerçeğe aykırı mali tablo sunması veya fiktif sözleşmelerle şirket varlıklarını başka bir şirkete aktarması, dolandırıcılık suçu olarak değerlendirilebilir. Nitelikli dolandırıcılık halinde ceza, 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına ve adli para cezasına kadar çıkabilir.

Belgede Sahtecilik Suçları (TCK m. 204-207)

TCK’nın 204 ve 207. maddeleri, resmi ve özel belgede sahtecilik suçlarını düzenlemektedir. Şirket yöneticilerinin, resmî belgelerde tahrifat yapmaları veya sahte belge düzenlemeleri halinde, cezai sorumlulukları doğmaktadır. Bu suçlar, şirketin güvenilirliğini zedelediği gibi, ticari ilişkilerde de telafisi zor zararlar meydana getirmektedir. Örneğin, bir yöneticinin, şirket adına düzenlenmiş resmi belgede sahte imza kullanması veya yanıltıcı muhasebe kayıtları düzenlemesi, belgede sahtecilik suçu kapsamında değerlendirilir. Resmî belgede sahtecilik suçu için öngörülen ceza, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Özel belgede sahtecilik halinde ise ceza, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür.

Vergi Kaçakçılığı Suçu (TCK m. 359)

Vergi kaçakçılığı, TCK’nın 359. maddesinde düzenlenmiş olup, şirket yöneticilerinin vergi beyannamelerinde yanıltıcı bilgi vermeleri veya sahte belge kullanarak vergi yükümlülüğünden kaçınmaları halinde cezai sorumluluk doğacağı hüküm altına alınmıştır. Vergi kaçakçılığı suçu, hem şirketi hem de yöneticileri mali ve hukuki açıdan risk altına sokmakta ve yargılanmayı gerektirmektedir. Örneğin, bir yönetici, sahte fatura düzenlemek suretiyle haksız KDV iadesi almaya çalışırsa veya şirketin gelirlerini eksik beyan ederek vergi yükümlülüğünden kaçınırsa, hapis cezası ve ağır para cezaları ile karşı karşıya kalabilir. Bu fiil için öngörülen hapis cezası, 18 aydan 5 yıla kadar değişebilir.

Ticari Sırların İfşası (TCK m. 239)

TCK’nın 239. maddesi, ticari sırların, müşteri bilgilerinin veya şirketin ekonomik durumuna ilişkin hassas bilgilerin izinsiz ifşasını suç olarak düzenlemektedir. Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler, şirketin ticari sır niteliğindeki bilgilerini üçüncü kişilerle paylaşmaları veya kişisel çıkarları için kullanmaları halinde cezai yaptırımlarla karşılaşırlar. Örneğin, bir yöneticinin rakip bir firmaya şirketin müşteri portföyüne ilişkin bilgileri vermesi veya ihale sürecine ilişkin gizli bilgileri paylaşması, bu kapsamda değerlendirilir ve 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına neden olabilir.

V. İŞ KAZALARI KAPSAMINDA ŞİRKET YÖNETİCİLERİNİN CEZAİ SORUMLULUĞU

Şirket yöneticileri, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun hareket etmekle yükümlüdürler. Yöneticilerin bu yükümlülükleri, iş kazalarının önlenmesi, çalışanların güvenliğinin sağlanması ve gerekli tedbirlerin alınması gibi konuları kapsar. TCK kapsamında ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi esas alınmış ise de bazı durumlarda yöneticilerin şahsi kusuru bulunmasa da yetkileri ve sorumlulukları değerlendirildiğinde ihmal veya ihlalleri nedeniyle cezai sorumlulukları bulunabilecektir. Yöneticilerin sorumluluğu, aşağıdaki unsurlar çerçevesinde değerlendirilebilir:

Yasal Yükümlülüklerin İhlali: İşverenin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uymaması, yöneticilerin sorumluluğunu doğurur. Örneğin, gerekli güvenlik ekipmanlarının sağlanmaması veya iş yeri güvenliğinin sağlanmaması durumunda yöneticiler, haksız fiil kapsamında sorumlu tutulabilirler.

Denetim ve Kontrol Eksiklikleri: Yönetim kurulu üyeleri, iş yerindeki güvenlik önlemlerinin uygulanmasını denetlemekle yükümlüdür. Denetim ve kontrol eksiklikleri, iş kazalarının meydana gelmesine neden olabilir. Bu tür eksikliklerin tespiti, yöneticilerin sorumluluğunu artırır.

Eğitim ve Bilgilendirme Yükümlülüğü: Yöneticiler, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konularında eğitilmesini sağlamakla yükümlüdür. Çalışanlara yeterli eğitim verilmemesi veya bilgilendirilmemesi, iş kazalarının meydana gelmesine neden olursa, yöneticilerin sorumluluğu doğar.

Kusurlu Davranış: Yöneticilerin kişisel kusurlu davranışları, iş kazalarının meydana gelmesine katkıda bulunuyorsa, yöneticiler bu nedenle haksız fiil sorumluluğuna tabi tutulabilirler. Örneğin, yöneticinin iş güvenliği kurallarını ihlal ederek iş yerinde tehlikeli bir durum yaratması, sorumluluğu doğurur.

İş kazaları, şirket yöneticileri açısından önemli bir sorumluluk alanıdır. Yöneticiler, iş sağlığı ve güvenliği konularında gerekli tedbirleri almak, çalışanların güvenliğini sağlamak ve hukuka aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdürler. İş kazaları sonucunda ortaya çıkan zararlar, haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilir ve yöneticilerin sorumluluğu, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun hareket edilmemesi durumunda doğmaktadır.

Bu bağlamda, iş kazalarının önlenmesi, yöneticilerin etkin ve sorumlu bir şekilde görevlerini yerine getirmeleri ile mümkün hale gelir. İş kazaları sonucu meydana gelen zararlar, işverenin tazminat yükümlülüğünü doğurmakla birlikte, yöneticilerin kusur durumuna bağlı olarak haksız fiil sorumluluğu ile de karşı karşıya kalmalarını sağlar.

Ⅵ. SONUÇ

Şirket yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri hem TTK hem de TCK kapsamında önemli cezai sorumluluklar taşımaktadırlar. Bu sorumluluklar, şirketin mali durumu, ticari faaliyetleri ve üçüncü kişilere karşı olan yükümlülükleri ile doğrudan ilişkilidir. Yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin, hukuka uygun hareket etmeleri, şirketin çıkarlarını gözetmeleri ve kamusal düzeni korumaları, cezai sorumluluklardan kaçınmaları açısından büyük önem arz etmektedir.

TTK hükümleri, yöneticilerin mali tabloları düzenlerken ve şirketi temsilen işlem yaparken azami özeni göstermelerini zorunlu kılmakta; aksi durumda hem cezai hem de hukuki sorumlulukların doğacağını hükme bağlamaktadır. TCK kapsamındaki düzenlenmeler ise, şirket yöneticileri ve yönetim kurulu üyelerinin yetkilerini kötüye kullanarak şirketin ve üçüncü kişilerin zararına fiiller gerçekleştirmeleri halinde cezai sorumluluk öngörmekte olup güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, belgede sahtecilik, vergi kaçakçılığı ve ticari sırların ifşası gibi suçlar, şirket yöneticilerini ağır cezai yaptırımlarla karşı karşıya bırakabilecektir. 

Bu nedenle kanuni düzlemde birçok düzenleme öngörülmüş olup bu düzenlemeler, şirket yöneticilerine ve yönetim kurulu üyelerine tanıdığı yetkilerin suiistimal edilmesini önlemek, şirket faaliyetlerinin hukuka uygun yürütülmesini sağlamak, yöneticilerin keyfi davranışlarını önlemek ve hukuka aykırı eylemleri caydırmak amacı taşımaktadır.

Yazarlar

Merve Çebi

Merve Çebi

Avukat

Mevra Baran Akkoyun

Mevra Baran Akkoyun

Kıdemli Avukat