Ara
Close this search box.
Ara
Close this search box.

,

Aralık 21, 2023

Hayvan Sahiplendirme Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği

I. GİRİŞ

Ülkemizde hayvanların hukuki niteliğine dair yetersiz mevzuat düzenlemeleri ve uygulamaları sebebiyle son yıllarda oldukça yaygınlaşan sahiplendirme sözleşmeleri, hayvanseverler tarafından hayvan sahiplendirme sürecinde bir şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayvanların hukuki niteliği ve hayvanlara karşı işlenen acımasız suçlara ilişkin verilen cezaların caydırıcılığının olmaması sebebiyle işbu uygulama yaygınlaşmış olup hayvanseverler, hayvan haklarını bir nebze daha korumak ve hayvanların sahipsiz olmadığının altını çizmek adına sahiplendirme sürecinde sözleşme akdederek, kişilerin sorumlu tutulmasını amaçlanmaktadır.

Özellikle ve önemle belirtmek isteriz ki 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na (“Kanun”) ilişkin olarak 14 Temmuz 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“7332 Sayılı Kanun”) ile hayvanların “mal” niteliğinin sadece Türk Ceza Kanunu kapsamında değiştirilmesi sebebiyle hayvan haklarına ilişkin 17 yıldır beklenen köklü ve haklı değişimin gerçekleşemediği görülmektedir. Hiçbir şekilde sahipli veya sahipsiz hayvan ayrımına gidilmeksizin hayvanların “mal/eşya” niteliğinin doğru olduğunu kabul etmemekle birlikte işbu makalemiz ile oldukça yaygın olan “sahiplendirme sözleşmelerinin” uygulamadaki şekilleri ile hukuki niteliği ele alınacaktır.

II. HAYVANLARIN HUKUKİ NİTELİĞİ VE BU KONUDA KANUN İLE HAYVANLARI KORUMA KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

İşbu makalemizin giriş kısmında da belirttiğimiz üzere Kanun’a ilişkin olarak yürürlüğe giren 7332 Sayılı Kanun ile 17 sene sonra hayvan haklarına ilişkin önemli bir adım atılmışsa da hayvan haklarına ilişkin güncel sorunlar göz önünde bulundurulduğunda hayvanların hukuki niteliğinde hayvanseverlerin ve sivil toplum örgütlerinin ihtiyaç ve taleplerine yönelik yeterli bir değişim gerçekleşmemiştir. Hayvan sahiplendirme sözleşmelerinin hukuki niteliğine ilişkin görüşümüzü belirtmeden önce 7332 Sayılı Kanun ile Kanun’da hayvanların statülerine ve hukuki niteliğine ilişkin değişiklikleri kısaca özetlememiz gerektiğini düşünmekteyiz.

Doktrindeki ağırlıklı görüşe göre eşya kavramı genel hatlarıyla, maddi varlığa sahip olan ve üzerinde hakimiyet kurulabilen “insan dışı” her şey olarak tanımlanmaktadır. İşbu tanımlamada “insan dışı” ibaresi hayvanların da eşya olarak nitelendirilmesine sebebiyet vermekte olup mevzuatta hayvanların hukuki niteliğine dair tüm kanunlar nezdinde ortak bir düzenleme bulunmamaktadır. 7332 Sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce Kanun’un 1. maddesi;

“Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.” 

şeklinde olup Kanun ile düzenlenen ve korunan süjeyi belirmiştir. Kanun’un Tanımlar başlıklı 3. Maddesi ise;

“ı) Ev ve süs hayvanı: İnsan tarafından özellikle evde, işyerlerinde ya da arazisinde özel zevk ve refakat amacıyla muhafaza edilen veya edilmesi tasarlanan bakımı ve sorumluluğu sahiplerince üstlenilen her türlü hayvanı”

demek suretiyle günümüzde çoğunlukla kedi ve köpek olarak görülen evcil hayvanları ev hayvanı ve süs hayvanı olarak farklı tanımlamalara sokmuştur. 7332 Sayılı Kanun ile işbu maddedeki “süs hayvanı” ibaresi kaldırılmış olup madde hükümleri “evcil hayvan”, “sahipsiz hayvan” ve “ev hayvanı” tanımlamalarına yer vermiştir.  Bu minvalde Kanun’daki “sahipsiz hayvan”; “barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanları” ifade etmekte olup. Evcil hayvan ise; “insan tarafından kültüre alınmış ve eğitilmiş hayvanlar” olarak tanımlanmaktadır. Ev hayvanı kavramı ise “Gerçek veya tüzel kişiler tarafından özellikle evde, iş yerlerinde ya da arazisinde özel ilgi ve refakat amacıyla muhafaza edilen, bakımı ve sorumluluğu sahiplerince üstlenilen her türlü hayvanı” olarak tanımlanmaktadır.  

7332 sayılı Kanun ile yapılan en önemli değişiklik ise Kanun kapsamındaki hayvanlara karşı işlenen suçların yaptırımına ilişkin olmuştur. Söz konusu değişiklik öncesinde hayvanların “mal” olarak nitelendirilmesi nedeniyle hayvanlara karşı işlenen suçlara ilişkin yaptırım Kabahatler Kanunu’nda belirtilen idari para cezaları iken hem Kabahatler Kanunu’nda hayvanlara karşı işlenen suçlara ilişkin idari para cezaları miktarları arttırılmış hem de 7332 sayılı Kanun’un ile sahipli hayvanlara karşı işlenen suçlar 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) kapsamına alınmıştır. TCK’nın “Mala Zarar Verme” başlıklı 151. maddesi ikinci fıkrasında sahipli hayvanlar mal olarak değerlendirilmekte idi. Kanun kapsamında yapılan değişiklik ile hayvanların da can taşıdıkları göz önünde bulundurularak Türk Ceza Kanunu’nun 151’inci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılarak hayvanlar “mal” statüsünden çıkarıldı. Bu minvalde, hayvanlara karşı yapılan acımasız davranışlar “suç” olarak kabul edilmiş ve TCK madde 151’de hayvanlara ilişkin husus “mala zarar verme” noktasından “cana zarar verme” noktasına getirilmiştir. Şöyle ki Kanun’un 28. ve 28/A maddelerinde hukuka aykırı eylemler sıralanarak idari para cezası ile adli cezaların uygulanacağı öngörülmüştür. 

Ancak belirtmek isteriz ki 7332 Sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin önemi azımsanamayacak kadar önemli olmasına rağmen toplumun, hayvanseverlerin ve sivil toplum örgütlerinin de özellikle belirttiği gibi hayvanlar arasında sahipli/sahipsiz ayrımı yapılmaması ve TCK’nın ilgili hükmü dışında hayvanların “canlı” statüsüne ilişkin tüm kanunlarda kabul edilecek şekilde bir düzenleme yapılması ihtiyacı henüz giderilmemiştir. Kanaatimizce hayvan sahiplendirme prosedürlerinde, sahiplendirme yapan kişilerin sahiplendirme sözleşmelerini şart koşmaları mevzuatta yapılan değişimlere rağmen hayvanlara ilişkin hukuki niteliğin temelden değişmemesi ve yaptırımların uygulanması hususunda caydırıcılığın hafif kalmasından kaynaklanmaktadır. 

III. HAYVAN SAHİPLENDİRME SÖZLEŞMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİMİZ

Daha önce de belirttiğimiz üzere, hayvan haklarına ilişkin mevzuatın eksiklikleri ve hayvanlara karşı işlenen suçlardaki cezaların hem miktar hem de uygulama açısından caydırıcılığının tam olarak sağlanmamış olması sebebiyle hayvan sahiplendiren kişiler, sahiplendirdikleri cana gerekli bakımın sağlanmaması ve/veya herhangi bir şekilde kötü muameleye maruz kalması halinde sahiplenen kişinin sorumluluğuna gidilmesi ve yaptırımla karşılaşması amacı ile sahiplendirme sözleşmeleri tanzim ederek sahiplendirme yapmayı tercih etmektedir. Her ne kadar 7332 Sayılı Kanun ile getirilen değişiklikler ile TCK kapsamında hayvanlara zarar verme “mala zarar verme” hükümlerinden çıkartılmışsa da ne yazık ki hayvanlara karşı işlenen suçların ve sahipsiz hayvan sayısının katlanarak artması karşısında hayvanların “mal/eşya” niteliğini haiz olmadığı hususuna ilişkin Türk Medeni Kanunu kapsamında bir düzenleme yapılmadığı için yapılan sahiplendirme sözleşmeleri eşyalara ilişkin yapılan sözleşmeler kapsamda değerlendirilerek kıyasen uygulanmaya çalışılmaktadır. 

Hayvan sahiplendirme sözleşmelerinin yaygın kullanımına rağmen söz konusu sözleşmelerin hukuki niteliğine ilişkin ortak bir kavram bulunmadığını görüyoruz.. Hayvan sahiplendirme sözleşmelerinin büyük bir kısmı hayvanseverlerin ve sivil toplum örgütlerinin hazırladığı sözleşme şablonlarından oluşmakta olup bu çerçeve sözleşmeler incelendiğinde iki tip sözleşmenin bazı benzer özelliklerini taşıdığı görülmektedir. Bu sözleşmeler bağışlama sözleşmesi ve ödünç verme sözleşmesidir. Ancak önemle belirtmek isteriz ki bağışlama sözleşmesi ve ödünç sözleşmesinin hukuki niteliği incelendiğinde, hayvan sahiplendirme sözleşmelerinin bu iki sözleşme tipinin bazı özelliklerini taşıyan ancak bu sözleşmelerin hukuki koşullarını ve özelliklerini tam olarak karşılamayan atipik sözleşme niteliğini haiz bir sözleşme türü olduğu sonucuna varılabilecektir. 

1. Hayvan Sahiplendirme Sözleşmelerinin Bağışlama Sözleşmeleri Açısından Değerlendirilmesi:

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 285-298. maddeleri hükümlerinde yer alan bağışlama sözleşmesinin tanımı aşağıdaki gibidir;

Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.”

İşbu hükümde belirtilen malvarlığı kelimesi önem arz etmekte olup malvarlığının, para ile ölçülebilen mal, hak veya borçlar olarak tanımlanması halinde sahipsiz hayvanların para ile ölçülebilen bir niteliği olmadığı kanaatinden yola çıktığımızda sahiplendirme sözleşmelerinin konusu bakımından tam olarak bir bağışlama sözleşmesi niteliğini haiz olmadığı söylenebilir. Hayvan sahiplendirme sözleşmeleri, bir kişinin mülkiyetindeki hayvanın karşı tarafın mülkiyetine ücretsiz, karşılıksız olarak devri olarak yorumlandığında bağışlama sözleşmesi olarak nitelendirilebilmekte iken sözleşmenin bağışlayan ve bağışlananın para ile ölçülebilen malvarlığında bir artma veya azalma meydana getirmediği düşünüldüğünde işbu sözleşmelerin TBK’da belirtilen hükümlere tam olarak uymadığı kanaatindeyiz. 

2. Hayvan Sahiplendirme Sözleşmelerinin Ödünç Sözleşmesi Açısından Değerlendirmemiz;

Son zamanlarda hayvanseverler tarafından oluşturulan platformlar ve sivil toplum örgütleri tarafından oluşturulan çerçeve hayvan sahiplendirme sözleşmelerine bakıldığında, işbu sözleşmeler içerisindeki maddelerde, sahiplenen kişinin hayvana karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi halinde hayvanın korunması amacıyla geri alınması amaçlandığı görülmektedir. Zilyetliğinin sahiplenen kişiye geçtiği ancak mülkiyetinin sahiplendirmeyi yapan kişide kaldığı ve hayvanın bazı koşulların meydana gelmesi halinde sahiplendirmeyi yapan kişi tarafından geri alınmasına dair hükümleri içeren sözleşmeler, bu özellikleri bakımından TBK 379. madde hükümlerinde belirtilen ödünç sözleşmesi kapsamında düzenlenmektedir. TBK 379. madde hükümleri;

“Kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.”

şeklindedir. Sözleşme’nin ilgili hükümdeki tanımında da belirtildiği üzere kullanım ödüncü sözleşmeleri bir şeyin karşılıksız olarak karşı tarafa kullandırılması için zilyetliğinin devri ve kullanım sonrası sözleşme konusunun ödünç verene geri verilmesidir. Günümüzde hayvanseverlerin sahiplenilen hayvanın kötü muamele görmesi halinde hayvanı korumak için geri alma hakkına sahip olma amacıyla sahiplendirme sözleşmelerini ödünç sözleşmesi olarak düzenlediği görülmektedir. 

Ancak, hayvan sahiplenen kişinin hayvanın mülkiyetine sahip olamaması, geri vermekle yükümlü olması ve en önemlisi sahiplendirilen hayvanın “kullanılabilir bir şey” olmaması sebebiyle hayvan sahiplendirme sözleşmelerinin amacı göz önünde bulundurulduğunda, işbu sözleşmelerin tam olarak TBK 379. madde hükümlerinde belirtilen kullanım ödüncü sözleşmesi niteliğini ve hayvan sahiplenen kişinin istek ve ihtiyaçlarını da karşılamadığı kanaatindeyiz. 

IV. SONUÇ

Hayvan haklarına ilişkin mevzuattaki eksiklik ve boşluklar, hayvanlara karşı işlenen suçlardaki artış, suçlara karşı düzenlenen yaptırımların uygulama ve caydırıcılık konusundaki eksiklikler Hayvanları Koruma Kanunu’na ilişkin 7332 Sayılı Kanun ile giderilmeye çalışılmış olsa da 7332 Sayılı Kanun hayvanların hukuki niteliğinin tüm kanunlar açısından “mal/eşya” olarak kabul edilmesi hususunda eksik kalmıştır. Ülkemizde hayvan haklarına ilişkin verilen savaşlar göz önünde bulundurulduğunda, hayvanların taşınır eşya statüsünden çıkartılarak kendilerine özgü, kapsamlı ve caydırıcı hukuki düzenlemeler ile toplumun her kesimi tarafından “can” olarak tanınmasının en temel yolu olduğuna inanıyoruz.

7332 Sayılı Kanun ile getirilen düzenlemelere rağmen hayvanseverler ve sivil toplum kuruluşları, hayvanların haklarını korumak, hayvanlara karşı işlenen suçlarda caydırıcılığı sağlamak ve bir sorumluluk mekanizması inşa etmek için sahiplendirme sözleşmesi imzalama şartı ile sahiplendirme prosedürü uygulamasına başlanmıştır. İşbu makalemizde yaptığımız değerlendirmeler ışığında, hayvan sahiplendirme sözleşmeleri taşıdıkları bazı özellikler nezdinde bağışlama sözleşmeleri ve ödünç sözleşmeleri ile benzerlik gösterse de hem sahiplendirme sözleşmelerinin amacı hem de bağışlama ve ödünç sözleşmelerinin TBK hükümleri kapsamında belirtilen özellik ve şartları göz önünde bulundurulduğunda bu iki sözleşme tipinin özelliklerini de tam olarak karşılamadığı görülmektedir. Bu minvalde, hayvanların hukuki niteliğine ve hayvan haklarına ilişkin yetersiz mevzuat sebebiyle sahiplendirme sözleşmeleri ancak, bağışlama ve ödünç sözleşmelerinin bazı özelliklerini barındıran atipik sözleşmeler olarak değerlendirilebilecek olup hayvanların tüm kanunlar kapsamında “mal/eşya” yerine “can” olarak kabul edilmesi akabinde sahiplendirme sözleşmelerinin de amacına daha uygun ve daha faydalı bir şekilde hukuken tanınabileceği kanaatindeyiz.

Yazarlar

Aksu Efesoy

Aksu Efesoy

Avukat

Nigar Guliyeva

Nigar Guliyeva

Kıdemli Avukat