Yapay zekâ teknolojisi ile üretilen tam otonom araçlar; 360 derece görüş açısı, radar ve ultrasonik sensörlere sahip olması, sis ve karanlıkta görme yetileri ve gerçek sürücülerin aksine daha hızlı tepki verme özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, prensipte daha güvenli sürücüler olarak kabul edilmektedir.
Tam otonom araçların, umulduğu gibi kısa bir süre içerisinde gündelik hayatımıza katılması ve trafik ile sürüş kavramlarını tamamen değiştirmesi, bu araçların gereksinim duyduğu ortamın yaratılması ile mümkündür. Bu ortama, araçların seyir halinde olacağı akıllı yol sistemleri kadar hukuki altyapı da dahildir. Kara yolları, trafik, sigorta, fikri mülkiyet, kişisel veri gibi alanlarda tam otonom sürüş lehine köklü değişiklikler yapılmadığı sürece bu araçların trafiğe çıkarak günlük hayatımızın bir parçası haline gelmesi mümkün olmayacaktır.
Bu doğrultuda ilk olarak yol ve altyapı sistemlerini düzenleyen yasalarda değişiklik yapılması, “sürücüsüz- tam otonom” kavramının bu düzenlemelerde yer alması gerekmektedir. Bu konuda bugüne kadarki belki de en somut adım Almanya’da atılmıştır. Alman Karayolları ve Trafik Kanunu’nda 2017 yılında gerçekleştirilen değişiklik ile, kanuna otonom sürüş kavramının eklendiği görülmektedir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki bu kanun tasarısı dahi sürücüyü tamamen sevk ve idarenin dışına çıkarmamış, araç tam otonomi ile seyretse dahi sürücü koltuğunda bir insanın olmasını, sevk ve idareyi gerekli gördüğünde devralabilmesini öngörmüştür. Şüphesiz bu kanun tasarısı önce Almanya’da ardından bölgede, otonom sürüş konusunda yapılacak mevzuat çalışmaları için verimli bir tartışmayı başlatacaktır.
Bunların yanı sıra, otonomlarda kullanılan yazılımlara karşı olası bir saldırıya ilişkin birtakım tedbirlerinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim, konuya ilişkin 2015 yılında Ford, General Motors, Toyota firmalarına; araçlarda “fren ve direksiyon gibi temel işlevlerinin kontrolünün ele geçirilebilecek bilgisayar korsanlara karşı üretilen araçta bulunan sistemlerin savunmasız” olduğu iddiası ile dava açılmış ve işbu firmaların yüklü miktarda tazminat ödemelerine karar verilmişti. [1]
Yapay zekâ teknoloji ile üretilen tam otonom araçlar üzerinde yaşanan bu gelişmeler çerçevesinde öncelikle otomobil üreticilerinin araçların güvenliğini artırması gerekmektedir. Otomobil üreticilerinin güvenliği artırmak için kamu otoriteleri nezdinde finansal teşviklerin olması, sistemik sorunların düzeltilmesi, zorunlu bir “çarpışma inceleme programı” mekanizmasının yaratılması gerekmektedir. Bu sayede, otonom araçların güvenliği artacak, yasal maliyetlerin daha öngörülebilir hale gelmesi ile birlikte daha fazla ilerlemeyi teşvik etmek için daha sıkı güvenlik standartları uygulanabilir hale gelecektir. Söz konusu bu yöntem, tam otonom araçlar üzerinde güvenlik için teşvikleri azaltmadan teknolojinin gelişmesini teşvik etmeye yardımcı olacaktır. Bunlara ek olarak, trafik kazalarının meydana getirdiği zararlar ve sigorta mevzuatları, sigorta primleri ele alındığında geleneksel otomobil sigortasının parametrelerinde önemli değişikliler öngörülebilir.[2]
Tam otonom araçların piyasaya sürülmesiyle birlikte, sürücülerin kişisel verilerinin rıza alınmaksızın kaydedilmesi, depolanması ve kullanılması gizlilik endişelerini artırabilmektedir. Bununla beraber şehir bileşenlerinin orta vadede yeniden tasarlanması -özellikle park yerlerinin, kendi kendine seyredebilen aracalar için yeniden tasarlanması, şehir içi imar planlarının ve ilgili normların bu kapsamda yeniden düzenlenmesi- kaçınılmaz olacaktır.
Son olarak, tam otonom araçların meydana getirdiği kazalardan doğan sorumluluğun robotik sistemleri geliştiren yazılım programcıları ve/veya buna bağlı olarak robotik araç üreticileri üzerinde olup olmadığının tespiti ve bunlara ilişkin cezai müeyyidelerin oluşturulması büyük önem arz etmektedir. Böyle bir durumda, tıpkı gerçek sürücülerin sebebiyet verdiği kazalarda olduğu gibi “kusur” yönünden bir inceleme yapılması, “insan sürücülere” ve “otonom sürücülere” yönelik eşit yaklaşım ilkesi benimsenmelidir. Yani yalnızca tasarım hatasına bağlı olarak, mevcut hukuki düzenlemeleri tam otonom sürücülere uygulamak yerine, herhangi bir trafik kazasında gerçek sürücülere uygulanan, sürücülerin “ihmal”, “kasıt” gibi davranışlarına bağlı olarak yaptırım uygulanan ceza yasalarının uygulanabileceği görüşü kabul edilmelidir.[3]
Sonuç olarak; tam otonom araçların faaliyetleri için yapılacak hukuki düzenlemelerin ve yatırımların aynı zamanda ülkelerin kamu politikası ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Yapılacak altyapı değişikliği ve yatırımlar kısa vadede ülkelere ağır maliyetler yüklese de özellikle tam otonom teknoloji ile üretilen otomobillerin, trafikte ihmale meyilli insan sürücülerin yerini alarak her yıl önleyebileceği ölüm oranları ve trafik kazaları ele alındığında üretkenlik ve kaza ile ilgili maliyetlerden tasarruf etmesini sağlayabileceği öngörülmektedir.
Saygılarımızla,
Kılınç Hukuk & Danışmanlık
[1] https://en.wikipedia.org/wiki/Self-driving_car
[2] https://www.americanbar.org/groups/litigation/committees/business-torts-unfair-competition/practice/2018/top-8-legal-implications-of-self-driving-car-technology-litigation/
[3] https://spectrum.ieee.org/transportation/advanced-cars/selfdriving-cars-will-be-ready-before-our-laws-are