Yavru ve Ana Şirketlerin Birleşmesinde Şirketlerin Payı
İçindekiler;
GİRİŞ
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”)’nun 136. maddesinde şirketlerin (i) bir şirketin diğerini devralması, teknik terimle “devralma şeklinde birleşme” veya (ii) yeni bir şirket içinde bir araya gelmeleri, teknik terimle “yeni kuruluş şeklinde birleşme” yoluyla birleşebilecekleri düzenlenmiştir. Bir yavru şirket ve bu yavru şirketin tek hissedarı ana şirketin yavru şirket bünyesinde birleşmesi TTK kapsamında bir “devralma şeklinde birleşme” olarak değerlendirilip, uygulamada da “ters birleşme” olarak adlandırılmaktadır. İşbu makalede yavru şirket ve ana şirketin birleşmesinin TTK kapsamında uygulanabilirliği TTK’nın 379. maddesinde düzenlenen “Şirketlerin Kendi Paylarını İvazlı Olarak İktisap Etme Yasağı” bağlamında değerlendirilecektir.
ŞİRKETLERİN KENDİ PAYLARINI İVAZLI OLARAK İKTİSAP ETME YASAĞI VE TERS BİRLEŞME İLİŞKİSİ
TTK 379/f.1 uyarınca bir şirket kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak iktisap etmesi yasaklanmıştır. Aynı maddenin 4. fıkrası uyarınca da işbu yasak ana şirketin paylarının yavru şirket tarafından ivazlı iktisabı hâlinde de uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu noktada yavru şirket ile ana şirket arasında gerçekleştirilecek birleşme işleminin bir “ivazlı pay iktisabı” teşkil edip etmediği değerlendirilmelidir.
Bir şirketin kendi payını iktisabı, satın alma, değiş tokuş yapılması, bağışlama, miras, birleşme, devralma sonucunda gerçekleşebilir. Dolayısıyla ana şirket paylarının devralma yoluyla birleşme doğrultusunda yavru şirket tarafından iktisabı da bir pay iktisabı olarak değerlendirilmektedir. Diğer yandan payın ivazlı iktisabı devralınan paylar karşılığında belirli bir karşılık verilmesi durumunda söz konusu olacaktır. Bedelli hisse devirleri ivazlı iktisabın en somut örneğidir. Birleşme işlemi noktasında değerlendirilme yapıldığında ise birleşmenin “Bir veya birden daha fazla şirketin malvarlığının, tasfiye olunmaksızın, içlerinden birine veya yeni kurulan bir şirkete, kendiliğinden ve külli halefiyet yolu ile geçmesi; bu suretle malvarlıklarının, birleşmesi ve intikal eden malvarlığının karşılığı olarak, infisah eden şirketin ortaklarının, hesaplanan bir değiş-tokuş ölçüsüne (birleşme katsayısına) göre, bünyesinde birleşilen şirkette, kendiliğinden ortaklık payı kazanması” olarak tanımlandığı görülmektedir. Dolayısıyla şirketlerde devralma yoluyla birleşmede devralan şirketçe devrolan şirketin paylarının iktisabına karşılık devrolan şirketin pay sahipleri devralan şirkette ortaklık payı edinmektedir. Bu bağlamda şirketlerin birleşme işleminin ivazlı bir pay iktisabı olarak nitelendirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Bu noktada ana şirket paylarının yavru şirket tarafından birleşme sonucunda iktisabı bir “ivazlı pay iktisabı” teşkil ettiğinden kural olarak ters birleşme işleminin uygulanması mümkün olmamaktadır. Ancak TTK’nın 382. maddesinde bahsedilen kuralın istinası düzenlenmiştir. Bu istisnalardan biri de “külli halefiyet kuralının gereği” olan durumlardır.
Külli halefiyet yalnızca kanunda belirtilmiş olan hallerde söz konusu olabilir. TTK m. 136/f.4′ e göre; “Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün hâlinde devralır. Birleşmeyle devrolunan şirket sona erer ve ticaret sicilinden silinir.” Söz konusu yasal düzenleme küllî halefiyet ilkesine yer vermekte, bunun gibi ortak sıfatının, diğer bir ifadeyle, şirket payının ve malvarlığının devamlılığı ilkelerini vurgulamaktadır. “Külli halefiyet, cüz’i halefiyetin karşıt kavramı olarak, bir mal varlığını meydana getiren bütün hak, alacak ve borçların bir bütün halinde bir başkasına intikal etmesidir. Külli halefiyet, ancak kanunda açıkça öngörülen hallerde söz konusu olur. Türk Ticaret Kanunu’nun 151’nci maddesinde “……..bütün hak ve borçları, kalan veya kurulan şirkete intikal eder.” ifadesi ile devreden veya yeni kuruluşa iştirak eden ortaklıklara ait bütün hak ve borçların, devralan veya yeni kurulan ortaklığa intikal edeceği, hükme bağlanarak, birleşmede külli halefiyet ilkesi benimsenmiştir.” Söz konusu görüş eski TTK’nın birleşmenin sonucuna ilişkin 151. maddesine yönelik olup TTK’nın “Hukuki Sonuçlar” başlıklı 153/1. maddesinde “Birleşme, birleşmenin ticaret siciline tescili ile geçerlilik kazanır. Tescil anında, devrolunan şirketin bütün aktif ve pasifi kendiliğinden devralan şirkete geçer.” denilmek suretiyle birleşmede külli halefiyet ilkesinin devamı benimsenmiştir.
Aynı zamanda “Külli halefiyet ilkesinin bir sonucu olarak birleşmede malvarlığının intikali tek bir işlemle ve kendiliğinden gerçekleşir.” denilmek suretiyle külli halefiyet ilkesinin varlığı belirtilmiştir.
Ek olarak, TTK’nın şirketin kendi paylarını ivazlı iktisabında külli halefiyet istisnasını düzenleyen 382/1-b maddesinin gerekçesinde birleşme işleminin bir külli halefiyet sonucunu doğurduğu açıkça belirtilmiştir; “İkinci bend, birleşme, bölünme ve mirasla intikal gibi yollarla iktisap edilen paylar hakkındadır. Hükmün kısmî küllî halefiyeti de kapsadığı şüphesizdir.” Bu noktada, birleşme işleminin külli halefiyet sonucunu doğuracağı ve TTK kapsamında yavru şirketin kendi bünyesinde ana şirket ile birleşmesi sonucu ana şirketin paylarını iktisabının mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
PAY SAHİPLİLİĞİNİN DEVAMI İLKESİ
Gerek devralma yoluyla gerekse yeni kuruluş yoluyla birleşmede, ortadan kalkan şirketin ortaklarının üyelik durumları, ortaklık pay ve haklarının usulüne göre belirlenmiş bir değişim oranına göre devralan şirketin payları üzerinde kendiliğinden devam etmesi hakkına pay sahipliliğin devamı ilkesi denir.
Birleşme “Bir veya birden daha fazla şirketin malvarlığının, tasfiye olunmaksızın, içlerinden birine veya yeni kurulan bir şirkete, kendiliğinden ve külli halefiyet yolu ile geçmesi; bu suretle malvarlıklarının birleşmesi ve intikal eden malvarlığının karşılığı olarak, infisah eden şirketin ortaklarının, hesaplanan bir değiş-tokuş ölçüsüne (birleşme katsayısına) göre, bünyesinde birleşilen şirkette, kendiliğinden ortaklık payı kazanmasıdır” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla yavru şirket ve ana şirketin yavru şirket bünyesinde birleşmesi sonucunda ana şirketin pay sahipleri yavru şirkette pay sahipliği elde edeceklerdir.
SONUÇ
Yavru şirketin ana şirketi devralması suretiyle birleşmesi uygulamada “ters birleşme” olarak nitelendirilmekte olup yavru şirketin ana şirketin paylarını iktisabı TTK’da yer verilen şirketlerin kendi paylarını ivazlı iktisabı sınırlamalarına tabidir. Ancak TTK kapsamındaki bir birleşme işlemi “külli halefiyet” sonucunu doğurmakta ve şirketlerin kendi paylarını ivazlı iktisaplarına ve dolaylı olarak yavru şirket tarafından ana şirketin paylarının iktisabı sınırlamalarının uygulanmasına istisna teşkil etmektedir. Birleşme sonucunda “pay sahipliğinin devamı ilkesi” gereği infisah eden ana şirketin pay sahipleri yavru şirkette pay sahipliği sıfatını kazanacaklardır.
Saygılarımızla,
Şirketler Hukuku
Kılınç Hukuk & Danışmanlık şirketler hukuku departmanı, yerli ve yabancı nitelikteki her nevi türden yatırım projelerinin geliştirilmesine...