Ara
Close this search box.

Aralık 21, 2023

Borca Batık Şirketlere Yönelik Birleşme İşlemleri

I. GİRİŞ

Anonim şirketlerin finansal durumunun bozulması durumunda, zararların sermayeyi ne ölçüde etkilediği önem taşımakta olup finansal durumunun bozulması, zararların sermayeyi belirli ölçülerde karşılıksız bırakması, yani sermaye kaybı veya şirket aktifinin borç ve yükümlülükleri karşılayamaması sonuçlarını doğurabilmektedir. İşbu sonuçlar ise, anonim şirketlerin pay sahiplerinden ayrı tüzel kişiliği olduğu ve sınırlı sorumluluk ilkesi uyarınca alacaklılarına karşı yalnızca şirket malvarlığı ile sorumlu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, şirketin pay sahipleri başta olmak üzere alacaklılar dahil pek çok menfaat sahibini olumsuz olarak etkileyecektir.

Bu nedenle şirketlerin sermayelerinin korunmasına yönelik olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) şirketlerin sermayelerin korunmasına yönelik birçok düzenlemeye yer verilmiştir. Sermayenin korunmasına yönelik düzenlenen önlemlerden biri olan TTK’nın 376. maddesi ile de sermayenin kaybı ve borca batıklık hallerinde alınacak önlemlere yer vererek; TTK’nın 139. maddesinde ise sermayesini kaybetmiş veya borca batık durumdaki bir şirketin, ancak bu şirketin finansal durumundaki kötüleşmeyi karşılayabilecek artı değeri olan bir şirketle birleşebilmesini öngörmüştür.

II. BORCA BATIKLIK VE ACİZ HALİNDE ALINACAK ÖNLEMLER

“Borca batıklık” kavramı, en geniş anlamıyla, “bir ticari işletmenin varlıklarının borçlarını karşılayamaması durumu” olarak tanımlanmaktadır. Ancak, uygulamada borca batıklık ‘ödeme güçlüğüne düşme ya da borç ödemeden aciz olma’, ‘ödemenin tatil edilmesi’ gibi diğer bazı kavramlar ile karıştırılabilmektedir. Türk hukukunda aciz hali ise “muaccel borçların, ödeme araçlarındaki yetersizlikten ötürü ifa olunamaması ve bunun süreklilik arz etmesi” olarak tanımlamaktadır. 

Bu kapsamda, ödeme güçlüğü içine düşmede ya da acizde, anonim şirketin malvarlığı durumuna bakılmaksızın, şirketin muaccel (vadesi gelmiş) borçları, ödeme araçlarındaki geçici olmayan yoksunluk sebebiyle karşılanmazken, borca batıklıkta şirketin tüm aktifi (ödeme araçları, alacaklar ve diğer malvarlığı) “muaccel olsun olmasın, şirketin bütün borçlarını” karşılamaya yetmemektedir.

TTK düzenlemeleri uyarınca ise; sermaye kaybı, şirketin son yıllık bilançosuna göre, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının zararlar sebebiyle karşılıksız kalması hali olup sermaye kaybının 1/2 ve 2/3 oranları arasında söz konusu olması halinde, yönetim kurulunun genel kurulu derhal toplantıya çağırarak uygun gördüğü iyileştirici önlemleri genel kurula sunması gerekliliği hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, kanun koyucu iyileştirici önlemlerin neler olabileceğini ayrıca düzenlememiş ve işbu hususu yönetim kurulunun takdirine bırakmıştır.

Şirketin sermaye kaybının 2/3’ü aşması halinde ise borca batıklık söz konusu olacak olup bu durumda şirketin yönetim kurulunun, genel kurulu derhal toplantıya çağırarak ve genel kurulun sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanması kararlarından birini alması gerekmektedir. Aksi halde şirketin kendiliğinden sona ermesi söz konusu olacaktır.

III. BORCA BATIK ŞİRKETLERİN BİRLEŞME İŞLEMİNE TARAF OLMASI

Borca batık şirketlerin birleşme işlemi, zorlayıcı bir dönemde finansal sıkıntıya düşen şirketlerin, varlık ve değerlerini korumak, işlerini sürdürmek ve yeniden yapılandırmak amacıyla gerçekleştirdikleri stratejik bir adımdır. TTK’nın 139. maddesi, bu tür birleşme işlemlerinde dikkate alınması gereken yedek akçe konusunda önemli bir düzenleme sunmaktadır. İyileştirici birleşme işlemleri, temelde bir birleşme işlemi olması nedeniyle olağan birleşme prosedür ve süreçleri ile paralellik göstermektedir. Bununla birlikte iyileştirici niteliği sebebi ile olağan birleşme işlemlerden daha farklı birtakım ön şartları bulunmakta olup işbu şartlar TTK’nın 139. maddesinin,

Sermayesiyle kanuni yedek akçeleri toplamının yarısı zararlarla kaybolan veya borca batık durumda bulunan bir şirket, kaybolan sermayeyi veya gerekiyorsa borca batıklık durumunu karşılayabilecek tutarda serbestçe, tasarruf edilebilen öz varlığa sahip bulunan bir şirket ile birleşebilir.”

hükmü çerçevesinde, (i) birleşmeye katılacak şirketin sermayesinin yarısını kaybetmesi ya da borca batık olması (ii), birleşmeye katılan diğer şirketin diğer şirketin borca batıklık durumunu karşılayacak miktarda serbestçe tasarruf edebileceği öz varlığa sahip olması şeklinde düzenlenmiştir. İlgili maddenin devamında ise, işbu şartın yerine getirdiğini ispatlayan belgelerin devralan şirketin merkezinin bulunduğu yerin ticaret sicili müdürlüğüne ibraz edilmesi gerekliliği düzenlenmiştir.

Borca batık şirketlerin birleşme sürecinde, mali güvenliği sağlamak ve işlerini sürdürebilmek için önemli olanaklar arasında yedek akçe ayırma yükümlülüğü bulunmaktadır. TTK’nın 139. maddesinin, anonim şirketlerin yedek akçe oluşturma gerekliliğini öngörmektedir. Bu oluşturulan yedek akçe, birleşme işleminin finansal sıkıntıları ve riskleri karşılayabilmesi adına önemli bir kaynak olarak işlev görebilir.

Maddeye göre, anonim şirketler ödenmiş sermayelerinin en az %5’i oranında yedek akçe ayırmakla yükümlüdür. Bu yedek akçe, borca batık şirketlerin birleşme işleminde, faaliyetlerinin devamlılığını sağlamak, zorunlu harcamaları karşılamak, dönem zararı mahsubu gibi durumlar için kullanılabilir.

Borca batık şirketlerin birleşme sürecinde yedek akçe oluşturmak, şirketlerin mali açıdan daha dirençli olmalarını ve beklenmedik zorluklara karşı hazırlıklı olmalarını sağlayabilir. Bu da birleşme işleminin başarısı ve şirketlerin sürdürülebilirliği için önemli bir unsur olarak öne çıkar.

IV. SONUÇ 

İşbu iyileştirici birleşme uygulamada şirketler topluluğuna dahil şirketler tarafından sıklıkla tercih edilmekte olup sermayesi azalmış ya da borca batık şirketler işbu birleşme mali yapısını düzelterek iflastan kurtulma şansını elde etmektedir. Finansal durumu iyi olan şirketler açısından ise, şirketin yatırımı genişletilmekte ve bu kapsamda ilgili şirketin işletmesinden, teknik bilgisinden, know-how’undan ve tesislerinden yararlanabilmekte dolayısıyla finansal durumu iyi kabul edilebilecek şirketler açısından da avantaj sağlamaktadır.

İyileştirici birleşme işleminin işlemin her iki tarafına da sağladığı avantajların yanında, iyileştirici birleşme işlemi finansal durumu iyi olan şirketler açısından şirketin alacaklılarının zarar görmesi ve tahsil kabiliyetlerinin ortadan kalkması gibi birtakım riskler de barındırmaktadır. Ancak bu noktada, birleşme sözleşmesi uyarınca somut olayın özelliklerine uygun teminat mekanizmalarının öngörülmesi, mali durumu zarar görecek pay sahipleri için ayrılma akçesinin ön görülmesi, utanmayı önleme maddelerin eklenmesi gibi süreçler ile ilgili risk minimize edilerek şirketler için bir yatırım aracı olarak başvurulacak bir yol olabilecektir.

Yazarlar

Demet Akçaalan

Demet Özkahraman

Kıdemli Avukat

Çağla Yargıç

Çağla Yargıç

Avukat

Yaren Türe

Yaren Türe

Avukat