Aralık 21, 2023

Rekabet Hukuku Mevzuatı Çerçevesinde “Teşebbüs” ve “Teşebbüs Birlikleri” Tanımları

1. Giriş: Rekabet Hukuku Mevzuatı Nedir?

Rekabet hukuku, serbest piyasada rekabeti düzenlemeyi ve ekonomik dengeyi sağlamak amacıyla birtakım kural ve yasakları düzenleyen bir hukuk dalıdır. Bu kapsamda serbest rekabetin kısıtlanmaması ve kartelleşmenin önüne geçilmesi açısından rekabetin korunması önem arz etmektedir.

Bu durum 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun (“Kanun” ve/veya “RKHK”)’un Yasaklanan Faaliyetler Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma,, Uyumlu Eylem ve Kararlarbaşlıklı 4. (dördüncü) maddesinin 1. (birinci) fıkra düzenlemesi uyarınca “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır” hükmü ile yasallaştırılmıştır.

Dolayısıyla, RKHK uyarınca; rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararlara ilişkin olarak değerlendirme yapılması için; ekseriyetle ilgili rekabeti sınırlayıcı işlemin teşebbüsler arasındaki işlemlerden meydana gelmesi şartı bulunmaktadır.  Bu durum da bir işlemin rekabeti sınırlayıcı işlem olarak nitelendirilmesi için “teşebbüs” tanımının hukuka ve ilgili somut olaya uygun olarak yapılmasının önemini artırmaktadır.

2. Rekabet Hukuku Kapsamında Teşebbüs Tanımı

Kanun çerçevesinde kullanılan ifadelerin tanımlarının düzenlendiği 3. (üçüncü) madde düzenlemesi uyarınca; teşebbüs piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri ifade eder.

Kanun uyarınca teşebbüs, bağımsız karar alabilme gücüne sahip gerçek kişileri, özel hukuk veya kamu hukuku tüzel kişilerini kapsayacak şekilde ekonomik bakımdan bir bütün oluşturan birimleri ifade etmektedir. Bir başka deyişle rekabet hukuku uyarınca teşebbüsler; ekonomik faaliyetlerde bulunan ve bağımsız karar verme özgürlüğüne sahip olan ekonomik varlıklardır.

Bu tanım uyarınca; iktisadi faaliyetlerle meşgul olan süjeleri, bunların gerçek veya tüzel kişi oluşuna, statüsüne yahut idare şekline bakmaksızın “teşebbüs” olarak nitelendirmek gerekecektir.

Gerçek ve tüzel kişilerin rekabet hukuku bakımından teşebbüs sayılabilmesi için bağımsız karar verebilme ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil etme varlık koşuludur. Teşebbüs kavramının belirlenmesinde tüzel kişiliğe sahip olma şartı aranmamaktadır. Teşebbüs, gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi, adi ortaklık da olabilir. Teşebbüs kavramının Kanun’da hak objesi değil, hak süjesi anlamında kullanıldığı görülmektedir. Teşebbüs kavramı hukuki açıdan bağımsızlıktan ziyade ‘’ekonomik olarak bağımsızlık’’ temeli üzerine oturtulmuştur[1].

3. Rekabet Hukuku Kapsamında “Teşebbüs Birlikleri” Tanımı

Kanun’un 3. (üçüncü) maddesi dahilinde verilen teşebbüs birliği tanımında ise “Teşebbüslerin belirli amaçlara ulaşmak için oluşturduğu tüzel kişiliği haiz ya da tüzel kişiliği olmayan her türlü birlik” ifadesi ile teşebbüs birliklerinin tüzel kişiliğinin bulunmasının gerekli olmadığı ifade edilmiştir.

Teşebbüs birliğinden bahsedilebilmesi için süreklilik unsurunun bulunması gerekir. Teşebbüs birliklerinin faaliyetlerinin ticari nitelikte olması zorunluluğu yoktur. Teşebbüslerin ticari amaçlarla bir araya gelmesi şart olmayıp sosyal, kültürel, bilimsel, sportif ve benzeri herhangi bir amaçla bir araya gelmiş olmaları yeterli görülmektedir.

4. Teşebbüs Kavramının Temel Unsurları Nelerdir?

Yukarıda da belirtildiği üzere; Kanun’un 3. (üçüncü) maddesi uyarınca teşebbüs kavramı incelendiğinde;

  1. “ekonomik faaliyet yerine getirme”,
  2. “bağımsız karar verebilme ve ekonomik bakımdan bir bütünlük” ve
  3. “süreklilik”

unsurlarının varlığının; bir ekonomik birimin tek teşebbüs ve/veya farklı teşebbüsler olarak değerlendirilmesi çerçevesinde birincil olarak incelenmesi gerekmektedir. İlgili kavramlar teker teker incelenecek olur ise;

Ekonomik faaliyet yerine getirme: [2]Teşebbüs kavramının fonksiyonel unsuru olup rekabet hukuku mevzuatında bu kavrama bir çerçeve çizilmediğinden, herhangi bir mal veya hizmet piyasasında üretim, satış, pazarlama, dağıtım veya aracılık gibi ekonomik sürecin aşamalarında faaliyet göstermek bu unsur bakımından yeterli görülmektedir.

Bağımsız karar verebilme ve ekonomik bakımdan bir bütünlük: [3]Bağımsız karar verebilme ile kastedilen, bir teşebbüsün yönetim ve muhasebe özerkliğine sahip olması, üretim, finansman ve sürüm gibi stratejik kararlarını, ekonomik amaç ve çıkarlarını kendi tercihi doğrultusunda başka bir teşebbüsten etkilenmeksizin tek başına karar verebilmesi olarak tanımlanmaktadır. Ekonomik bütünlük[4], farklı ve birbirinden bağımsız birimlerin ekonomik bakımdan bir bütün oluşturması anlamına gelmektedir. Şöyle ki, bir ürün ortaya çıkarılırken onun ham madde halinden işlenerek sunuma hazır hale getirilmesine kadarki tüm süreçlerde yer alan birimler ve üretim, satış ve pazarlamanın farklı aşamalarında yer alan birimler arasında ekonomik bütünlük olduğu kabul edilir. Anlaşılacağı üzere, ayrı hukukî yapı altında ekonomik faaliyet gösteriyor olmasına karşın bağımsız karar veremeyen gerçek veya tüzel kişi, kararlarını hangi teşebbüsün yönlendirmesi veya kontrolü doğrultusunda veriyorsa bu teşebbüsle birlikte ekonomik bütünlük oluşturur ve rekabet hukuku bakımından ana teşebbüs ile birlikte tek teşebbüs olarak değerlendirilir.

Süreklilik Devamlılık: Ekonomik faaliyeti yerine getirme niyetinin ve kastının sürekli olarak bulunması olarak tanımlanmaktadır.

Bu bakımdan ayrı hukukî yapı altında ekonomik faaliyet gösteriliyor olmasına karşın; bağımsız karar veremeyen gerçek veya tüzel kişi, kararlarını hangi teşebbüsün yönlendirmesi veya kontrolü doğrultusunda veriyorsa bu teşebbüsle birlikte ekonomik bütünlük oluşturur ve rekabet hukuku bakımından ana teşebbüs ile birlikte tek teşebbüs olarak değerlendirilecektir.

5. Sonuç

Yukarıda ifade edilen kapsamda, rekabeti sınırlayıcı işlemlerin teşebbüsler arasında gerçekleşmiş olması ve bu teşebbüslerin Kanun kapsamında tanımlamalarının somut uyuşmazlık özelinde değerlendirilmesini gerektirmektedir.

Teşebbüs kavramının belirlenmesinde tüzel kişiliğe haiz olma şartının aranmadığı unutulmamalıdır. Teşebbüs kavramı hukuki açıdan bağımsızlıktan ziyade “ekonomik olarak bağımsızlık” temeli üzerine oturtulmuştur. Ekonomik faaliyetlerin yerine getirilmesi, bağımsız karar verebilme mekanizması ve süreklilik kavramlarının varlığı bir ekonomik birimin teşebbüs olarak değerlendirilebilmesi açısından elzemdir.

Nitekim, “Teşebbüs” ve/veya “Teşebbüs Birliği” kanun kapsamında oldukça geniş yorumlanarak piyasaya etkide bulunan her türlü süjeyi nitelendirmektedir. Kanun kapsamında;

  • Rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşmalara taraf olan ve/veya,
  • Piyasaya hakim durumda olan ve/veya
  • Rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma işlemleri ile

anılan nitelikteki her türlü hukuki işlem ve davranışlara taraf olan süjelerin niteliğine uygun düştüğü ölçüde, yukarıda ifade edilen “Teşebbüs” ve/veya “Teşebbüs Birliği” kavramları dahilinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

İlgili makalemiz olan Koronavirüs (COVİD-19) Salgınının Rekabet Hukukuna Etkileri’ni de okumanızı öneririz.

[1] Konuya ilişkin detaylı bilgi için; Bkz. GÜVEN, Pelin, Türk Rekabet Hukuku ve Avrupa Birliği Rekabet Hukukunda Birleşme ve Devralmaların Denetlenmesi, Yetkin Yayınları 2003

[2] Ateş Akıncı, Rekabetin Yatay Kısıtlanması, Ankara, Rekabet Kurumu Yayınları, 2001, s.263. Bkz. Kurul’un 01 12/114-29 K. sayılı, 13.03.2001 tarihli kararı. Bu kararda öncelikle fonksiyonel ve şekli unsura yer verilmiş, ayrıca RKHK m. 3’te verilen teşebbüs tanımını tamamlayıcı, teşebbüsün hukuki anlamda bir kişiliğinin olmasının önem arzetmediği gibi, bazı unsurlar da belirtilmiştir. (Çevrimiçi) www.rekabet.gov.tr, 10 Mayıs 2009.

[3] Türk, a.g.e., s. 13. Ekonomik bağımsızlık ile kontrol arasında genel olarak ters orantılı bir ilişki bulunmaktadır. Şöyle ki, bir teşebbüs üzerinde başka bir teşebbüsün kontrolü mevcutsa, bağımlılık söz konusudur; dolayısıyla ekonomik bağımsızlıktan söz edilemez. Ancak elbette ki, somut olayın özelliklerine göre bu sonuç değişikliğe uğrayabilir. Bkz. Pelin Güven, Rekabet Hukuku, 2. bs., Ankara, Yetkin Yayınları, 2008, s. 90.

[4] Teşebbüslerin kontrol zincirlerinin ekonomi bütünlük oluşturup oluşturmadığının incelenmesine ilişkin olarak bkz. Kurul’un 08-12/130-46 K. sayılı, 7.2.2008T. kararı: “Yoğunlaşma işlemlerinin incelenmesinde yoğunlaşma işlemini hukuken gerçekleştiren teşebbüsler ilgili pazarda rakip değilse dahi yukarı doğru gidildiğinde hangi seviyede olursa olsun bir rekabet ilişkisi tespit ediliyor ise bu ilişkiler de değerlendirildikten sonra ilgili teşebbüsler doğru biçimde tespit edilerek buna göre bir karar tesis edilmelidir. O halde her bir devralma işlemi için işlemi gerçekleştiren tüzel kişiliklerden başlamak üzere yukarı kontrol seviyelerine doğru tüm ekonomik ilişkiler gözden geçirilmeli, kontrol zincirinin en üst seviyesinde bulunan gerçek kişilerin bir grup yapılanması diğer bir deyişle ekonomik bütünlük oluşturup oluşturmadığı da incelenmelidir.” (Çevrimiçi) www.rekabet.gov.tr, 12 Mayıs 2009.

Yazarlar

Demet Akçaalan

Demet Özkahraman

Kıdemli Avukat

Yasef Taş

Yasef Taş

Avukat