Deniz kirliliği, bütün dünyayı tehdit etmekte olan önemli ve güncel bir sorundur. Denizlerdeki kirliliğin belli bir bölgeye bağlı olmayıp hızla hareket etmesi, bir ülkenin kara sularında meydana gelen kirliliğin açık denizleri veya başka bir ülkenin kara sularını kirletmesi ve özellikle de deniz yolu ile petrol taşıması sırasında meydana gelen kazaların uluslararası deniz hukukunda çok önemli bir sorun olarak ortaya çıkması buna bağlı olarak denizlerde ortaya çıkan kirliliğin tüm ülkelerin denizlerden elde ettikleri ekonomik kazancın devamını ve insan sağlığını tehdit etmesi gibi durumlar sebebi ile ulusal ve uluslararası ortamda çözüme ilişkin düzenlemelerin gerekliliğini ortaya koymuştur. Deniz kirliliği sorununun çözümüne ilişkin olarak yapılan düzenlemelerin büyük çoğunluğu, deniz kirliliğini önleme ve zararları tazmin esaslarını düzenlemek amacıyla geliştirilmiştir.
Deniz Kirliliğinin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Düzenlemeler
Deniz Kirliliğinin korunmasına ve bu kapsamda deniz kirliliği sorumluluk ve tazminata ilişkin düzenlemelerin temeli Torrey Canyon adlı 120.000 ton petrol taşıma kapasitesine sahip süper tankerin 1967 yılında İngiltere sahilinde batması sonucu meydana gelen büyük kapsamlı deniz kirliliği sonucunda Uluslararası Denizcilik Örgütü (“IMO”) öncülüğünde kabul edilen milletlerarası Anlaşmalar ile atılmıştır. Bu kapsamda çevre kirliliği ile ilgili olarak uluslararası alanda sorumluluk ve tazmin konularında tek bir sistemin belirlenmesi için Petrol Kirliliğinden Doğan Hasarın Hukukî Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Anlaşma (“CLC 69”) ve Uluslararası Yağ Kirlilik Tazmin Fonu (“FUND 71”) Anlaşmaları hazırlanmış ve olası bir sızıntı veya taliye sonucu oluşacak kirlilik hasarında CLC 69 Sözleşmesine taraf bir ülke siciline kayıtlı tanker, tam sorumlu kabul edilmiştir. 1954 tarihli Petrol Kirliliğini Önleme Sözleşmesi (“OILPOIL 1954”) petrol kirliliğinin etkilerini azaltmak amacıyla düzenlenmiş ilk önemli Anlaşma olup, OILPOIL 1954 kapsamında gerçekleştirilen 1969 tarihli değişik ile petrol ve türevlerinin denize yapılan boşaltımını önlemek üzere yeni düzenlemeler getirmiş, 1971 yılında yapılan değişiklikler ile de petrol ve türevlerinin taşındığı tankerlerde, bu maddelerin taşındığı tankların boyutlarını sınırlamak sureti ile herhangi bir çatma veya karaya oturma durumunda denize sızabilecek petrol ve türevleri miktarını azaltmak hedeflenmiştir.
1973 yılında ise deniz kirliliğinin önlenmesi konusunda önde gelen uluslararası anlaşma olan “Gemilerden Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi İçin Uluslararası Anlaşma (“MARPOL”)” kabul edilmiştir. MARPOL ile petrolden kaynaklanan deniz kirliliğine ek olarak kimyasallar, çöpler ve lağım suları gibi diğer zararlı maddelerden kaynaklanan kirlilikler de düzenlenmiştir. MARPOL ile gemilerin işletilmesi sırasına kirlenmenin kontrolü için denize petrol ve petrollü karışım boşaltılması yasağı getirilmekle birlikte gemilerin bünyelerinde petrol boşaltım izleme, kontrol sistemi ve petrollü su arıtma cihazı ile beraber petrol atıklar için tanklar, ayrılmış balast tankları ve temiz balasta tankları bulundurma yükümlülüğü getirilmiştir.
Tanker kazası gibi büyük kirlenmelere karşı taraf devletlerin münferiden veya müştereken müdahale edebilmesi için bütün tedbirleri sağlamak adına 1990 yılında IMO, Deniz Kirliliğine Hazırlık, Mücadele ve iş birliği Hakkında Uluslararası Sözleşmeyi (“OPRC”) kabul etmiştir. Bu Anlaşma ile taraf devletlere kirliliğin oluşması ihtimaline binaen acil durum planı hazırlama yükümlülüğü de yüklenmiştir.
Tehlikeli atıklar da dahil olmak üzere tüm atıkların çevreyle uyumlu bir şekilde yönetimini sağlamak amacıyla, atık bertaraf tesislerini temin etmek, kirlenmenin yaratacağı olumsuz etkileri en aza indirebilmek için gereken tedbirlerin alınmasını sağlamak, bu kapsamda taraf devletler ve uluslararası teşkilatlarla işbirliği içerisinde bulunmak, sözleşmenin uygulanmasını sağlamak amacıyla yetkili makamları tayin etmek, insan sağlığı veya canlılar üzerinde tehlike yaratıcı olayların meydana geldiği halde bildirimde bulunmak ve bilgi alışverişinin sağlanması adına belirli periyotlarda konferans düzenlemek gibi yükümlülükleri düzenleyen Tehlikeli Atıkların Sınırlar ötesi Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi (“BASEL 1989”) 1989 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girmiştir.
Deniz Kirliliğinin Önlenmesine İlişkin Türk Hukukundaki Düzenlemeler
Uluslararası düzenlemeler karşısında ulusal hukukumuzda da deniz çevresinin korunması ile ilgili gerekli tedbirler alınmaya başlanmıştır. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı 1982 Anayasası’nın 56. Maddesinde anayasal güvence altına alınmış ve bu maddeye istinaden 2872 sayılı Çevre Kanunu ile genel hatları belirtilen yükümlülüğün çerçevesi çizilmiş, bu yükümlülüğe uyulamaması durumunda karşılaşılacak yaptırımlara yer verilmiştir. 5312 sayılı Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun ile uluslararası hukukta yapılan düzenlemeler ışığında Türk Hukukunda çevre kirliliğini önleme yükümlülüğü ile yetkili merciler ve hukuki tazmin prosedürünü düzenlenmiş kirlenme olaylarında yapılacak acil müdahale esasları ve kirlenmeye bağlı zararların tazmini esasları gibi iki farklı meseleyi bir arada düzenlemeyi amaçlamaktadır ve Türk Ticaret Kanunu ile uluslararası sözleşmelerin tazmin ile ilgili hususlarına paralel düzenlemeler getirilmiştir. Atıkların ve Diğer Maddelerin Denize Boşaltılmasında Deniz Kirliliğinin Önlenmesine İlişkin 1975 tarihli Anlaşma uyarınca da hangi çöplerin ve diğer her türlü atık teşkil eden maddenin denize hangi bölgede ve ne ölçüde gemiler ve platformlar tarafından bırakılabileceğini ve hangi atıkların denize bırakılmasının yasaklandığını küresel ölçüde düzenlemiştir. Bu anlaşmaya uyum sağlayarak düzenlemelerin uygulanması adına Türkiye’de de Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte, tehlikeli yüklerin taşınması ve nakliyesini en emniyetli araçlarla ve azami dikkatle yapılmasını bu sayede kazaların ve kazalara bağlı olarak diğer yüklerin kirlenmesi ve çevre kirliğinin engellenmesini sağlamak amacıyla hazırlanan IMO’nun Uluslararası Denizde Tehlikeli Yük Taşımacılığı Yasası da Türkiye’de Tehlikeli Eşyanın Ticaret Gemileri İle Taşınması Hakkında Tüzük ile uygulama alanı bulaktadır.
Sonuç
Denizlerin ve denizlerdeki yaşamın korunması ve denizlerin ekonomik faydasının sürdürülebilirliğinin sağlanması adına deniz kirliliğini önlemek ve kirlilik sonucu oluşan zararları giderici tedbirler almak amacıyla ulusal ve uluslararası düzlemde birçok düzenleme yapılmıştır. Söz konusu düzenlemeler öncelikli olarak gerekli tedbirleri alarak kirliliğin önlenmesi ve tedbirlere uyulmasını hedefleyen idari denetim ve yaptırımlar şeklindedir. Bununla birlikte, kirliliğin gerçekleşmesi akabinde ise sorumluların kirlilikten doğan zararları tazminine ilişkin düzenlemeler ile deniz kirliliğine sebep olacak eylemlerden caydırıcılığı artırılacak biçimde yasal dayanak bulmuştur.