Ara
Close this search box.

Aralık 21, 2023

Koronavirüs ve Ticari Sözleşmelerin Sona Erdirilmesi

Bilindiği üzere, 2019 yılının Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan corona virüsü (“Koronavirüs”) zaman içerisinde başta Çin, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere birçok ülkeyi etkisi altına almıştır. Koronavirüs sebebiyle, işbu makalenin yazım tarihi itibariyle, dünya çapında yaklaşık 22.000 kişi vefat etmiş ve İtalya, Fransa ve İspanya gibi ülkelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmesine ve ülkemizde de Sağlık Bakanlığı (“Bakanlık”) tarafından mecbur kalınmadıkça sokağa çıkılmaması gerektiğine ilişkin çağrıların yapılmasına sebep olan ölümcül Koronavirüs sosyal ve ticari hayatı derinden etkilemiştir. Devletimiz de bu kapsamda birçok kısıtlayıcı önlem almış ve almaya devam etmektedir.

Koronavirüs’ün ekonomik ve sosyoekonomik etkileri nedeniyle mücbir sebep sayılıp sayılmayacağı tartışma konusu olmuştur. Mücbir sebep mevzuatta tanımlanmadığından, Yargıtay kararları ışığında, mücbir sebep şartları; (i) tarafların öngöremediği, (ii) tarafların istekleri dışında gerçekleşen ve (iii) sözleşmenin ifasını kısmen veya tamamen engelleyen haller olarak sayılabilecektir. Dolayısıyla, Koronavirüs’ün mücbir sebep kapsamında sayılıp sayılamayacağı ve bu çerçevede sözleşmelerin sona erdirilip erdirilemeyeceği, her bir sözleşmenin konusuna ve hüküm altına alınan hak ve yükümlülüklere göre değerlendirilmelidir.

Bununla birlikte, Koronavirüs’ün mücbir sebep teşkil edip etmediği, sözleşmelerin ilgili hükümlerinin incelenmesi ile de tespit edilebilecektir. Bu bağlamda, (i) ilgili sözleşmede salgın hastalıkların (pandemi) mücbir sebep kapsamına alınıp alınmadığı hususu ve (ii) alındı ise mücbir sebebin vuku bulması durumunda tarafların hak ve yükümlülükleri öne çıkacaktır. Sözleşme hükümlerinin elverdiği ölçüde hak ve yükümlülüklerin kısıtlanması, ertelenmesi veya sözleşmenin feshi söz konusu edilebilecektir.

Ancak, taraflar arasında akdedilmiş sözleşmede; mücbir sebep hükmünün bulunmaması veya salgın hastalıkların mücbir sebep kapsamına alınmamış olması hallerinde, Koronavirüs’ün sözleşmenin ifasına etkisinin değerlendirilmesi gerekecektir. Bu durumda, Koronavirüs sebebiyle sözleşmeyi ifa edemeyen veya ifa etmekte zorlanan tarafın iyi niyeti önem kazanacağından, dürüstlük kuralları çerçevesinde hareket etmesi tavsiye edilmektedir. Başka bir deyişle, Koronavirüs sebebiyle sözleşme ile taahhüt ettiği yükümlülüklerini yerine getiremeyecek tarafın, bu durumun üstesinde gelebilmesi için önündeki seçeneklerinin incelenmesini ve sözleşmenin diğer tarafı/tarafları ile gerekli müzakerelerin yapılmasını tavsiye ederiz. İşbu müzakereler neticesinde ortak bir paydada buluşulamaması ve/veya taraflardan en az birinin Koronavirüs’ün etkileri neticesinde yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği kanaatine varılması halinde, sözleşme bildirim kurallarına uyulmak suretiyle sona erdirilebilecektir.

Dolayısıyla, Koronavirüs sebebiyle, taraflardan en az birinin sözleşme ile hüküm altına alınan yükümlülüklerini yerine getirmesi beklenemeyecek ise veya sözleşmenin ifası tarafların yine en az birinin zararına yol açacak ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136 ila 138. maddelerinde düzenlenen “İfa İmkasızlığı” veya “Aşırı İfa Güçsüzlüğü” hallerinden birinin gündeme gelebileceği kanaatindeyiz. Bu durumda sözleşmenin feshi veya sözleşmeden dönme söz konusu edilebilecek ise de her bir sözleşme için seçeneklerin somut olay özelinde, mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nitekim, Koronavirüs’ün sözleşme ifası üzerindeki engelini ortadan kaldırmak için çaba sarf etmeyen ve Koronavirüs’ü öne sürerek sözleşmeyi haksız şekilde sona erdiren taraf, sözleşmenin diğer taraf/taraflarını mağdur eder ise müspet ve/veya menfi zararları karşılamakla karşı karşıya kalabilecektir.

Sonuç olarak, tarafların dürüstlük kurallarına uyarak çözüm odaklı müzakereler gerçekleştirmesini ve fakat tüm çabalara rağmen Koronavirüs sebebiyle ifa edilemeyecek sözleşmelerin sona erdirilme yollarının gündeme getirilmesi tavsiye edilmektedir.

Yazarlar

Başak Bektimur

Başak Bektimur