Mart 19, 2025

Türk Hukukunda Epc Sözleşmeleri Kapsamında Yükleniciyi Koruyan Hukuki Mekanizmalar

1. GİRİŞ

EPC (Engineering, Procurement and Construction) sözleşmeleri, mühendislik, tedarik ve inşaat süreçlerinin tamamını yükleniciye devreden; özellikle enerji, altyapı ve endüstriyel tesis projelerinde yaygın olarak kullanılan karma sözleşmelerdir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/3456 E., 2019/5678 K. sayılı kararında, EPC sözleşmelerinin karma niteliği vurgulanmış olup ayrıca, sözleşmenin karma yapısı nedeniyle hem eser sözleşmesi hem de satım sözleşmesi hükümlerine tabi olabileceği ifade edilmiştir. Bu sözleşmeler, işin tamamının tek bir yüklenici tarafından anahtar teslimi esasına göre yürütülmesini öngörmektedir. Proje sahibi, belirlenen kalite standartlarına, bütçeye ve süreye uygun olarak tamamlanmış bir projeyi devralmayı beklerken, yüklenicinin ise tasarım, tedarik ve inşaat aşamalarında geniş kapsamlı yükümlülükler üstlenmesi beklenmektedir.

EPC sözleşmeleri, risklerin büyük oranda yükleniciye devredildiği sözleşme türleri arasında yer aldığından, hak ve yükümlülüklerin dengelenmesi büyük önem arz etmektedir. Yüklenicinin, Proje sahibinin gecikme, tasarım değişiklikleri veya mücbir sebep gibi durumlardan kaynaklanabilecek olumsuz etkilerden korunması, sözleşme dengesinin sağlanması bakımından gereklidir. EPC sözleşmelerinde yükleniciyi koruyan hükümler, yalnızca sözleşme hükümleri çerçevesinde değil, aynı zamanda Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve yapılacak işin niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanacak diğer ilgili mevzuat kapsamında değerlendirilmektedir. İşbu makale dahilinde, EPC sözleşmeleri kapsamında yüklenici lehine sonuç doğuracak sözleşmesel ve yasal hükümler, Yargıtay kararları ışığında incelenmektedir. 

2. YÜKLENİCİYİ KORUYAN HUKUKİ MEKANİZMALAR

2.1. Mücbir Sebep Hükümleri

Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesi uyarınca, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona ermektedir. EPC sözleşmelerinde mücbir sebep hallerinin, yüklenicinin kontrolü dışında meydana gelen, öngörülemeyen ve kaçınılmaz olayları kapsayacağı değerlendirilmektedir. Mücbir sebep hallerinde yüklenicinin sorumluluğunun ortadan kalkması, sözleşmenin adil uygulanması açısından hayati önem taşır.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/3456 E., 2020/2310 K. sayılı kararında, mücbir sebebin “doğal afetler, savaş, salgın hastalık ve benzeri olağanüstü olaylar” olarak değerlendirildiği belirtilmiş, yüklenicinin mücbir sebebi ispat yükümlülüğü altında olduğu vurgulanmıştır. Kararda bununla birlikte, yüklenicinin mücbir sebep olayının başlangıcı, süresi ve etkileri hakkında zamanında bilgi vermesi gerektiği de ifade edilmiştir. EPC sözleşmeleri içerisine de, doğal afetler, savaş, grev gibi öngörülemeyen ve kontrol edilemeyen durumların mücbir sebep olarak derç edilmesi; bu tür durumlarda, yüklenicinin sorumluluğunun sınırlandırılması veya ortadan kaldırılması noktasında yüklenici lehine işleyecek bir hukuki mekanizma teşkil etmektedir. 

2.2. Gecikme Cezalarına İlişkin İstisnalar

Gecikme cezaları, yüklenicinin sözleşme kapsamında taahhüt ettiği işi, belirlenen sürede tamamlamaması halinde proje sahibine ödenecek tazminat niteliğinde olup bu cezai şartın uygulanabilmesi için gecikmenin yükleniciden kaynaklanması gerekmektedir. Ancak gecikmenin, proje sahibinin kusurundan, idari mercilerden kaynaklanan gecikmelerden veya mücbir sebeplerden ileri gelmesi halinde yüklenicinin gecikme cezasından sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir.

Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2019/3456 E., 2020/1245 K. sayılı kararında da, idari mercilerden alınması gereken ruhsat, izin, onay veya görüşlerin gecikmesi halinde, bu gecikmenin yükleniciye isnat edilemeyeceği ve dolayısıyla yüklenicinin gecikme cezasından sorumlu tutulamayacağı açıkça belirtilmiştir.

İdari mercilerden kaynaklanan gecikmeler yalnızca ruhsat ve izinlerin geç verilmesiyle sınırlı olmayıp;

  • İmar planı değişiklikleri,
  • Kamulaştırma işlemlerinin tamamlanamaması,
  • Arkeolojik kalıntıların ortaya çıkması nedeniyle koruma kurulu kararlarının beklenmesi,
  • Elektrik, doğalgaz, su veya telekomünikasyon altyapı bağlantıları için gerekli resmi onayların gecikmesi,
  • Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporları veya diğer teknik incelemelerin tamamlanamaması

gibi süreçler nedeniyle meydana gelen gecikmeler de aynı kapsamda değerlendirilmektedir.

Ayrıca, proje sahibinin kusurundan kaynaklanan gecikmeler de yüklenicinin sorumlu tutulamayacağı haller arasında yer almaktadır. Proje sahibinin kusuruna örnek olarak;

  • Proje sahibi tarafından işyeri tesliminin geç yapılması,
  • Yüklenicinin çalışmaları için gerekli olan proje, teknik çizim veya keşif belgelerinin zamanında verilmemesi,
  • Yer teslimine engel teşkil eden zemin etüdü veya saha temizliği gibi ön hazırlıkların yapılmamış olması,
  • Yüklenicinin ilerleme durumuna göre öngörülen ara hak edişlerin zamanında ödenmemesi,
  • İşin devamı sırasında proje sahibinin ek işler talep etmesi ve bu işlerin sözleşmedeki süreyi uzatıcı nitelikte olması,
  • Malzeme temininin proje sahibinin sorumluluğunda olması halinde, malzemelerin zamanında teslim edilmemesi

gibi durumlar gösterilebilmektedir.

Bu doğrultuda, idari mercilerden veya proje sahibinin kusurundan kaynaklanan gecikmelerin, sözleşme süresine etkisi taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve somut olayın özellikleri çerçevesinde değerlendirilmeli ve yükleniciye atfedilemeyecek gecikmeler nedeniyle gecikme cezası uygulanamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

2.3. Ödeme Güvenceleri ve Avans Ödemeleri

EPC sözleşmelerinde proje sahibinin ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda yüklenicinin haklarını korumak amacıyla ödeme güvenceleri sağlanmaktadır. Avans ödemeleri, işin başında yükleniciye belirli bir nakit akışı sağlarken, teminat mektupları yüklenicinin mali risklerini azaltmaktadır.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/2310 E., 2021/3456 K. sayılı kararında, proje sahibinin avans ödemesini zamanında yapmaması halinde yüklenicinin ifadan kaçınma hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir.

2.4. Tasarımın Onaylanması ve Revizyon Hakkı

EPC sözleşmelerinde proje sahibi tarafından sağlanan tasarım ve projelerde eksiklik veya hataların bulunması durumunda yüklenicinin bu eksiklikleri proje sahibine bildirme ve gerekli revizyonları talep etme hakkı bulunmaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/3456 E., 2021/4567 K. sayılı kararında, işverenin talimatları doğrultusunda gerçekleştirilen projelerde ortaya çıkan ayıplardan yüklenicinin sorumlu tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

2.5. Ek Süre ve Fiyat Farkı Talepleri

Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesi, aşırı ifa güçlüğü ilkesine dayanarak, sözleşmenin ifasının taraflardan biri için katlanılamaz hale gelmesi durumunda sözleşme şartlarının uyarlanmasını öngörmektedir. Buna göre, sözleşmenin kurulmasından sonra meydana gelen ve tarafların öngöremediği veya öngörmesine rağmen dikkate almadığı olağanüstü durumlar nedeniyle edimler arasındaki denge, borçlunun aleyhine bozulmuşsa borçlu, hâkimden sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilir.

Bu kapsamda yüklenici, proje sahibinin sözleşme kapsamında yer almayan ek talepleri, proje değişiklikleri veya beklenmeyen koşullar nedeniyle ek süre ve fiyat farkı talebinde bulunabilmektedir. Özellikle ekonomik dalgalanmalar, maliyet artışları, döviz kurlarındaki aşırı değişiklikler veya pandemi gibi olağanüstü haller sözleşmenin ifasını aşırı derecede güçleştiren unsurlar arasında sayılmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2022/1278 E., 2023/3456 K. sayılı kararında, tarafların sözleşmenin ifası sırasında öngöremediği veya öngörmesine rağmen dikkate almadığı olağanüstü durumların varlığı halinde sözleşmenin uyarlanması gerektiği belirtilmiş olup, söz konusu karar, yüklenicinin aşırı ifa güçlüğü nedeniyle ek süre ve fiyat farkı taleplerinde emsal teşkil etmektedir.

Yargıtay içtihatlarında, özellikle inşaat sözleşmelerinde demir, çimento, işçilik maliyetleri gibi temel girdilerde meydana gelen aşırı fiyat artışları, doğal afetler, salgın hastalıklar veya idari mercilerden kaynaklanan gecikmelerin aşırı ifa güçlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bununla birlikte, ek süre ve fiyat farkı taleplerinin geçerli olabilmesi için yüklenicinin bu taleplerini derhal proje sahibine bildirmesi ve uygun delillerle desteklemesi gerektiği, aksi halde yüklenicinin bu haklarından feragat etmiş sayılacağı hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.

2.6. Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri

EPC (Engineering, Procurement, and Construction) sözleşmelerinde uyuşmazlıkların hızlı ve etkin şekilde çözülmesi, projenin kesintiye uğramadan devam etmesi ve tarafların maliyet ile zaman kaybına uğramaması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sözleşmelerde genellikle yüksek bütçeli ve uzun vadeli projeler söz konusu olduğundan, uyuşmazlıkların geleneksel yargı süreçlerine kıyasla daha hızlı ve uzman kişiler tarafından çözülmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda, tahkim, EPC sözleşmelerinde sıkça tercih edilen bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olup, taraflara özellikle uzmanlık, gizlilik, esneklik ve bağlayıcılık gibi önemli avantajlar sağlamaktadır. Türk hukukunda tahkim, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında düzenlenmiş olup, taraflar sözleşmelerine koyacakları tahkim şartı ile mahkemeler yerine tahkim yoluna başvurabileceklerini kararlaştırabilirler.

3. SONUÇ

EPC (Engineering, Procurement and Construction) sözleşmeleri, mühendislik, tedarik ve inşaat süreçlerini tek bir yükleniciye devreden ve büyük ölçekli projelerde riskleri büyük ölçüde yükleniciye aktaran karma sözleşmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sözleşmelerde, yüklenici, projenin tasarımından tedarik süreçlerine, inşaat faaliyetlerinden teslim aşamasına kadar geniş kapsamlı sorumluluklar üstlenirken, proje sahibinin temel beklentisi, belirlenen süre, bütçe ve kalite standartlarına uygun bir şekilde projenin anahtar teslim olarak tamamlanmasıdır. EPC sözleşmelerinin niteliği gereği, taraflar arasındaki hak ve yükümlülüklerin dengeli bir şekilde belirlenmesi, sözleşmenin adil ve uygulanabilir olması açısından kritik bir önem taşımaktadır.

İşbu makalede ele alındığı üzere, EPC sözleşmeleri kapsamında yükleniciyi koruyan çeşitli hukuki mekanizmalar mevcuttur. Öncelikle, mücbir sebep halleri, yüklenicinin kontrolü dışında gelişen ve öngörülemeyen durumlar nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirememesi halinde sorumluluğunun ortadan kalkmasını sağlamaktadır. Yargıtay içtihatları, doğal afetler, savaş, salgın hastalıklar ve benzeri olağanüstü durumları mücbir sebep olarak kabul etmekte ve yüklenicinin bu halleri ispat etmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Bunun yanı sıra, EPC sözleşmelerinde gecikme cezalarına ilişkin istisnalar, yüklenicinin kusuru dışında gerçekleşen gecikmelerin yükleniciye atfedilemeyeceğini ortaya koymaktadır. İdari mercilerden kaynaklanan ruhsat ve izin gecikmeleri, proje sahibinin işyeri teslimini geç yapması, teknik belgelerin zamanında sağlanmaması ve proje sahibinin ek iş talepleri gibi nedenler, yüklenicinin gecikme cezasından sorumlu tutulamayacağı halleri oluşturmaktadır. Bu noktada, yüklenicinin haklarının korunabilmesi için sözleşmede açık hükümler bulunması büyük önem arz etmektedir.

EPC sözleşmelerinde yükleniciyi koruyan bir diğer önemli unsur, ödeme güvenceleri ve avans ödemeleridir. Yargıtay kararları, proje sahibinin avans ödemesini zamanında yapmaması durumunda yüklenicinin ifadan kaçınma hakkına sahip olduğunu kabul etmekte olup, teminat mektupları gibi mali güvence mekanizmalarının da yüklenicinin mali risklerini azaltıcı nitelikte olduğu değerlendirilmektedir.

Tasarım onay süreçleri ve revizyon hakkı da yüklenicinin hukuki güvencelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. EPC sözleşmelerinde, proje sahibinin sağladığı tasarım ve projelerde eksiklik veya hataların bulunması halinde yüklenicinin bu eksiklikleri bildirme ve revizyon talep etme hakkına sahip olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay, işverenin talimatlarına uygun olarak gerçekleştirilen projelerde ortaya çıkan ayıplardan yüklenicinin sorumlu tutulamayacağını hükme bağlamış olup, bu durum yüklenici açısından önemli bir koruma mekanizması sunmaktadır.

Ek süre ve fiyat farkı talepleri, özellikle uzun vadeli EPC projelerinde yükleniciyi koruyacak temel hukuki dayanaklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesi çerçevesinde, aşırı ifa güçlüğü ilkesi kapsamında sözleşmenin taraflarca öngörülemeyen ekonomik dalgalanmalar, maliyet artışları, döviz kuru değişiklikleri ve olağanüstü durumlar nedeniyle revize edilmesi mümkün olabilmektedir. Yargıtay kararları, demir, çimento, işçilik maliyetleri gibi temel girdilerde meydana gelen aşırı fiyat artışlarını ve idari mercilerden kaynaklanan gecikmeleri aşırı ifa güçlüğü kapsamında değerlendirmekte olup, bu durum yüklenicinin haklarını koruma noktasında önemli bir emsal teşkil etmektedir. Ancak, yüklenicinin ek süre ve fiyat farkı taleplerini derhal proje sahibine bildirmesi ve uygun delillerle desteklemesi gerektiği hususu da göz önünde bulundurulmalıdır.

Son olarak, EPC sözleşmelerinde uyuşmazlık çözüm yöntemleri büyük önem taşımakta olup tahkim, bu tür sözleşmelerde en sık tercih edilen çözüm yollarından biri olarak öne çıkmaktadır. Milletlerarası Tahkim Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu çerçevesinde, taraflar sözleşmelerine koyacakları tahkim şartı ile uyuşmazlıklarını daha hızlı ve uzman kişiler tarafından çözüme kavuşturma imkânına sahiptir. EPC projelerinin yüksek bütçeli ve uzun vadeli olması nedeniyle, geleneksel yargı süreçlerinden kaçınmak ve uyuşmazlıkları daha etkin şekilde çözmek, sözleşmenin uygulanabilirliği açısından kritik bir faktör olarak değerlendirilmektedir.

Sonuç olarak, EPC sözleşmelerinde yükleniciyi koruyan hukuki mekanizmalar, sözleşmenin adil ve dengeli bir şekilde uygulanabilmesi için büyük önem taşımaktadır. Yüklenicinin yükümlülüklerinin kapsamı ve riskleri göz önünde bulundurulduğunda, sözleşme hükümlerinin dikkatle hazırlanması, mücbir sebep, gecikme cezaları, ödeme güvenceleri, tasarım onayı, ek süre ve fiyat farkı talepleri gibi konularda yüklenicinin haklarını koruyan düzenlemelere yer verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, uyuşmazlıkların hızlı ve etkin bir şekilde çözülebilmesi için tahkim veya alternatif çözüm yollarının sözleşmeye dâhil edilmesi, taraflar arasındaki ihtilafların önüne geçilmesine katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede, EPC sözleşmelerinin hazırlanması ve uygulanması aşamalarında, yargı içtihatları ve ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması, taraflar arasında adil bir denge kurulmasını sağlamak adına kritik bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır.

Yazarlar

Nigar Guliyeva

Nigar Guliyeva

Kıdemli Avukat

C. Tilbe Yılmaz

C. Tilbe Yılmaz

Avukat