İçindekiler;
GİRİŞ
Girişim şirketlerinde emisyon primli sermaye artırımı, özellikle teknolojik alanlarda ticarileştirilebilir fikri veya ürünü olan girişimcilerin, sermaye ihtiyaçlarını karşılayarak kurmuş oldukları şirketlerine yatırım finansmanı sağlamaktadır. Bu sayede, yatırımcı girişim şirketine ortak olarak katılıp genellikle üç-on yıllık vadelerde şirket içinde kalmakta, şirketin büyümesine ve gelişimine katkı sağlamakta, kendisi de süreçten kâr elde etmektedir. Hal böyle olmakla birlikte iyi kurgulanmamış ve hukukî zemine doğru şekilde oturtulmamış sözleşmeler ile yürütülen yatırım süreçleri sekteye uğrayabilmekte, süreçte çözümü uzun süren ve masraflı uyuşmazlıklar meydana gelebilmekte ve en nihayetinde yatırımdan beklenen verimin alınamamasına sebep olabilmektedir.
Bu yazımızda, yatırım süreçlerinin yapı taşları uygulamada en sık rastlanan sorunlar çerçevesinde ele alınmıştır. Bu kapsamda yatırım turlarında en sık karşılaşılan emisyon primli sermaye artırım mekanizması, şirkete pay sahibi olarak katılım sürecini düzenleyen sermaye taahhüdü (iştirak) sözleşmeleri ve pay sahipleri arasındaki ilişkiyi düzenleyen pay sahipleri sözleşmeleri incelenmiş, konu uygulamadaki yaklaşım ile kanunî düzenlemeler birlikte değerlendirilerek işlenmiştir.
Yazımızın sonuç kısmında, yatırımcı, hedef şirket ve ortaklarının yatırım sürecinde ve yatırımın değerlendirilmesi aşamasında ekonomik büyüme ve gelişme hedeflerini karşılamak için çıktıları yolda hukukî koruma şemsiyesi altında güvenli bir şekilde ilerleyebilmeleri için sürece ve hukukî metinlere ilişkin değerlendirme ve önerilerimize yer verilmiştir.
A. EMİSYON PRİMLİ SERMAYE ARTIRIM MEKANİZMASI
Türk Ticaret Kanunu’nun 347’nci maddesi uyarınca anonim şirketlerin itibarî değerin altında pay çıkarmaları yasaklanmıştır. Bununla birlikte payların itibarî değerden yüksek bir bedelle çıkarılabilmesine izin verilmiştir. İtibarî değerinden fazla bir bedelle satışa sunulan paylar primli paylardır. Nitekim payın, itibarî değerini aşan kısım prim bedelini teşkil etmektedir.
Anonim şirket tipinde kurulması tercih edilen girişim şirketlerinde primli pay ihraç edilmesi genellikle kuruluş aşamasından sonra sermaye artırımlarında gerçekleştirilmektedir ancak girişim şirketinin emisyon primli olarak kurulmasının önünde de bir engel yoktur. Sermaye artışı ile primli pay ihraç edilmesindeki temel sebep, gerçek değeri sermayesinin üzerinde olan anonim şirketlerin yapacakları sermaye artırımı ile itibarî değerin üzerinde pay ihraç ederek şirkete daha fazla kaynak sağlanması bu esnada da şirktin ortaklık yapısındaki dengenin korunmasıdır. Böylece şirket, sermaye yedekleri hesabına aktarılan prim tutarlarını faaliyetlerini yürütmek ve geliştirmek için kullanmaktadır. Girişim sermayesi yatırımlarında genellikle tercih edilen bu yöntemde, emisyon primi ile şirkete katılan yatırımcının hedefi çok uzun süre şirkette kalmak değil, şirketin değerini arttırdıktan sonra paylarını satmaktır. Bununla birlikte yatırımcının hedefi, kısa sürede kâr elde edip ortaklıktan ayrılmak olarak da anlaşılmamalıdır. Zira yatırımcı şirkete pay sahibi olarak dahil olmakla şirketin geleceği ile ilgilenmekte, bu kapsamda şirketi desteklemekte ve ortaklar ile dayanışma içerisinde olmaktadır.
Yatırımcıların temel beklentileri, yapılan yatırım ile ortaya çıkarılacak teknolojinin yüksek getiri sağlayabileceği, girişimcilere borç vermek yerine doğrudan girişim şirketine ortak olunması ve yönetime etkide bulunmak suretiyle riskleri kontrol altına alabilmek ve erken süreçte yapılan yatırımlar ile en yüksek seviyede gelir etmektir.
B. SERMAYE TAAHHÜDÜ (İŞTİRAK) SÖZLEŞMELERİ VE AMACI
Sermaye iştirak sözleşmeleri (“subscription agreement”), yatırımcının hedef şirketteki sermaye artırımına katılması ve payları iktisap etmek suretiyle pay sahibi olmasının hüküm ve koşullarını düzenler. Sermaye iştirak sözleşmesinin tarafları, genellikle yatırımcı ile hedef şirkettir. Bununla birlikte hedef şirket katılımı olmaksızın sadece ortaklarının sermaye taahhüdü sözleşmesine taraf olduğu hukukî senaryolar da gündeme gelebilir. Yatırımcı, sermaye artışı ile ihraç edilen payların itibarî değerini ve primlerini şirkete öder. Bu kapsamdaki yatırım bedeline esas alınan değer ise hedef şirketin değeri olmaktadır. Böylece hedef şirket, sermaye yedeklerine eklenen primi bedelini iştigal konusu faaliyet ve işlerini geliştirmek için kullanır. Sermaye iştirak sözleşmesinde, yatırım tutarının hedef şirket tarafından nasıl kullanılacağı da belirtilebilir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 456’ncı maddesi uyarınca, sermayenin tamamı ödenmediği müddetçe sermaye artırımı yapılamayacaktır. Yine nakdî sermaye artırımında Türk Ticaret Kanunu’nun 344’üncü maddesi uyarınca sermaye taahhüdü sözleşmesi ile taahhüt edilen sermaye miktarının yüzde yirmi beşi tescilden önce ödenmiş, geri kalan kısmı de tescili izleyen yirmi dört ay içerisinde ödenecek olmalıdır. Ayrıca, 344’üncü maddeye göre primli payların prim bedelinin tamamının da tescilden önce ödenmesi gerekmektedir.
C. MEVCUT PAY SAHİPLERİ İLE YENİ PAY SAHİPLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN DÜZENLENMESİ: PAY SAHİPLERİ SÖZLEŞMESİ
Emisyon primli sermaye artışı mekanizması ile aynı zamanda mevcut pay sahipleri ile yeni pay sahipleri arasındaki denge sağlanarak mevcut pay sahiplerinin sahip oldukları değerin erimesinin önüne geçilse de girişim şirketinin yönetimi ve pay sahipliği yapısına ilişkin bir takım hususların düzenlenmesi gerekmektedir. Emisyon primi ile şirkete katılan yatırımcı genel olarak hedef şirketin paylarının çoğunluğunu iktisap etmemektedir, bu nedenle genel kurul kararları üzerindeki etkisi belirleyici düzeyde olmamaktadır. Yatırımcının, Türk Ticaret Kanunu ve şirketler hukukunun temel prensipleri uyarınca içeriği nispeten sınırlı düzeyde kalan şirket esas sözleşmesi ile arzu edilen amacına ulaşamayacağı ortadadır. Bu nedenle yatırımcı ile şirketin mevcut ortakları arasında bir pay sahipleri sözleşmesi (“shareholders agreement”) akdedilmesi isabetlidir.
Şirketin mevcut hissedarları ile yatırımcı arasında şirketin işleyişi, yönetimi, pay sahiplerinin hakları, imtiyazları ve yükümlülükleri ile ortaklıktan ayrılma halinde izlenecek prosedürlerin düzenlendiği, “… anonim ortaklık pay sahiplerinin tamamının veya bir kısmının, pay sahibi olarak kendi aralarındaki hukuki ilişkiyi, kendilerinin ortaklıkla olan ilişkilerini veya ortaklığın tâbi olmasını arzu ettikleri düzeni belirlemek üzere akdettikleri” sözleşme pay sahipleri sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır.
Pay sahipleri sözleşmesine konu edilen düzenlemeler bir yandan tescile tabi olmadığından gizliliği sağlarken diğer yandan esas sözleşmede kaleme alınmayan unsurları düzenlemesi ve kanunun emredici düzenlemelerine aykırı olmamak kaydıyla taraflara irade serbestisi sağladığından benimsenen amaçlara uygundur.
D. SONUÇ
Yatırım alacak şirketin, çıkaracağı primli pay bedellerinin şirket değerine uygun olması gerekmektedir. Böylece yatırımcı ile hedef şirket ve ortakları arasındaki adil denge malî açıdan sağlanmış olur.
Sermaye taahhüdü sözleşmesi bakımından, mevcut ortakların taraf olarak yer almadığı bir senaryoda, yatırımcının olası zararları halinde kime başvurabileceği ve ne talep edebileceği netleştirilmeli, hedef şirket tarafından üstlenilen sorumluluklar, beyan ve tekeffüller ile bunlara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar ile kapanış koşulları açıkça ifade edilmelidir. Gerekirse, mevcut pay sahiplerinin de sözleşmeye taraf olması düşünülebilir.
Pay sahipleri sözleşmeleri düzenlenirken, sözleşme serbestisi içerisinde hareket edildiği ancak en nihayetinde genel olarak ticaret hukukunun emredici kurallarının sınırları dahilinde kalınması gerektiği unutulmamalı, tarafların hak ve yükümlülükleri ile şirketin yönetim prensipleri, mali hususlar, şirketten çıkış prosedürleri, devir kısıtlamaları gibi hususlar tarafların beklentilerini azami olarak karşılayacak ve olası uyuşmazlıkları asgari düzeyde tutacak seviyede hazırlanmalıdır.
Sonuç olarak, emisyon primli sermaye artışı ile şirketlerin finansal yapısı güçlendirilerek ve yatırımcılara şirketin büyümesine katılma fırsatı sunulur. Yukarıda aktardığımız süreçlerin doğru ve hukuka uygun bir şekilde kurgulanarak, sürecin hukukî metinler ile sistematik bir yapıya kavuşturulması ile hem hedef şirket ve ortaklarının hem de yatırımcıların çıkarları korunur. Böylece hem yatırımcı hem de hedef şirket ve ortakları bakımından daha güvenli bir yatırım ortamı oluşur.