Aralık 21, 2023

Yapay Zeka Destekli İçerik Üretimi ve Telif Hakları, Yaratıcılık ve Sahiplik Sorunları

I. GİRİŞ

Basit anlamda akla algoritmaya bağlı makine öğrenmesini getiren yapay zeka (“YZ”) araçları, özellikle üretici YZ (generative AI) gibi gelişmiş sistemlerin teknolojik gelişmeye kazandırılmasıyla öngörülemeyen çıktılar üretmeye başlamıştır. YZ; metinlerden resimlere, müziklerden videolara kadar pek çok geniş bir yelpazede içerik üretebilmektedir. Fakat bu şekilde içerik üretiminin yaygınlaşması da beraberinde fikri mülkiyet hukukuna ilişkin sorunları gündeme getirmiştir. Nitekim YZ yoluyla elde edilen çıktının belirlenebilir nitelikte olmayan özgün bir mahiyete kavuşması, eser niteliği ve sahipliği kavramlarına dair soru işareti oluşturmaktadır.

İşbu makalede YZ ile meydana getirilen içeriklerin fikri mülkiyet hukuku kapsamında; sahiplik kavramı hakkında ve YZ içerikli ürünlerin eser olup olmadığına ilişkin değerlendirmeye yer verilmiş, YZ tarafından üretilen içeriklerin telif hakkı nezdindeki yeri ve telif haklarının ihlali halinde kimin sorumlu olabileceği incelenmiştir. 

II. SAHİPLİK KAVRAMI VE YZ İÇERİKLİ ÜRÜNLERİN ESER SAHİPLİĞİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ  

ChatGPT ile başlayan akımla birlikte, açık kaynak üretici YZ uygulamalarının toplum içerisinde kullanımının yaygınlaşmasıyla YZ tarafından üretilen içerik gündelik hayatın bir parçası olmuştur. Bu durum, beraberinde fikri mülkiyet haklarına ilişkin uyuşmazlıkları da getirmekte, YZ’nin kullandığı veri setlerinin yarattığı telif hakları ihlallerinden, kendi ürettiği içeriğin üzerinde telif hakkı ileri süren YZ kullanıcılarının üçüncü kişilerden taleplerine kadar pek çok hukuki tartışmaya vesile olmaktadır. 

YZ tarafından üretilen içeriğin eser niteliğine dair en güncel ve gündemi meşgul eden uyuşmazlık, şüphesiz ki Thaler v. Perlmutter dosyasıdır. 2018 yılında Dr. Stephen Thaler tarafından ABD Telif Ofisi (“USCO”)’ne yöneltilen başvuru ve reddi üzerine itirazında; Thaler tarafından “Yaratıcılık Makinesi” ismini verdiği YZ sistemi vasıtasıyla üretilen “Cennete Son Giriş” isimli bir resmi tescil başvurusunun reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu savunulmuştur. USCO tarafından eserin insan ürünü olmadığı ve dolayısıyla zihinsel hususiyetini taşıyamayacağı gerekçesiyle reddedilen dosya neticede bölge mahkemesinin önüne çıkmış olup Ağustos 2023’te mahkeme tarafından USCO kararı onanmıştır. Bununla birlikte hakim, nihai eserde insan yaratıcılığının gitgide uzaklaşmasına not düşerek bir YZ kullanıcısının eser sahibi olarak kabul edilmesi için ne kadar insan müdahalesinin gerektiğinin değerlendirilmesi zaruriyetini vurgulamıştır. 

Dosyaya dair bir diğer önemli nokta ise Thaler’in eseri “ısmarlama eser” olarak göstermesi sebebiyle bu hususun da inceleme konusu edilmesi ve sipariş üzerine yaratılan eserlerde de eser sahibinin insan olması gerektiğine hükmedilmesidir. 

Buna karşılık aynı dönemde Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi (“UKIPO”)’ne YZ tarafından üretilen buluşun patent başvurusunu yönelten Thaler, bu dosyada ise başvuru usulüne ilişkin hükümlere takılmamak amacıyla YZ sisteminin mülkiyetine sahip olduğu için ürettiği herhangi bir çıktıya da sahip olduğunu ileri sürmüştür. Mahkeme ise bu hususu böyle bir doktrinin, bir mülkiyet parçasının fikri mülkiyet ürettiği durumlarda asla uygulanmadığı yönünde yorumlamıştır. Bu değerlendirme fikri mülkiyete ilişkin hak sahipliğinin Anglo-Sakson doktrininde YZ kullanıcısı olarak kabul edilmeyeceğine işaret etmektedir. 

Türk hukuku nezdinde ise fikri hak kavramı fikir ve sanat eserleri üzerindeki hak ve yetkiler ile patentler, faydalı modeller ve tasarımlar üzerindeki hak ve yetkileri de içermekte olup 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”)’nun 1/B. maddesinde yer verilen tanıma göre eser; “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade etmektedir. İşbu kanun lafzına göre bir şeyin eser niteliğini haiz olabilmesi için sahibinin hususuyetini taşıması gerekli olup doktrindeki görüşe göre; yaratıcı niteliği haiz bir fikir çalışmanın yapılabilmesi ve eser sahibinin fikrine dair özelliklerin, yaratıcılığın ve uslubun yansımalarının gerçek kişilere özgü olabileceği ve bundan dolayı FSEK nezdinde eserlerin yalnızca gerçek kişiler tarafından meydana getirilebileceği savunulmaktadır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2015 tarihli 2014/16277E., 2015/1285K. sayılı kararında da doktrindeki bu görüşe benzer bir inceleme ile, 

“5846 sayılı FSEK 1. ve 2/3 maddesi uyarınca bir eserin sahibi onu meydana getiren kişidir. Davacı TSE 132 sayılı Kanun ile kurulmuş ve tüzel kişiliği haiz bir kurum olduğundan, esasen yaratıcı faaliyeti olmayan tüzel kişi davacının eser sahibi olduğundan da söz edilemez. Davacı TSE, 5846 sayılı FSEK 10/son ve/veya 18. maddesi uyarınca dava konusu yayınlar üzerinde yasa gereği mali hakları kullanma hakkına sahiptir, ancak manevi hak sahipliğinden söz edilemez.”

denilerek eser sahibinin yaratıcı faaliyeti sağlayabilecek bir gerçek kişi olması gerektiğine hükmetmiştir. 

III. YAPAY ZEKA İÇERİKLİ ESERLERDE TELİF HAKKI KAVRAMI VE TELİF HAKKI İHLALİNDE SORUMLULUK

Telif hakları kişinin fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerindeki hukuki hakları kapsamakta olup işbu haklar FSEK nezdinde korunmaktadır ve telif hakkının doğması için Türk hukukunda herhangi bir tescil gerekli değildir. Fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakların doğumu ilgili eserin üretilmesiyle gerçekleşmektedir ve telif haklarının korunması insan hakkı kapsamında değerlendirildiğinden; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 27. maddesiyle de koruma altına alınmıştır. 

Yapay zeka ile Türk hukukundaki telif hakkı kesişimine baktığımızda belirtmek gerekir ki Türk hukukunda otonom yapay zeka ürünleri için bir telif hakkı öngörülmemiştir. Zira yapay zeka, varolan verilere dayanarak yeni içerikler üretirken, bu içeriklerin tamamen özgün olup olmadığı hususu başlı başına bir tartışma konusu yaratmaktadır. Kaldı ki, meydana gelebilecek olası bir hukuki uyuşmazlıkta sorumluğun kime yükleneceği de başkaca bir tartışma konusudur. 

Nitekim, yapay zekanın dayandığı algoritmaların geniş veri setlerine dayanması dolayısıyla işledikleri bu veri setleri vasıtasıyla ürettikleri içeriğin üçüncü kişilerin telif haklarının ihlaline yol açması da muhtemeldir. Bu bakımdan, yapay zekanın hak ehliyetinin olmadığından hareketle ihlalden doğan taleplerin kime yöneltileceği belirsiz kalmaktadır. 

IV. SONUÇ

Gündelik hayata kadar ulaşan yapay zeka uygulamaları ve içerik üretimine yönelik kullanımı, bu sistemler vasıtasıyla üretilen içeriklerin niteliği, üzerinde kimin hak sahibi olduğu, yapay zekanın dayandığı veri setleri dolayısıyla meydana gelen telif hakkı ihlallerinde üçüncü kişilerin taleplerini kime yönelteceği ve telif hukukuna dair daha pek çok belirsizlik yaratmaktadır. Bu belirsizlikler özellikle; hukuki statünün belirlenmesi, sahiplik kavramı ve yapay zeka bağlantılı içeriklere olan uygulanabilirliği ile mevcut gelişmeler kapsamında yararlanılabilecek hakların neler olduğuna ilişkin olup bu sayılanlarla da sınırlı değildir. 

Her ülke nezdinde farklılıklar söz konusu olmakla birlikte; Türk hukuku nezdinde yalnızca bir yapay zekanın ürettiği ürünün eser olarak nitelendirilmesi ve eser niteliğine haiz ürünlerin FSEK kapsamında yararlandığı hak ve korumalardan yararlanması günümüz mevzuatında mümkün görülmemektedir. Buna karşılık, global sahnede yapay zekanın fikri mülkiyet ile ilişkisine dair gerek içtihadi gerekse kurumların kılavuzları ile ilgili literatür yaygınlaşmaktadır. Dolayısıyla ilerleyen teknolojiyle birlikte güncel teknolojiye hukukun da ayak uydurabilmesi adına mevzuatımızda değişikliklerin meydana gelmesi de kaçınılmaz olacaktır. 

Saygılarımızla,

Yazarlar

Gökçe Ergün

Gökçe Ergün

Kıdemli Avukat

Çağla Yargıç

Çağla Yargıç

Avukat

Yaren Türe

Yaren Türe

Avukat