GİRİŞ
Son yıllarda sürücüsüz otomobiller, robot süpürgeler, Siri gibi popülerlik kazanan yapay zeka ürünlerine ek olarak üretici yapay zeka olarak tanımlanan ChatGPT ve AI gibi uygulamaların hayatımıza girmesi ile oluşan riskler sebebiyle toplum tarafından kullanımı günlük hayatın bir parçası haline gelen yapay zekanın hukuki niteliği ve hukuki sorumluluğuna dair soru işaretleri artmıştır.
Otonom olarak nitelendirilen yapay zeka, son yıllarda büyük bir ilgi ve heyecan yaratmış olan bir kavram olmasının yanı sıra bu hızlı ilerleme ve yaygın kullanım, yapay zekanın hukuki niteliği konusunda bir dizi önemli soruyu gündeme getirmiştir. Yapay zeka sistemlerinin hukuki statüsü, sorumlulukları ve hakları hakkında net bir anlayışa sahip olmak, bu teknolojinin etik, sosyal ve yasal boyutlarını anlamak için önem arz etmekte olup Yapay zeka sistemlerinin hukuki sorumluluğu konusundaki tartışmalar, yapay zekanın bir hukuki niteliğine ilişkin fikirler çerçevesinde tartışılmaktadır.
Yapay zeka teknolojisinin, giderek daha karmaşık ve yetenekli hale gelmesi, hukuki sorumluluk konusunda da önemli sorular ortaya çıkarmaktadır. Yapay zeka sistemlerinin yaptığı hatalar, yanlış kararlar veya olumsuz sonuçlar durumunda, kimin sorumlu olduğu ve yasal olarak nasıl ele alınacağı gibi konular, yapay zekanın hukuki sorumluluğunu belirlemeye yönelik zorlu tartışmalara yol açmaktadır. Bu makalemiz ile, yapay zekanın hukuki sorumluluğuna ilişkin güncel tartışmalar çerçevesinde bir değerlendirme yapılacaktır.
YAPAY ZEKANIN HUKUKİ NİTELİĞİ
Yapay zeka sistemleri, insan benzeri zihinsel yeteneklere sahip olmasa da, bazı durumlarda kararlar alabilir, eylemlerde bulunabilir ve sonuçlar üretebilir olması yapay zekanın hukuki sorumluluğuna ilişkin soru işaretlerini arttırmış olup yapay zekanın hukuki sorumluluğuna dair değerlendirilme yapılabilmesi için öncelikle yapay zekanın hukuki niteliğinin ne olduğuna dair tespit yapılması gerektiği açıktır.
Doktrinde yapay zekanın hukuki niteliğinin ne olduğuna dair birçok görüş olmakla birlikte en ağırlıklı görüşler; (i) yapay zekanın eşya niteliğinde olduğu, (ii) yapay zekanın kişi niteliğinde olduğu, (iii) yapay zekanın tüzel kişiliğe sahip olduğu (iv) yapay zekanın elektronik kişiliğe sahip olduğu ve (v) yapay zekanın eser niteliğine sahip olduğu olarak 5 ana görüşte toplanmıştır.
Bu görüşler, yapay zekanın gün geçtikçe gelişen yetenekleri ve yetenekleri sebebiyle ulaşabildiği sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda yapay zekanın hukuki sorumluluğun belirlenmesi için öncelikle yapay zekaya hukuken bir kişilik atfedilmesi ihtiyacının yadsınamayacak derece de önemli olduğu açık olmakla birlikte yapay zeka için kişi, eşya veya eser gibi salt tanımlamaların yeterli olmayacağı kanaatindeyiz. Bu nedenle Avrupa Parlamentosu’nun 27.01.2017 tarihli raporunda da belirttiği üzere yapay zeka için kişi ve tüzel kişilikten farklı bir yeni bir elektronik kişilik oluşturulması gerektiği görüşüne katılmaktayız. Bu minvalde daha önce hukuk dünyasının da ilk kez karşılaştığı bu kişilik türünün özelliklerine ilişkin değerlendirme yapılması zor olsa da yapay zeka teknolojisinin getirdiği yenilikler göz önünde bulundurulduğunda halihazırda mevzuat hükümleri bulunan tanımlar yerine yeni bir tanım üzerinden hukuki bir temel oluşturulmasının hukuki sorunlara daha etkili çözümler sunulabilmesi için gerekli bir adım olduğu kanaatindeyiz.
YAPAY ZEKANIN HUKUKİ SORUMLULUĞU
İşbu makalemizde değindiğimiz üzere henüz hukuki niteliğine ilişkin doktrinde ortak bir görüş oluşturulamayan yapay zeka teknolojisinin hukuki sorumluluğuna ilişkin bir değerlendirme yapılmasının pratik anlamda bir çözüm olmayacağı açıktır. Ancak özellikle son dönemde üretici yapay zeka olarak tanımlanan teknoloji türünün hak ihlalleri bakımından “tehlike” yarattığı endişesi ile bazı ülkeler tarafından erişiminin engellenmesi gibi gelişmeler, yapay zeka teknolojilerinin meydana getireceği zararların nasıl ve kim tarafından tanzim edileceğine dair tartışmaların artmasına sebebiyet vermiştir.
Bilindiği üzere ortaya çıkan sonuca hukuki bir sorumluluk atfetmek için bu sonucu ortaya çıkaran şeyin gerçek veya tüzel kişi olması gerekmekte olup hukuki anlamda kişiliği bulunmayan varlıkların davranışlarına sorumluluk atfetmek mümkün değildir. Ancak yapay zekanın yüksek ivmeli gelişimi, bu teknolojiye dair bir kişilik belirlemeye ve bu belirlenen kişilik neticesinde hukuki olarak sorumlu tutulabileceği yasal düzenleme ihtiyacını meydana getirmiştir. Ayrıca yapay zekalar arasındaki bilgi ve beceri farkı bu teknolojilerin meydana getirdiği ürünlerin veya hizmetlerin niteliğini de değiştirmekte olup bu nedenle tüm yapay zekalar adına uygulanacak bir hukuki norm oluşturulması daha da zorlaşmıştır.
Ulusal veya uluslararası hukukta yapay zekanın eylemleri sebebiyle kime, neye ve nasıl sorumluluk atfedileceği hususunda da henüz tüm açılara ilişkin ortak bir görüş sağlanamamasına rağmen doktrinde tartışılan ağırlıklı görüşleri bu makalemizde bilgilerinize sunmaktayız.
a. Üreticinin Sorumluluğu Görüşü;
İşbu makalemizde belirttiğimiz üzere yapay zekanın “ürün” olarak nitelendirilmesi halinde, söz konusu ürün sebebiyle meydana gelen zararın, üreticinin sorumluluğu kapsamında değerlendirilebileceğine dair bir görüş bulunmaktadır. Yapay zeka teknolojisi incelendiğinde ve Üreticinin Sorumluluğuna İlişkin Avrupa Konseyi Direktifi’nde (“Direktif”) 2. maddesi hükümlerinde “ürün” olarak nitelendirilmekte olup 7223 Sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenleme Kanunu (“ÜGTDK”) ile de gayri maddi malların ürün olarak nitelendirilmesi ile yapay zeka teknolojisinin de ürün olarak nitelendirilebileceğine kanaat getirilmiştir. Bu minvalde Direktif ve ÜGTDK arasında paralellik olduğu açıkça görülmekte olup yapay zekanın meydana getirdiği zararlara ilişkin üreticinin sorumluluğuna gidilebileceği ağırlıklı bir görüş olsa da sorumluluk hususunda şimdilik özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak Direktif ve ÜGDTK hükümlerinin genel itibariyle kusursuz sorumluluğu benimsemesi sebebiyle, üreticinin sorumlu tutulabilmesi için üründeki ayıp ve meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağı bulunması oldukça önem arz etmektedir. Kullanıcının yapay zeka teknolojisindeki kusuru tespit etmesi, teknolojinin özellikleri göz önünde bulundurulduğunda kolay olmamakla birlikte bu belirsizliğin giderilmesi açısından yapay zekanın hukuki niteliğinin “ürün” olarak nitelendirilmesi akabinde sorumluluk hususunda özel hükümler düzenlenerek netlik sağlanması gerektiği açıktır.
b. Kusur Sorumluluğu Görüşü;
Direktif ve ÜGDTK’nin ortak fikri kusursuz sorumluluk kavramında birleşmiş olup daha önce de belirttiğimiz üzere kusursuz sorumluluk kavramında önemli olan zarar ve ayıp arasında bir illiyet bağı kurulabiliyor olmasıdır. Önemle belirtmek isteriz ki yapay zeka teknolojileri farklı özelliklere sahip olup bu kapsamda otonom olarak da nitelendirilen yüksek riskli yapay zeka sistemleri ve otomatik olarak nitelendirilen yüksek riskli olmayan yapay zeka sistemlerinin verdiği zararlarda kusursuz sorumluluk görüşünün uygulanması hususunda fark bulunduğu görüşü hakimdir.
Yapay zekaların gelişmişlik seviyesi ile bağlantılı olarak meydana gelen sistemler arasındaki fark, Avrupa Komisyonu’nu tarafından 2020 yılında yayınlanan (“Tüzük Teklifi 2020”) ve 2021 yılında yayınlanan tüzük taslağında da belirtilmiştir. 2021 yılında yayınlanan tüzük taslağında yapay zeka sistemlerin sektörel açısından ve sistemlerin sahip oldukları gelişmişlik seviyesine bağlı olarak oluşturduğu 4 faklı kategoride değerlendirilmiş olup bunlar; (i) kabul edilemez risk, (ii) yüksek risk, (iii) sınırlı risk ve (iv) minimum risk olarak tanımlanmıştır. 21.04.2021 Yapay Zeka Tüzük Teklifi’nde (“Teklif”) risk temelli bir yaklaşım benimsenmesi yapay zekanın günlük hayattaki rolünün büyümesi açısından isabetli olmuşsa da Teklif risk türlerine göre sorumluluğun kimde olacağına dair bir netlik sağlanmamıştır.
Hem ulusal hem de uluslararası doktrinde tartışılan, yapay zeka sistemlerinde kusursuz sorumluluk hususunun Tüzük Teklifi 2020’de yüksek riskli olmayan yapay zeka sistemlerinde uygulanacağı kanaati bulunmaktadır. Ancak kusursuzluk sorumluluğu ve kusur sorumluluğu görüşünün hem 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu hem de ülkelerin bu husustaki mevzuatı ile nasıl entegre edileceğine dair henüz önem arz eden bir veri bulunmamaktadır. Bu sebeple bu konuda yeni yapılacak düzenlemelerin nasıl olacağına, yapay zeka sistemlerinin hukuki niteliği ve sorumluluğu hususunda tüm dünyada verilecek emsal kararların ve Teklif’in yürürlüğe girmesinin yön vereceği kanaatindeyiz.
SONUÇ
Yapay zeka, gelişmiş algoritmalar ve büyük veri kullanımıyla insan benzeri yetenekler gösterebilen bir teknoloji olarak hızla gelişmekte olup bu hızlı gelişme, hukuki açıdan da birçok soru işaretini beraberinde getirmektedir.
Yasal düzenlemelerin yapay zeka sistemlerindeki büyüme hızına yetişmede geride kalması sebebiyle, yapay zekanın hukuki zeminde nereye oturtulacağı ve hukuki sorumluluk konusunda kime nasıl rücu edileceği konusu günden güne önem arz etmeye başlamıştır. Ancak ulusal ve uluslararası mevzuatlar kapsamında ortak bir tanımlama ve yasal düzenleme olmaması, yapay zekanın hukuki niteliği ve sorumluluğu hususunda doktrin tartışmaları üzerinden ilerleme zorunluluğu meydana gelmektedir. Direktif’in üreticinin sorumluluğu görüşünün veya Avrupa Parlementosu’nun kusursuz sorumluluk görüşünün iç hukuka nasıl entegre edileceğine ilişkin belirsizlik sürerken, yapay zekanın gelişim hızının beklenenden fazla bir şekilde artması ve kullanıcılar tarafından her geçen gün daha fazla kullanılması sebebiyle yasal mevzuat çerçevesinin çizilmesi ihtiyacının giderek arttığı açıktır.
Saygılarımızla,
Kılınç Hukuk & Danışmanlık