İçindekiler;
1. GİRİŞ
Telif hakları her şeyden önce kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklardır. Telif Hakkının doğması için tescile gerek bulunmaz. Zira Fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar eserin üretilmesiyle birlikte doğmaktadır.
Türkiye’de telif hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) kapsamında korunmaktadır. FSEK 1 Ocak 1952 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, kanun tarihi eski olmakla birlikte günümüze dek birtakım değişikliklere uğrayarak süregelmiştir. Zira telif haklarının korunması bir insan hakkı olup, 1948 Tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmiş olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 27’inci maddesiyle koruma altına alınmıştır.
Telif hakları, unsurları, kapsamı nedeniyle çeşitli yorumlara tabi tutulduğundan, diğer Fikri Mülkiyet Haklarına göre dünya çapında en az uyumlaştırılmış alan olarak belirtilmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak benzer konularda ülkeden ülkeye uygulama farklılıkları görülmektedir.
Dijital çağ ve dünya çapında gelinen gelişmişlik seviyesi ile, telif hakları son dönemlerde daha sık karşı karşıya kalınan bir alan olmakla birlikte, telif hakları nedeniyle doğan ihtilaf sayısı da özellikle internet ortamı özelinde kayda değer bir biçimde artış göstermiştir.
2. İNTERNET ORTAMINDA TELİF HAKLARININ KORUNMASI
FSEK uyarınca eser sahibi, eseri meydana getiren kişidir. Dolayısıyla eseri yaratan hak sahibi, eserin yaratılması ile birlikte eser üzerindeki mali ve manevi hakların da münhasıran sahibi olmaktadır[1].
Belirtmek gerekir ki, eser üzerindeki hak sahipliğinin eser sahibi dışında bir kişiye devri belirli açılardan mümkün olmakla birlikte, ayrı bir tasarruf işlemi gerektirmektedir. Zira eser sahibinin, eser üzerindeki manevi haklarının devri mümkün değil iken; mali haklarının (ve ayrıca manevi hakları kullanma yetkisinin) devri mümkündür. Şu kadar ki henüz meydana getirilmemiş veya tamamlanmamış eserler üzerindeki hakların devrine ilişkin sözleşmeler batıldır.
FSEK uyarınca bir eserin, sahibinin izni olmaksızın her türlü görüntü, ses veya işaret iletimini sağlayan cihazlar aracılığıyla işlenmesi, çoğaltılması, yayımlanması veya temsili halinde eser sahipliğinden doğan haklar ihlal edilmiş sayılır. Bu hakların ihlali özellikle son yıllarda internet ortamında izinsiz yapılan paylaşımlar, eser sahibinin izni olmaksızın yapılan çoğaltma ve yayımlar dolayısıyla yaygınlaşmıştır. Her kademeden yargı mercilerinde söz konusu ihlaller nedeni ile yüklü meblağlarda açılan tazminat davaları görülmeye devam edilmektedir.
Nitekim FSEK’in geçici 4. maddesi uyarınca eser sahibi ile eser üzerindeki haklardan herhangi birinin sahibi veya eserin kullanımına ilişkin süreler ve şartlar ile ilgili olarak eser nüshaları üzerinde bulunan veya eserin topluma sunulması sırasında görülen bilgiler ve bu bilgileri temsil eden sayılar veya kodlar yetkisiz olarak ortadan kaldırılamaz ve değiştirilemez. Bilgileri ve bilgileri temsil eden sayıları ve kodları yetkisiz olarak değiştirilen veya ortadan kaldırılan eserlerin asılları veya kopyaları dağıtılamaz, dağıtılmak üzere ithal edilemez, yayınlanamaz veya topluma iletilemez.
Telif haklarının çevrimiçi ortamlarda ihlal edilmesi durumunda, eser sahiplerinin ve ilgili diğer hak sahiplerinin haklarının korunması için “Uyar-Kaldır Sistemi” uygulanmaktadır. FSEK’in geçici 4. maddesi, hakları haleldar olan gerçek veya tüzel kişi için öncelikle bilgi içerik sağlayıcısına başvurularak 3 (üç) gün içinde ihlâlin durdurulmasını talep etme imkânı tanımaktadır. İçerik sağlayıcı hak sahibinin taleplerine üç günlük süre içerisinde uymaz ve ihlale konu fiillerine devam ederse, eser sahibi bu kez Cumhuriyet Savcılığı’na başvuru yapabilecektir. Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan başvuru ile, 3 (üç) gün içinde servis sağlayıcıdan ihlâle devam eden bilgi içerik sağlayıcısına verilen hizmetin durdurulması talep edilebilecektir. İhlâlin durdurulması halinde bilgi içerik sağlayıcısına yeniden servis sağlanmaktadır.
Bilindiği üzere, “Uyar-Kaldır Sistemi” uygulanarak ihlâlin durdurulması eser sahibinin maddi ve manevi olarak uğradığı zararların karşılanmasını temin etmediğinden, ihlalin durdurulması ile birlikte eş zamanlı olarak maddi ve manevi tazminat davası da ikame edilebilecektir. Yine yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca söz konusu eylemlerin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) gereğince “haksız rekabet” teşkil etmesi durumunda haksız rekabetten doğan iddiaların da ileri sürülebileceği unutulmamalıdır.
FSEK dışında internet ortamında yapılan yayınlar yoluyla işlenen suçlar kapsamında benimsenen 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (“5651 Sayılı Kanun”) da değerlendirilmelidir. 5651 Sayılı Kanun içerik sağlayıcıların, erişim sağlayıcıların ve toplu kullanım sağlayıcılarının yükümlülüklerini, sorumluluklarını düzenleyerek internet ortamında işlenen belirli suçlarla mücadeleye ilişkin hususları içermektedir. Yargıtay İçtihatları incelendiğinde, örnek kararlarda davacının internet sitesinin içeriğinin ve tasarımının davalı tarafından kopyalanarak kullanılması ve/veya davacının meydana getirdiği üzerinde hak sahipliği bulunan bir eserin izinsiz ve telif bedeli ödemeksizin yayımlanması hallerinde davalı yer sağlayıcı yönünden yapılan hukuki incelemede davalının hukuki sorumluluğunun 5651 Sayılı Kanun hükümleri ile FSEK’in ek ve geçici 4. maddesinin birlikte değerlendirilerek tespit edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
3. SONUÇ OLARAK
Telif haklarının korunması, kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde yasal bir koruma sağlaması açısından insan hakkı olarak nitelendirilmektedir. Günümüzde internet kullanımının yaygınlaşması ve bilgilerin hızlıca erişilebilir kılınması amacıyla pek çok içerik, eser, sahibinin izni ve hatta bilgisi dahi olmaksızın bir şekilde üçüncü kişilerce kopyalanmakta ve/veya çoğaltılmakta ya da benzeri şekillerde eser sahipliği hakları ihlal edilmektedir.
İnternet ortamında yapılan bu ihlallerden korunmak son derece önem arz etmekte olup, Türk Hukuku’nda ilk etapta süratle uygulanabilecek olan “Uyar-Kaldır Sistemi” benimsenmiştir. Bu başvurunun sonuçsuz kalması halinde ise Cumhuriyet Savcılığı’na başvuru yapılması ve ayrıca gerek duyulması halinde FSEK, 5651 Sayılı Kanun ve TTK uyarınca ilgili sair hak ihlalleri nedeniyle tazminat ve benzeri taleplerde bulunulması mümkündür
[1] Anglo-Sakson hukuk sisteminde kabul edilen ve yaratılan eser üzerindeki hak sahipliğinin doğrudan eserin yaratılması konusunda sipariş / talimat veren kişi üzerinde doğmasını öngören work made for hire (“ücret karşılığı yapılan eser”) kuralı Türk hukukunda geçerli değildir.